On İkinci Gece | Ataerkil Toplum ve Bireycilik

On İkinci Gece | Ataerkil Toplum ve Bireycilik
  • 3
    0
    0
    1
  •      On İkinci Gece, Shakespeare’in komedi oyunlarından birisidir. Shakespeare’in oyunlarında genellikle yanlış anlaşılma sonucu trajik sahneler görülür ancak On İkinci Gece’de yanlış anlaşılmalar sonucu ortaya çıkan güldürü unsurları görüyoruz. Yani, On İkinci Gece, bir “yanlışlıklar komedyasıdır” . İzleyici/okuyucu, Shakespeare’nin trajedilerinden farklı olarak bu sefer ne olacağını bilirler ve izlerken zevk almalarına sebep olan şey ise karakterlerin ne olacağını bilmemeleri fakat kendilerinin bilmeleridir. 

         Oldukça karışık bir konusu olan bu oyunda, gemi kazasından kurtulup bilmediği bir yerde kendini korumak için erkek kılığına girmiş, zeki, oldukça gizemli ve oyunun en güçlü karakteri olarak sayılabilecek olan Viola (Cesario) tıpkı bir oyun yazarı gibidir. Çünkü her ne kadar kendisinin bir erkek değil de kadın olduğunu belli etmeye çalışmış olsa da kendisi dışında kimse onun gerçek karakterini anlayamamıştır ve o da kahya olarak soylu bir dük olan Orsino’nun yanında kalmıştır.

         Ayrıca, bu karmaşıklık oyun içerisinde bir aşk üçgeni oluşturur. Orsino’nun kahyası olan Cesario aslında Orsino’ya aşıktır fakat Orsino kendisini güvenilir, cesur bir dost olarak görmesinin yanı sıra oldukça zengin ve güç sahibi olan Olivia’ya aşıktır, Olivia ise Cesario’nun kadınsı görünüşünden etkilenmiş ve ona yani bir kadın karaktere aşık olmuştur. Çünkü Olivia bu durumda kendisinin Cesario’dan daha baskın bir karakter olduğunu düşünerek elde ettiği bu gücü kaybetmeyeceğine inanmıştır. 

         Ataerkil bir toplumda vefat etmiş olan bir baba ya da abi figürü sahip olunan tüm varlığın kadının hakkı olduğunu gösterir. Ancak kadın biriyle evlenirse sahip olduğu tüm güç evlendiği kişiye geçer. Bu yüzden Olivia kimse ile evlenmek istemese de bu hakimiyeti efemine duruşu olan Cesario’nun alamayacağını, kendisinin ondan daha dominant olduğunu düşünür.

    KAPTAN.       Erdemli bir genç bayan. On iki ay kadar önce ölen bir kontun kızı.

    Kont onu oğluna, yani ağabeyine emanet etmişti.

    Az sonra o da ölüverdi. Ağabeyine çok düşkün olan kız,

    İnsanlardan bucak bucak kaçıyormuş,

    Erkek yüzü görmeye tövbeliymiş. (On İkinci Gece, I. II.)

         Oyunun ilk başlarında, kaptanın Viola’ya Olivia’yı böyle tanıtmasının sebebi Olivia’nın abisinin vefatından sonra büyük bir hüzün içerisinde olması ve yas tutuyor olması gibi görülebilir. Ancak Olivia sahip olduğu güç ve kudretin hazzını bir kere tatmış, güçlü olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamıştır. Bu yüzden, “yaşadığı acı” çatısı altında kendine evlenmemek için bir sığınak oluşturmuştur. Kendi çıkarları için kimseyi istemiyordur. 

         Kadınların o dönemde kendine ait herhangi bir gücü yoktu. Dışarı çıkarken bile bir erkeğin yanında olmasına inanılıyordu. Kadınlar her zaman bir baskı altında yaşıyor ve onlara dayatılan işleri yapmak dışında başka bir vasıfa sahip olamıyorlardı. 

         Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda adlı çalışmasında bir kadının kendini tam anlamıyla nasıl özgür ve rahat hissedebileceğini şu sözleriyle açıklamıştır: 

    “Sizlere ancak önemsiz sayılacak bir hususta bir fikir verebilirdim – bir kadın eğer kurmaca yazacaksa, parası ve kendine ait bir odası olmalıdır”. (Woolf, 2012, sf.7) 

         Yani, kadınlar ataerkil topluma ancak kendi finansal özgürlüklerine sahip olduklarında ve bununla kendilerine rahat edebilecek bir ortam yarattıklarında başkaldırabilirler. Olivia’nın neden biriyle evlenmek istemediğini şimdi daha iyi anlayabiliriz çünkü böyle bir toplum içerisinde yaşamını sürdüren bir kadın için bu kadar güç ve sahiplik oldukça zor görülebilecek bir şeydir. 

    SIR TOBY.     Şimdi kendi sesinle konuş onunla. Neler dediğini bana

    anlatırsın. Bu maskaralık fazla uzadı. Başımıza bir bela

    gelmeden herifi salıverelim. Zaten yeğenimle aram açık.

    Büsbütün işler sarpa sarmasın. (On İkinci Gece, IV. II.)

         Sir Toby’nin bu konuşmalarından da Olivia’nın ne kadar kudretli bir karakter olduğunu anlayabiliriz. Bir erkek bir kadının evinde yaşıyor ve güçlü konumda olan kişi kendisi değil. Bu yüzden, Olivia ile iyi geçinmeye çalışıyor. Çünkü gücü elinde tutan Olivia, istediği zaman istediği kişiyi kendi evinden kovma şansına sahiptir. 

    “Korku içinde, kendisine doğru gelmekte olan bir şeyi bekliyordu. Neydi o? Üstü kapalı ve anlaşılması zor bir şey olduğundan ne olduğunu bilmiyordu. Ancak gökyüzünden tırmanarak, sesler, kokular ve havayı dolduran renklerle kendisine ulaşan şeyi hissediyordu”. (Chopin, 1894) 

         Feminist bir yazar olarak ön plana çıkan bir diğer yazar Kate Chopin, Bir Saatin Öyküsü adlı kısa hikayesinde, eşinin öldüğünü sanan bir kadının özgürlüğünü kazandığına inanıp ne kadar sevindiğini ve hatta ilk başta bu yabancı duygunun yani özgürlüğün ne olduğunu bile anlamlandıramadığı görüyoruz. Kadınlar, ataerkil toplumlarda kafeslere konulan güzel görünümlü kuşlar olarak görüldükleri hatta sergilendikleri için ne yazık ki özgürlük kelimesinin ne anlama geldiğini algılamakta zorluk çekiyorlardı. Fakat eşinin ölümüyle ondan “kurtulmuş” olma hissini yaşamanın bile ne kadar haz ve heyecan verdiğini anlayabiliriz. 

         Bunlardan da yola çıkarak Olivia’nın bu özgürlüğü neden kaybetmek istemediğinin haklı sebeplerine ulaşabiliriz. Ayrıca, ona çok değer veren soylu bir dük olmasına rağmen Olivia’nın yüz vermemesinin sebebi yine kendinden üstün ve güçlü bir erkek figürü görüntüsünün karşısında olmasıdır. Yani, Olivia, kendi hayatını kendisi yönlendirmek ve kimsenin ona karışmasını istemediği için bireysel çıkarcılığını ön planda tutuyor. 

         Sonunda Olivia, Cesario ile olmasa da ikiz kardeşi Sebastian ile evleniyor fakat Sebastian’ın nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu bilmeden bu adımı atması sonunda nasıl bir şey oluşturacak bunu bilemiyoruz. Çünkü Sebastian, tam da Olivia’nın istemediği kaçındığı bir erkek tipi olarak bizlere tanıtılıyor: pragmatik ve dominant. Her ne kadar oyun mutlu bir son ile bitmiş olsa da Olivia’nın sahip olduğu gücü kaybettiğini anladığı an pişmanlık duyacağına ve sırf bu yüzden açık uçlu bir sonun olduğuna inanıyorum. 

     

    Kaynakça:

    • Shakespeare, W., On İkinci Gece, İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları, 2008
    • Woolf, V., Kendine Ait Bir Oda, İstanbul, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2012
    • Chopin, K., Bir Saatin Öyküsü, 1894
    • Pinterest 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.