Popüler Kültür, Cinsiyetçilik ve Marilyn Monroe

Popüler Kültür, Cinsiyetçilik ve Marilyn Monroe
  • 10
    0
    1
    0
  •    Popüler kültür, bir toplumun medya, moda, trendler gibi ortak kullanımında olan özelliklerini ve inançlarını tanımlar. Reklamlar ve film endüstrisi popüler kültürün birer parçasıdır. Bu endüstriler tüketiciyi etkilemek için popüler kültürden yararlanırlar. Popüler kültür dikkat çekme ve bu sayede yayılma arzusu ile birçok cinsiyetçi içerik barındırmaktadır. Peki nedir bu cinsiyetçilik? Sözlük anlamıyla cinsiyetçilik, "önyargı veya cinsiyete dayalı ayrımcılık: özellikle kadınlara yönelik ayrımcılık" veya "cinsiyete dayalı toplumsal rollerin klişelerini besleyen davranış, koşullar veya tutumlardır”.

      Ne yazık ki, kitle iletişim araçlarının cinsiyet rollerini vurgulamasına ve kadınları sıklıkla birer seks objesi olarak yansıtmasına sıklıkla rastlarız. Bazı araştırmacılar, çok az kadının medyada söz sahibi olduğunu ve bu nedenle de medyanın kadın portresini kötü bir şekilde yansıttığını dile getirmektedir. Medya gibi popüler kültür araçları kadınları bir eş, anne ya da seks objesi olarak göstermektedir. Bu yazımda popüler kültürün yansıttığı kadın portelerini ele alarak reklamlardan, film endüstrisinden ve Marilyn Monroe'dan bahsederek popüler kültürdeki cinsiyetçiliği inceleyeceğim.

    Reklamlar popüler kültürün araçlarından biridir. İzleyicileri tüketici haline getirebilmek amacıyla kullanılırlar. Bunu yaparken de sıklıkla cinsiyetçiliği ön plana çıkarırlar. Dikkat çekebilmek ve amaçlarına ulaşabilmek için kadınları bir eş, anne ya da seks objesi olarak göstermektedirler. Reklamlarda sıklıkla cinsiyet rollerinin vurgulandığını ve kadınların “çekici” gösterildiğini görmekteyiz. Örneğin, çikolata reklamlarında şık bir elbise içinde “çekici” kadınları ve çikolatayı dudaklarına yavaşça yaklaştırarak yine “çekici” bir şekilde ısıran kadınları görebiliriz. Aynı şeyi bazı dondurma reklamlarında da görürüz. Şık bir elbise içinde dondurmayı ısıran bir kadını ve ardından lüks bir arabayı görürüz. Bu tarz reklamlar kadını “lüks düşkünü” ve “çekici” göstererek tüketiciye cinsiyetçi mesajlar vermektedir.

    Bir saat markasının reklamı

    Bir cips markasının "beni ısır" yazan ve yanında cips yiyen kadın görsellerinin yer aldığı reklamını da başka bir örnek olarak gösterebiliriz. Fast food markalarında da, örneğin bir hamburger markasının "büyük göğüsleri herkes sever" yazan reklamında, cinsiyetçiliği görebiliriz.

    “Büyük göğüsleri herkes sever” yazılı reklam

    Ya da yine bir başka hamburger markasına ait olan kadının ağzının açık olduğu ve ağzına doğru çizilen bir hamburger sandviçinin olduğu reklamı da cinsiyetçi reklamlara örnek olarak gösterebiliriz. Rajagopal I. ve Jennifer Gales'in “Kusurlu Olan İmge: Reklamcılık ve Kadınlar Üzerindeki Etkisi” başlıklı makalesinde cinsiyetçi reklamlara gönderme yapılıyor;

    “Reklamlarda kadın bedeni erkek bedeninden farklı bir şekilde kullanılmakta, erkekler kadına eşlik ederek doğrudan kameraya bakarken, kadınlar ise gözlerini kameradan uzağa çevirerek resmedilmektedir. İster tıraş kremi ister alkollü içecek, örneğin Edge Tıraş Kremi, Pepsi-Cola veya Absolute Vodka gibi bir reklam olsun, kadınlar ürünü satmak için genellikle cinsel veya savunmasız bir konumda gösteriliyor” (32)

    Kadınları seks objesi olarak gösteren reklamların yanı sıra toplumsal cinsiyet rollerinden bahseden birçok reklam da bulunmaktadır. Bu tarz toplumsal rolleri vurgulayan reklamları kadınları genellikle bir eş veya anne olarak göstermektedirler. Özellikle mutfak veya temizlik malzemeleri ile ilgili reklamlarda genellikle erkekleri değil kadınları görürüz.

     

    “’Chef’ her şeyi yapar, pişirmek hariç- karınız bunun için var!” yazılı bir reklam

    Erkekleri teknolojik aletlerle veya arabalarla ilgili reklamlarda görürken, kadınları yemek yaparken, temizlik yaparken veya bebek bakarken görmekteyiz. Örnek olarak çoğu deterjan reklamlarında erkek göremeyiz. Deterjan reklamlarında genellikle temizlik yapan ve bunu yaparken de çok mutlu olan kadınlar gösterilmektedir. Başka bir örnek, bazı bebek bezi reklamlarıdır. Bebeklerin yanında her zaman anneler vardır. Bu reklamlarda da ne yazık ki baba figürünü pek göremiyoruz.

         Film endüstrisi popüler kültürün bir diğer araçlarındandır. Günümüzde çoğu filmde cinsiyetçilik ile karşılarız. Filmlerde genellikle çıplak bir kadının ya da çekici elbiseli bir kadının olduğu bir sahne muhakkak görürüz. “En İyi 500 Filmde Kadınlar Ekranda Nasıl Canlandırılıyor” adlı bir araştırmaya göre, konuşan karakterlerin yalnızca %30,8'i kadındır, cinsel açıdan tahrik edici giysiler erkeklerin %7,0'ında görülürken bu oran kadınlarda %28,8’dır, erkek oyuncuların %9,4'ü çıplak gösterilirken bu oran kadın oyuncularda %26,2'dır ve filmlerin yalnızca %10,7'sinde karakterlerin yarısının kadın olduğu dengeli bir oyuncu kadrosu bulunmaktadır. Özellikle komedi filmlerinin afişlerine baktığımızda birçok çıplak kadın fotoğrafı görebiliriz.

    Kadın bedenini kullanan bazı film afişleri

    Kadınları cinsel obje olarak göstererek popüler kültürde yer edinen filmlere bir örnek de kitaptan beyaz perdeye aktarılan “Grinin Elli Tonu” filmidir. Bir erkeğin kadınlara yönelik sadist arzularını gösterir ve kadını itaatkâr olarak tasvir etmektedir.

         Marilyn Monroe, sinema endüstrisinin seks objesi olarak tüketiciye servis ettiği oyunculardan biriydi. Monroe tüm dünyada tanınır fakat kaç kişi filmlerini izleyerek onu tanıdı? Aslına bakılırsa, film endüstrisi onu “çekici” güzelliği ile popüler kültürün bir parçası haline getirdi. Gray H., “Güzelliğin İmgeleri: Medya, Marilyn ve Ben” başlıklı yazısında şunları söylüyor;

    "Nihai seks sembolü olan Marilyn Monroe, sarışın, beyaz, sevimli, güzel, komik, savunmasız ve çıplaktı - Batı medyasında sunulduğu şekliyle ilk bilinçli güzellik imajım. İmajı, Avrupa ve Avrupalılaşmış güzelliğin tam tanımı olan şehvetli bir İskandinav tanrıçasını arzulayan tüm kadınların doruk noktası olarak kullanılacak bir kadındı.”(51)

    Oyunculuk yetenekleriyle değil, saçları, elbiseleriyle ve seksi güzelliği ile tanınmakta ve popüler kültürde yer edinmektedir. Bugün dahi fotoğraflarını her yerde görebiliriz. Monroe için dönemin afişlerinde “Şu Hollywood sarışınları ne kadar aptal?”, “Kongreler için soyunan kız”, “Marilyn Monroe-vücut nasıl kariyer yaptı” gibi cinsiyetçi yazıları görebiliriz.

    Marilyn Monroe’nun yer aldığı ve “Şu Hollywood sarışınları ne kadar aptal?” yazılı afiş

     

     Bu onu ünlü yapıp popüler kültürün bir parçası haline getirdi fakat bu popülerlik ve cinsiyetçilik onun psikolojisini oldukça etkiledi.

       Özetlemek gerekirse, popüler kültür sıklıkla cinsiyetçiliği kullanmaktadır. Kadın vücudunu cinsel imgeler olarak kullanmaktadır. Özellikle reklam ve film sektöründe kadın portresi cinsiyetçi bir şekilde resmedilmektedir. Reklamlarda genellikle toplumsal cinsiyet rolleri kullanılmakta, kadınlar bir eş ve/veya anne olarak tasvir edilmektedir. Aynı şekilde film endüstrisinde de kadınların cinsel imgeler haline getirildiklerini, toplumsal cinsiyet rolleri kalıplarına sokulduklarını görebiliriz. Marilyn Monroe, film endüstrisinin cinsel amaçlarla, kadın çekiciliğini ön planda tutarak, popüler kültürün bir parçası hâline getirdiği oyunculardan biridir.

     

    REFERANSLAR

    Rajagopal, I., & Jennifer Gales. (2002). It’s the Image That Is Imperfect: Advertising and Its Impact on Women. Economic and Political Weekly, 37(32), 3333–3337. 

    Grey, H. (2002). Images of Beauty: The Media, Marilyn, and Me. Counterpoints, 169, 51–64. 

    Tuchman, G. (1979). Women’s Depiction by the Mass Media. Signs, 4(3), 528–542. 

    Hayley. Krischer. Everyday Sexism in a Post-Feminist World. The Atlantic.


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.