Macbeth | Aristoteles'in Trajik Kahramanları ve Cadılar

Macbeth | Aristoteles'in Trajik Kahramanları ve Cadılar
  • 10
    0
    1
    2
  •      

       Tiyatrolar, insanların hayattaki gayelerini fark etmesine ve dünyayı anlamlandırabilmelerine yardımcı olan bir etkendir. Macbeth, William Shakespeare’in en önemli tiyatro eserlerinden birisidir. Çünkü oyunda yer alan karakterler bizi kendimizle yüzleştirir ve her insanın dünyasında yer alan “arzu” kavramının önümüze neler çıkarabileceğini anlamamız için bize bir ayna tutar. Kısaca, yaşam hakkında bakış açımızı zenginleştirir, ve kişisel farkındalığımızı ortaya koyar. 

         İnsan olmak demek sorunlarla başa çıkmak ve zamanı geldiğinde bir çıkmazın içerisinde kaybolmak demektir. Aristoteles'in trajik kahraman tanımına göre, iyi bir trajedi, seyircinin belirli durumları ve duyguları en iyi şekilde hissetmesini sağlamalıdır. Bu duygular genellikle acıma ve korku duyguları olarak görülür. Çünkü bu duyguların uyandırdığı şey insanoğlunun arzularından temizlenmesine, bir “catharsis” (arınma) yaşattığına inanılır. Ayrıca Aristoteles'in trajik kahramanı ana karakterin (kahramanın) asil ve saygın biri olması gerektiğini öngörür. Dahası, trajik kahraman iyi bir adam olabilir, ama aynı zamanda bazı kusurları da olabilir. Yani, kahraman asil birisi olabilir fakat son derece iyi birisi de olmayabilir. Kahraman bir hata yaparsa, bunun nedeni tipik kusurları ve yetersizliğidir. Ancak, karakter cezalandırılacak ve kesinlikle bir çöküş yaşayacaktır. Burada hamartia ortaya çıkar. Çünkü bir yere kadar asil ve zengin sayılabilecek trajik kahraman, hata yapar, bunun yanlış bir şey olduğunu anlayamaz ve başarısızlığının sonucuna katlanması gerekir. Böylece, yazara acı dolu, mutsuz bir an yaratmak; seyirciye bu anları izleyip, kendini yerine koyabileceği bir zaman dilimi sunulur. Macbeth ise Aristoteles'in trajik kahramanının en güzel örneğidir. 

         Arzu, karakterlere mutsuzluğu getiren şeydir. İlk olarak Macbeth’in kendisini tartışalım. Macbeth oyunda asil bir karakterdir ama gerçek şu ki: Macbeth bununla yetinmiyor ve kral olmak istiyor. Oyunun ilk perdelerinde, cinayet işlenmeden önce cadılar, Macbeth'in içindeki hırsın ortaya çıkarmasına neden oluyor, Lady Macbeth, Macbeth'in erkekliğiyle dalga geçiyor ve sürekli ona baskı yapıyor, bu da Macbeth'i sinsi planlar yapan ve Duncan'ı öldüren güvenilmez bir adama dönüşmesinin temel sebebi olarak görülebilir.

         Macbeth, kral olduktan sonra, tahtını kaybedeceğinden korkarak oldukça paranoyaklaşır ve birini tekrar öldürmek zorunda kalır. (en büyük etken cadıların kehanetinin gerçekleşmesidir.) Arzu ve istekleri Macbeth’i dönüşü olmayan bir yola çoktan sokmuştur. 

         Macbeth, cadıların söylediklerine ve Lady Macbeth'in kışkırtmalarına sürekli olarak maruz kaldığı için hırsı giderek artar ve bu hırsı onun ölümüne yol açar. Macbeth'in ölmeden önce yaşadığı korku ve endişe, sürekli gördüğü Banquo'nun hayaleti, Lady Macbeth'in ölümü gibi sebepler Macbeth'in hak ettiği cezayı aldığını ve düşüşünü gözler önüne seriyor. Böylece Aristoteles'in trajik kahramanının hedefi olan kitleye belirli duygular yükleme olayı da gerçekleşmiş oluyor. Özetlemek gerekirse, Macbeth Aristoteles'in trajik kahraman tanımının bir örneğidir. İlk başta ülkesi ve halkı için güçlü ve cesur sayılırken, arzuları onu trajik bir karakter haline getirir ve hırsı nedeniyle acı çeker. Sonrasında da trajik bir duruma bağlı kalır ve ölür.

         İkinci olarak Lady Macbeth’i incelemek istiyorum. Lady Macbeth oyunda ve eserde oldukça maskülen özelliklere sahip dominant bir karakter olarak ele alınmıştır. Korkusuz bir kadın rolü üstlenen Lady Macbeth, Shakespeare’in yarattığı unutulmaz karakterlerin arasında yer almasına şaşırmamalıyız. Oyunun başlarında Lady Macbeth, eşi Macbeth ile alay eden, merhametsiz ve güçlü karakter olarak bilinmesine rağmen işlenen cinayetler sonucunda mental sorunlar ile uğraşmak zorunda kalan, üzgün ve acı çeken bir karakter haline dönüşür. Yani, tamamen kötü olarak gösterilen bir karakterin düşünüldüğünden daha zayıf olabileceğini anlayabiliriz. 

    LADY MACBETH.                İşte, benim ellerim de sizinkinin renginde; ama ben sizin kadar korkaklık etmeye utanırım. 

                                                                                                    (Macbeth, Ⅱ. Ⅱ.)

         Buradan Lady Macbeth’in, öldürdüğü kişilerin kanının ellerine bulaşmış olduğunun ve ne yaparsa yapsın bu lekenin gitmeyeceğinin farkında olmasına bir kanıttır. Bunun bilinci ve kendi içinde oluşturduğu acı, pişmanlık artık Lady Macbeth’e ağır gelmiş, yazar görevini yerine getirdiğini bir kere daha okuyucuya/seyirciye hatırlatmıştır. 

    LADY MACBETH.                 İstediklerimize eriştiğimizde gönül rahatlığıyla bir sevinç duyamıyorsak hiç bir şey kazanılmamış, her şey yitirilmiş demektir. Yıkıp yok ederek yaşamaya çalışmaktansa, yok ettiğimiz şey olmak daha rahat olurdu.

                                                                                                    (Macbeth, III. Ⅱ.)

         Lady Macbeth'in bu konuşmasında bir oxymoron (tezatlık) görülür. Çünkü "gönül rahatlığı" ve "sevinç duyamamak" gibi iki zıt kelime birlikte kullanmıştır. Fakat bu da bir anlam ve bir duygu ifade eder. Bu konuşmada tezatlık hem Lady Macbeth'in korkusunu hem de hayatını en iyi şekilde yaşama arzusunu ifade ediyor. Lady Macbeth, "sevinç duyamıyorsak " dediğinde hissettiği suçluluk ve pişmanlıktan bahsediyor. Çünkü istediği her şeyi yapmış ve bunu yaratmış olmasına rağmen mutsuz ve pişman hissediyor. Onu rahatsız eden bu duygular yüzünden aldığı her şeyin hiçbir değeri olmadığına inanıyor. Yaptıkları onun tarafından günah olarak görülüyor. Bu korku ve pişmanlıkla yaşamaktansa Duncan'ın yerinde olmayı, yani ölmeyi tercih ettiğini satırlardan anlayabiliriz. Böylece "sevinç" olarak gördüğü hayatın hiçbir anlamının kalmadığını, güzel olarak nitelendirecek bir açısının olmadığını, istediği ve hayal ettiği gibi yaşamadığını ifade ediyor. 

         Macbeth ve Lady Macbeth yaşamın içerisinde zorluklara takılı kalan, arzularının peşinden giderken yanlış kararlar veren ve bunun bedelini er ya da geç kendilerini öldürerek ödeyen iki karakterdir. Unutmayalım ki bir şeyi çok istiyorsak bunun için her zaman bir bedel ödemek zorunda bırakılırız. Macbeth ve Lady Macbeth bunu yaşamlarıyla ödemişlerdir.

         Son olarak incelemek istediğim karakterler cadılardır. Cadılar oyun içerisinde en az görülen karakterlerden birileri olsa da en önemlileridirler. Macbeth’i bir kukla gibi oynatan cadılar, karanlık düşünceler ve kötülüğe karşı oluşan bir cazibeye sahiptirler. Yani, oyunun hem en güçlüleri hem de en tehlikeli karakterleri olarak görülebilirler.

    HEPSİ.             İyi kötüdür, kötü de iyi. Uçalım sisli havada, puslu havada.

                                                                                                     (Macbeth, I. I)

         Kötünün iyi, iyinin de kötü olması en evrensel gerçektir. Çünkü cadılar iyiymiş gibi görünmelerine rağmen (gelecek hakkında konuşmaları iyiye yorulur.) hem iyi hem de kötü olarak yorumlanabilirler. Bunun temel sebebi, cadıların kehanetleri yüzünden Macbeth’in kralı ve en yakın arkadaşını öldürmesi, mutlu olacaklarını sandıkları anda Lady Macbeth’in ve Macbeth’in huzuru bulamaması, pişmanlık duygusunu yoğun bir şekilde hissetmeleri olabilir. Yani, oyundaki tüm karakterler kötü görülebilirler. 

         Cadılar, Aristoteles'in trajik kahramanları üzerine verilecek iyi bir örnek olmayabilirler. Fakat cadıların da yaptıklarının bedelini Macbeth ve Lady Macbeth gibi ödediklerine inanıyorum. Çünkü her ne kadar en tehlikeli ve güçlü de olsalar onların da korktuları, açıklama yapması gereken birilerinin olduğunu unutmamalıyız. Cadılar kehanetlerde bulunarak bir kötülük yapıyorlar ama sonrasında bu onlar için de bir sorun yaratıyor. Örneğin, 3. Perde 5. Sahne de büyücülük Tanrıçası Hecate'nin sözleri cadılara ne kadar kızgın olduğunu gösteriyor. Çünkü Hecate tüm büyücülüğün tanrıçasıdır, cadılar ne biliyorlarsa Hecate'den öğrenirler. Ancak, cadılar, Hecate'ye haber vermeden, geleceği hakkında bilgi edinmek isteyen birine (Macbeth) yardım ettiler (hizmet ettiler). Cadıların yaptıklarını bir hata olarak gören Hecate, cadılara bunu düzeltme şansı veriyor, Hecate, Macbeth'i cesaretlendirerek ve överek kandırmaları gerektiğine inanıyor. Çünkü Hecate, insanın kendine fazla güvenmesinin iyi olmadığını vurguluyor. Sonuç olarak, Macbeth'in kendisini güçlü kıldığına inanmasını sağlamalarını istiyor. 

         Özetleyecek olursak, cadılar gelecekle ilgili olumlu bilgiler sağlıyorlar. Böylece, Macbeth'in kahramanları, iyi karakterler olarak görülebilirler. Bununla birlikte, cadıların kehanetleri tüm kötülükleri beraberinde getirir, ancak bu durum oyun sırasında seyirciler veya karakterler tarafından fark edilemiyor. Yine de yaptıkları hata karşısında ödenmeleri gereken bedeli onlar da ödemiş oluyorlar. 

     

    Kaynakça:

    • Shakespeare, W., Macbeth, İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları, 2008
    • Pinterest 

     

     

     

     


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.