Sadelikten Doğan Sanat: Minimalizm

Sadelikten Doğan Sanat: Minimalizm
  • 8
    0
    0
    0
  • Savaş arası dönemde Avrupa'dan Amerika'ya göç eden sanatçılar, Amerikan sanatının yönünü değiştrimiş ve çağdaş sanatın temellerini atmışlardı. Bu sanatçılar arasında deneysel müziğin öncüsü John Cage de vardı. John Cage'in sanat dünyasında şaşkınlık uyandıran eserleri, 1960'lı yıllara gelindiğinde Steve Reich ve Terry Riley gibi sanatçılara ilham oldu. Böylece, minimalizm akımı şekil almaya başladı. 

    1940 ve 1950'li yıllarda Amerika'da yaygınlaşan soyut dışavurumculuğa bir tepki olarak ortaya çıkan minimalizm, en temelde geometrik formların tekrarının estetiği olarak tanımlanır. Ancak derine inildiğinde kendine ait bir düşünsel yaklaşım olduğunu görmek mümkündür. Minimalizmi üç maddede açıklayabiliriz: Şans unsurunun elenmesi, yüzeye yapılan vurgu, ve parçalardan ziyade bütüne verilen önem. Formların tekrarı izleyicinin bir sonraki gelecek adımı görmesine vesile olur ve "serileşme" sanat eserinin bir unsuru haline gelir. Eserin yüzeyi sanatçının varlığını gizleme değil, materyali olduğu gib ortaya koyma ve materyalin kendisini sergileme yöntemidir. Minimalizmin en yaygın görüldüğü enstalasyon eserleri ise izleyicinin galeri/müze alanını mekansal açıdan algılamasını ve bu konuda bilinç kazanmasını hedefler. Minimalist bir esere baktığınızda sanatçıyı göremezsiniz, sadece materyali ve mekansallığı görürsünüz, çünkü amaç zaten sanatçının üretim sürecini denklemden çıkarmaktır. Bu sadeleşmiş materyallik ve serileşme, minimalizmin yapı taşlarını oluşturur.  

    Minimalist resmin öncüsü kabul edilen Frank Stella'nın eserine bir göz atalım.

    Frank Stella, Black Painting, 1959 

    Bu eseri soyut dışavurumculuktan ayıran nokta, eserin materyalliğidir. Bu eserde boya boyadan, tuval tuvalden ibarettir. Resmin arkasında başka bir anlam ve imgelem yoktur. Resim daha ziyade tekrar eden formları kullanarak planlı ve baştan belirlenmiş bir yapıya işaret eder. Stella meşhur sözleri ile aslında minimalist estetiği özetlemiştir: "Gördüğünüz şey, gördüğünüz şeydir". 

    Sanat eleştirmeni Michael Fried'e göre minimal sanat yalnızca kendini ve kendi objeliğini gösterir. Kendini bir obje olarak sunarken de bulunduğu mekanın mekansallığına vurgu yapar. Mekansallık izleyiciyi orada bulunduğu için konumlandırır ve böylece eser izleyici ile teatral bir ilişkiye girer. Susan Sontag ise minimalist sanatın "transparan" olduğunu söylemiştir. Bunun sebebi eserin arkasındaki anlam dünyasının deşifre edilmesi yerine yalnızca duyusal olarak nasıl algılandığına bakılmasıdır. 

    Carl Andre, Pyramid, 1959

    Minimalist heykelin en önemli temsilcilerinden Carl Andre'nin bu eserine baktığımızda ilk fark edeceğimiz şey tekrarlayan dikdörtgen formlarının, parçaların, bir araya gelerek yeni bir bütün yapı oluşturmasıdır. Ahşap parçalar olduğu haliyle karşımıza gelmiştir ve esere baktığımızda sanatçıyı görmek neredeyse imkansızdır. Eserin materyalliği sanatçının yerine geçmiş ve eseri kimliksizleştirmiştir. Bu esere baktığımızda aldığımız o estetik haz, eserin tekrarlı ve işi şansa bırakmayan bir yapıda olmasıdır. Bir parçadan sonra neyin geleceğini bildiğimiz için esere bakarken bir rahatlama hissetmek mümkündür. Bu eseri bir galeride deneyimlemiş olsaydık o eserin o mekanda var oluşu da bizi eseri izleyen izleyici özne olarak yaratacak ve bize öznelliğimizi hatırlatacaktı. 

    Minimalizm akımı sonraki yıllarda pek çok sanatçı tarafından benimsenmiştir. Çağdaş sanatı etkileyen minimalist estetik, aynı zamanda mimari ve iç dekorasyonda da yaygınlaşmıştır. Minimalizmi çekici kılan şe en başta sadeliği ve komplike olmayışıdır. Gördüğümüz eserden sadece o eser olarak var olduğu için haz alırız ve bir sanat eserinden beklenen anlam arayışı bizim duyumsadığımız hislerden ibarettir. Minimalizm, anlam kapısını açık bırakır ve size sadece yapısal, tekrarlı, düzenli bir form sunar. Minimalizmde her şey göründüğü gibidir. 

     

    KAYNAKÇA 

    Bernard, Jonahtan W. 1993. "The Minimalist Aesthetic in the Plastic Arts and in Music". Perspectives of New Music, 31 (1).

    Minimalism. 2000. ed. James Meyer. Phaidon: New York. 

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.