Kadınlar Ülkesi'nde Üç Erkek

Kadınlar Ülkesi'nde Üç Erkek
  • 9
    0
    1
    0
  • Amerikalı feminist, sosyolog, yazar Charlotte Perkins Gilman, 1860 yılında Connecticut’ta dünyaya geldi. Gilman henüz bir çocukken, babası ailesini yoksul bırakarak terk etti. Annesi ise çocuklarına karşı sevecen değildi. Yalnız bir çocukluk geçirmesine rağmen Gilman, kendini kütüphanelere giderek geliştirdi. 1885’te yaptığı doğumdan sonra “Sarı Duvar Kâğıdı” adlı öyküsünde anlattığı doğum sonrası psikoz dönemini yaşadı. Boşandıktan sonra bir gazeteci ile lezbiyen bir ilişki yaşadı ancak sürdüremedi. Gilman, babalık hakları konusunda hassastı bu nedenle, kızının babasını tanımaya ve sevmeye hakkı olduğunu düşünerek onu babasının yanına gönderdi. 1900 yılında kuzeni Houghton Gilman ile evlendi ancak onu 1934’te, beyin kanamasından kaybetti. 1932 yılında ise Gilman’a meme kanseri teşhisi kondu. Gilman “kanser yerine kloroform seçtiğini” söyleyerek, 1935 yılında aşırı dozda kloroform alarak intihar etti. Döneminin önde gelen kadın hakları savunucusu ve feminist edebiyatın temsilcilerinden olan Gilman, “Kadınlar Ülkesi” adlı kitabı ile de bilinmektedir. “Kadınlar Ülkesi” feminist ütopyanın ilk örneklerindendir.

    Kitap genel hatlarıyla, “Kadınlar Ülkesi” olarak bilinen, yalnızca kadınların yaşadığı bir bölgeye giden üç erkek karakterin bu ülke hakkındaki gözlemleri ve bölgeye alışma süreçleri ile ilgilidir. Bu üç erkek; Terry, Vandyack ve Jeff, üç farklı erkek tipini sembolize etmektedir. Terry ataerkil karakteri temsil ederken, Vandyack tarafsızdır. Jeff ise duygusal olan karakterdir. Kitap boyunca, bu erkeklerin ülkeye karşı önyargılarını ve bu önyargıların kadınlar tarafından nasıl teker teker yıkıldığını görüyoruz.

    Kadınlar Ülkesine gitmeden önce üç erkeğin bu ülke hakkındaki önyargılarını görmekteyiz. Özellikle ataerkil zihniyeti temsil eden Terry, yalnızca kadınların yaşadığı bir ülkeyle ilgili oldukça geri düşüncelere sahiptir. Kadınlar Ülkesi diyince aklına yalnızca cinselliğin geldiği Terry’nin, kadınları yalnızca birer cinsel obje olarak gördüğünü anlayabiliriz; “Terry ise içten içe bir sayfiye evinin hayalini kuruyordu. Sadece kızlar, kızlar ve kızlar olacaktı ve Terry de…” (Gilman,16)

    Ayrıca, onun için kadınlar güzel ve çirkin olanlar olarak ikiye ayrılmaktaydı; “Terry’nin kadınlara bakışı şöyleydi sanki: Hoş kadınlarla uğraşması zordu, çirkin olanları ise düşünmeye bile değmezdi” (Gilman,18). Kadınları yalnızca güzelliklerine göre yargılamak, onların erkekleri tatmin etmekle yükümlü cinsel objeler oldukları düşüncesini beslemektedir.

    Sonrasında ise Terry, kadınların kavgacı olduğunu söyleyerek Kadınlar Ülkesi hakkında bazı olumsuz önyargılarda bulunur; “Kadınlar hep kavga eder. Herhangi bir düzen veya tertip beklememeliyiz”(Gilman,17). Hatta Terry, Kadınlar Ülkesindeki birlik ve beraberliği gördükten sonra bile iddiasını sürdürmektedir; “Kadınların, yani bir grup kadının böylesine birbirine bağlı yaşaması olacak şey mi? Hepimiz biliyoruz ki kadınlar organize falan olamazlar, her şeyde atışırlar, ayrıca çok kıskançtırlar”(Gilman,85)

     Jeff ise tam aksini düşünür; “Başrahibe tarafından yönetilen bir manastır gibi bir şey olacaktır, huzurlu, uyum içinde yaşayan kız kardeşler göreceğiz bence” (Gilman,17). Burada erkeklerin kadınlara karşı iki farklı görüşünü görmekteyiz. Biri kadınları kavgacı, kötü olarak görürken, diğeri bir rahibe tarafından yetiştirilmiş kadar saf ve masum olarak görmektedir; “Jeff’e dayanmak da zor oluyordu bazen, kadınları tozpembe halelerle gezen melekler gibi görüyordu” (Gilman,18). Her iki düşünce de toplumda yer edinmiş düşünceler olup sağlıklı değillerdir. Kadınları toplumda ya birer cinsel obje ya da tüm kötülüklerden –ki bu kötülükler genellikle ahlaki açıdan ele alınmaktadır- uzak saf ve masum canlılar olarak gören iki ayrı düşünce tipini Jeff ve Terry karakterleri ile görebilmekteyiz.

    Üstelik ataerkil zihniyetin temsilcisi olan Terry’e göre kadınlar ülkesi, erkek barındırmadığı gerekçesiyle ilkel olacaktır; “Ayrıca herhangi bir icat veya gelişim de beklemeyelim, son derece ilkel bir toplulukla karşılaşacağız”(Gilman,17). Kadınların kavgacı olduğunu ve kadın toplumunun erkeksiz ilkel kalacağını düşünen Terry, aynı zamanda iç savaş çıkarma ve krallık kurma hayaliyle asıl kendisinin ilkel ve kavgacı olduğunu kanıtlamaktadır; “Hepsini avucumun içine alacağım. Çok geçmeden kral olurum herhalde, ohh!” (Gilman,17). Oysa Kadınlar Ülkesi bir savaş dahi görmemiştir ve buradaki kadınlar her zaman birlik içindelerdir; “Görüyorsunuz ya, hiç savaşları olmamıştı onların. Hiç kralları, papazları ya da aristokratları da olmamıştı. Kardeşti onlar, gelişiyorlarsa da birlikte gelişiyorlardı, rekabetten değil, birlikten” (Gilman,87)

    Üç erkek arkadaş Kadınlar Ülkesine vardıklarında oldukça özenli, bakımlı bir orman ile karşılaşırlar. Bunun üzerine Terry şöyle der; “Burada KESİN erkek vardır” (Gilman,24). Çünkü ona göre bu özenli ağaçlar ve bu bakımlı orman yalnızca bir erkeğin elinden çıkmış olabilir. Çünkü ataerkil zihniyet kadınları eve kapatıp ev dışında hiçbir iş yapmamaya zorlar, daha sonraysa kadınların ev dışında beceriksiz olduklarından şikâyet eder.

    Terry, Kadınlar Ülkesindeki kadınların “KADINSI” görünmediklerinden yakınır ve bu onu hayal kırıklığına uğratır. Çünkü ona göre kadınlar güzelliği ve kadınsılığı ile bir erkeği tatmin etmelidir. Bu da, yine ataerkil zihniyetin kadınlara bakış açısıdır. Bu düşünceler üzerine kitabın anlatıcısı olan Vandyack şu kanıya varır;

    “O çok sevdiğimiz ‘dişi cazibe’ denen şeyin aslında dişilikle hiçbir alakası yoktu, aksine bu ,bizi memnun etmek için geliştirilmiş –çünkü bizi memnun etmelidirler ya-, erkekliğin bir yansımasından ibaretti ve bu kadınların asıl amaçları için kesinlikle önem taşımayan bir ayrıntıydı”(Gilman,86)

    Kitabın en başında Kadınlar Ülkesine önyargılar ile yaklaşan bu üç erkek karakter, sonradan önyargılarında haksız olduklarını anlarlar;

    “Burada boş işlerle uğraşan insanlar bulacağımızı sanmıştık fakat bizimkiyle kıyaslayınca milletimizin birbiriyle kavga eden küçük, aptal çocuklara benzediği bir sosyal bilinçle karşılaşmıştık. Burada kıskançlık bulacağımızı sanmıştık fakat hudutsuz bir kız kardeş sevgisiyle ve bizde hiçbir karşılığını bulamadığımız tarafsız bir zekâyla karşılaşmıştık. Burada isteri bulacağımızı sanmıştık fakat kaliteli bir sağlık ve kuvvet seviyesi, soğukkanlı bir mizaçla karşılaşmıştık, öyle ki onlara ağzı bozukluğu açıklamak bile mümkün değildi.” (Gilman,118)

    Sonuç olarak, Gilman “Kadınlar Ülkesi” adlı feminist ütopik kitabında toplumdaki üç ayrı erkek tipini ele alarak ataerkil toplumu eleştirir. Terry, kadınları yalnızca erkekleri tatmin etmekten sorumlu cinsel objeler olarak görürken Jeff, kadınları masum ve temiz varlıklar olarak görür ve kadınlara bu düşünceyle yaklaşır. Her iki düşünce de toplumda yer edinmiş olup kadınlar üzerinde psikolojik baskıya neden olmaktadır. Anlatıcımız Vandayck ise daha tarafsız bir tutum sergilemektedir. Bu üç erkek karakterin “Kadınlar Ülkesine” seyahatini konu alan Gilman, yalnızca ataerkil zihniyeti eleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kadınların isteyince neler başarabileceklerini de okurlarına gösteriyor.

     


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.