Uyanış |Kate Chopin ve Kadın Olmak

Uyanış |Kate Chopin ve Kadın Olmak
  • 11
    0
    1
    1
  •  

         Kate Chopin, ondokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında öne çıkan, Virginia Woolf ve Charlotte Perkins Gilman gibi yazarlar ile aynı dönemin içerisine yer alan bir yazardır. Chopin, ilk olarak genç yaşta babasını sonra da erkenden eşini kaybetmiştir. Böylelikle hayatında erkek kavramı ya da erkek otoritesi pek hakim olmamıştır. Böylece, bu talihsiz olayların yazarın kaleminde de oldukça etkileri bulunmaktadır. Çünkü Chopin, özgürlüğüne düşkündür. Erkeklerin hem zihinsel hem de fiziksel olarak üstün görüldüğü ve kadınların yalnızca çocuk bakan, eşini bekleyen ve ev işlerini üstlenen bir profile sahip olduğu Victoria Dönemi’ne göre fazla cüretkar görülen, değerlerine aykırı ve kadınlara biçilen sakin yaşam tarzına ters bir roman olan Uyanış’ı kadınlara diretilen yaşam standartlarının ve onların yaşadıkları zorlukların tablosunu görmemiz ve en önemlisi de kadınların sesi olmak, basmakalıp düşünceleri yıkmak için bizlerle buluşturmuştur. 

         Ondokuzuncu yüzyılda kadınlar özgürlükten bahsedemez ve yazar olamazlar. Çünkü kadın olmak ataerkil bir toplumda değerli olan bir şey olarak görülmez, kimse kadınları ciddiye almaz. Toplum tarafından arkaplanda tutulan, erkeklerle eşit eğitimi alamayan kadınlar da ne yazık ki bir süre sonra kendilerinin yetersiz olduğuna inanırlar. Kadınlar, erkekler tarafından bir saygınlığa sahiplerse de bu herhangi bir başarı sonucu değil, yalnızca erkeklere güzel görünmeyi çabalayan: sürekli saçları yapılmış, yüzü güzel görünen ya da güzel giyinmiş nesneler oldukları içindir. Tam olarak nesnelerdir. Çünkü erkekler tarafından sahip olunmuş birer obje olarak görünürler. Fakat Kate Chopin, kadınların cinsel özgürlükleri ve hayatları olduklarına inanmış, farkındalık sahibi olmayan ya da bunu duyurmaya çalışmaktan çekinen kadınların sesi olmak istemiştir. Çünkü ataerkil bir toplumda farkındalık sahibi olmak aynı zamanda “önemli birisi” olmanın ilk adımıdır. Yalnızca iyi bir anne ya da iyi bir eş değil ciddiye alınmak için bu adımı atmış olmak çok önemlidir.  

    (Kate Chopin)

         Uyanış’ın ana karakteri Edna da kişisel farkındalığını kazanmaya çalışan, kendini geliştirmeyi amaçlayan bir kadındır. Eşi tarafından umursanmayan, ciddiye alınmayan birisi olan Edna, özgür olamayı ister ve kendi duygularının, isteklerinden peşinden koşar. Böyle bir kadın olmak ya da böyle bir kadın profili yaratmak zordur. Bu yüzden Kate Chopin’in kendisi de muhafazakarlar tarafından oldukça tepki almıştır. 

         Chopin’in yarattığı Edna karakteri, kalıpları yıkan ve kendini geliştiren, canı ne istiyorsa onu yapan, aşık olan ve hür olan birisi olduğu için Uyanış aslında Edna’nın kendini tanıması, bilmesidir. Onun kendi uyanışıdır. 

         Kadınlara duyulan saygınlığın az olmasından dolayı kadınlar kendilerini bir alanda geliştirmek için sürekli bir kaçış içerisindedirler. Finansal olarak bağımsız olma ve kendilerine ait kişisel bir alan yaratmaya çalışma çabaları kadınlar arasında yaygın bir durumdur. Çünkü kadınlar, eşleri tarafından hor görülen kişiler haline gelmiş, onlara yüklenen sorumluluklar yüzünden psikolojik olarak zor duruma düşmüş ve kendilerinin de önemli kişiler olduklarını unutmak zorunda bırakılmışlardır. 

         Edna karakterinin serveti değil de özgürlüğü seçmesi, eşini ve çocuklarını bırakıp kendine yeni bir hayat kurmak istemesi onun savaşçı kişiliğini ön plana çıkarıyor. Çünkü Edna, eşi ile birbirlerini sevmediklerini, evliliklerinin sevgi üzerine kurulu olmadığını, onun hayatının çocuklarını yetiştirmek ve çocuk yetiştirme konusunda eşi tarafından ağır bir şekilde eleştirilmesinin fazla olduğunu anlamıştır. Onun için eşinin zengin olması, servet sahibi olması önemli değildir. Duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi, onu umursayan birinin hayatında olması ya da hayatını yalnızca kendi için yaşaması önemlidir. Bu yüzden Edna’nın budala olmaktansa uyanmak iyidir sözleriyle nelerden bahsettiğini anlayabiliriz.

         Edna’nın uyanışında gittikleri yaz tatilinin ve denizin büyük katkıları olmuştur. Çünkü Edna yüzdüğü zaman kendini özgür hissetmiş, ne kadar açılırsa baskıcı toplumdan uzak olacağına ve bunun onu mutlu edeceğine inanmıştır. Yine de deniz etkeni Edna’da bir farkındalık yaratmış olabilir ama aynı zamanda onun için tehlikelidir. Çünkü her ne kadar toplumdan memnun olmasa da ayakları yere bastığı için aslında güvendedir. Ama yüzerken durumlar aynı değildir. Sonuçta her an bir boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilme ihtimali vardır. Buradan şunu anlayabiliriz: kadınların kendilerini özgür hissettikleri alanlar farklılık gösterebilir. Fakat bu alanı yaratmak ya da bu alana sahip olduğunu göstermek için karşılığında her zaman bir şeylerden feragat ederler. Bu bazen bir kaçış olarak algılanabilir ama gerçekten de öyle midir? 

         Romanın son bölümünde Edna’nın kendisini denize teslim etmesi bir özgürlük müdür yoksa bir başarısızlık mıdır? Bu sorunun cevabının tamamen kişisel olmasıyla birlikte bence bir özgürlüktür. Çünkü Edna, içerisinde boğulduğu bir evliliği ne kendi isteği ile bitirebilir ne de ataerkil bir toplumda istediği gibi yaşayabilir. İşte bu yüzden kadınlar her an bir zorluk ile karşı karşıyadır. Edna, kendi kişisel alanını kurmuş, kendi hislerinin peşinden gitmiş olabilir fakat bu hiçbir zaman onun için yeterli olmayacaktır. Evli olduğu için toplum tarafından yalnız olması ya da kadın olması hoş karşılanmayacaktır. Bu yüzden her ne kadar kendi hayatını kurmaya başlamış olsa da kendini en özgür hissettiği yer yani denize kendisini teslim etmiştir. Bu onun için en özgür olacabileceği yerdir. Yani Edna’nın özgürlük uğruna feragat ettiği şey ruhudur. Ruhunu özgür bıraktığın için tebrikler Edna… 

    Kaynakça: 

    • Pinterest

     


    Yorumlar (1)
    • Çok bilgilendirici bir yazı olmuş, teşekkürler.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.