Simyacı | Hayallerinin Peşinden Koşan Santiago

Simyacı | Hayallerinin Peşinden Koşan Santiago
  • 14
    0
    1
    2
  •      Simyacı, Paulo Coelho tarafından yazılmış ve büyük ilgi görmüş bir romandır. Roman, ana karakter Santiago’nun hayallerini gerçekleştirmek istemesi ve hayatın anlamını bulmaya çalışması üzerine kurulu bir olay örgüsüne sahiptir. 

         Santiago, bu yolda birçok şey öğrenir ve hedeflerinden vazgeçmemek adına büyük bir çaba sarf eder. Aynı zamanda bunları gerçekleştirirken oldukça fazla kaybı da olur. Simyacı, Narkissos’un kısa bir hikayesi ile başlar ve onun, ana karakter ile oldukça benzer yönleri bulunmaktadır. Narkissos, Yunan mitolojisinde kendisine aşık olan bir kahramandır. Görüntüsünden fazlasıyla etkilenmiş olan Narkissos, bir dere kenarında yansımasını izlemekten gözlerini alamadığı için belli bir zaman sonra güçsüz düşer, ölür ve çiçeğe dönüşür. Kendi görüntüsü kadar hiçbir güzellik tanımayan, bunca zaman kendi güzelliğini fark etmeyip bir anda kendini önemsemeye başlaması ve kendisini ön plana koyması Santiago’nun hayallerinden bir an bile vazgeçmemesi, getirisi ya da götürüsü ne olursa olsun öncelik olarak bunu bilmesi ile eş değerdir. Ayrıca ana karakter Santiago’nun ilk başta hayatın anlam ya da amacını düşündüğünden değil de uçsuz bucaksız çölün güzelliğinden, onu keşfetme merakından da böyle bir yola çıkmak istemesini de bu duruma benzetebiliriz. Çünkü tıpkı Narkissos’un kendi dış görünüşünden büyülenip sadece kendisine odaklanması ile benzer durumlar taşımaktadır. Fakat ikisinin arasındaki fark Santiago’nun çölün bir yaratıcı tarafından yaratıldığı, sadece güzelliği için değil amacının kendi doğrusunu keşfetmek olduğunu fark edip buna göre hareket etmesidir. Yani kendisini bir güzellik uğruna değil, bir amaç uğruna feda etmiştir. 

         Santiago, kararlı bir o kadar da inatçı bir kişiliğe sahip olmasının yanı sıra dünya hakkında bir şeyler öğrenmeye ya da keşfetmeye oldukça açık ve meraklıdır. Karakterimizin bu düşünce ve bakış açılarından aslında oldukça pragmatik bir kişiliğe sahip olduğuna aynı zamanda değinebiliriz. Çünkü her zaman Mısır’a gidip piramitleri görmek isteyen, piramitlerin yakınlarında olduğuna inandığı hazineyi ortaya çıkarmak ister. Fakat bu kararı bilge Melçizedek ile tanışıp cesaretlendirildikten sonra ağır basar ve kendi efsanesini ortaya koymak adına en büyük hayalinin peşinden gitme kararı alır. Santiago, bu yolda maddi olarak sıkışıp para kazanmak için bir iş öğrenir ve bunu iyi de yapar. Yine de zamanı gelince bir düzeni olsa da bunu bırakmak zorunda kalır, asıl istediği bu değildir. Bir diğer örnek ise roman boyunca hiçbir kadın figüründen bahsedilmezken bahsedilen tek kişidir: Fatima. Belki de Santiago’nun ruhuna dokunabilecek olan Fatima ve Santiago’ya olan saygı ve bağlılığı onu tutmaya yetmez. Bunun iki sebebi olabilir. İlk olarak eski insanların duygusal bağ kavramına çok dikkat etmemeleri gösterilebilir. İkinci olarak ise Santiago ve Fatima’nın aynı dili bile konuşamıyor olmasıdır. Santiago, her ne kadar aşk adı altında Fatima ile bir şeyler yaşıyor olsa da asıl aşık olduğu, arzu duyduğu şey bir kadın değil, hayalleridir. Bunun farkında olan Fatima, Santiago’yu anlayışla karşılar. Santiago işini ardında bırakmasının yanı sıra değer verdiği birini de ne yazık ki ardında bırakmak zorundadır. Kendisi karşısına güzel bir şey çıkıyorsa bu doğrultu üzerinde kendisine geldiğine inanır. Yani eğer doğru bir hisse ya da bir kişiyse zaten karşısına tekrar çıkacağını düşündüğünden vazgeçerken aslında o kadar da düşünmez. Onun tek düşündüğü şey gizli hazinedir diyebiliriz. 

         Romanda oluşturulan perspektife göre kişi her zaman kendini tatmin ve mutlu edeceği bir hayat yaşaması için kendisine ve kendi isteklerine odaklanmalıdır, bunları gerçekleştirmelidir. İnsan yaşayan bir varlık olduğundan istekleri, arzuları ya da hayalleri hiçbir zaman son bulmayacaktır. Bu yüzden kişinin kendi efsanelerini, hazinelerini bulmayı bıraktığı veya bitirdiği hiçbir an olmayacaktır. Doğa ya da doğal olayla bile buna programlıdır. Çünkü kişinin bu isteklerine ulaşmasını ister diye inanılır. İnsan her ne kadar amacına ulaşırsa veya ne kadar bu yolda kendini geliştirirse ancak o zaman mükemmelliğe bir o kadar yakındır. Maddiyat, aşk gibi manevi düşünceler önemli değildir. Santiago tarafından bunlar yalnızca hedefine ulaşmasına engel olan şeyler olarak görüldüğünden düzenli yaşantısını sürüsünü bırakır, bulduğu işi belli bir süre ardından reddeder ya da Fatima’dan vazgeçer. Yani herkes kendi hayalini, kendi efsanesini kendisi oluşturmalı ve bunu yalnızca kendi bulma kuralına kendini şartlandırmalıdır. 


    Yorumlar (1)
    • Santiago karakterinin motivasyonunu açıklayan güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.