Türk Müziğinin Yeni Yüzü Cem Pilevneli'yle Keyifli Bir Röportaj

Türk Müziğinin Yeni Yüzü Cem Pilevneli'yle Keyifli Bir Röportaj
  • 0
    0
    0
    0
  • Cem Pilevneli Amerika'da Berklee College'da okuyan genç bir müzisyen. "Show Me Something" ve "We Got Arrested" gibi başarılı single'lardan sonra Tarık Sarul'la beraber çıkardığı son parçası "Kendimi Gecelere Veremem" ile birlikte güzel bir çıkış yakaladı ve eminiz ki önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde adından fazlaca söz ettirecek. Bizde onunla güzel bir röportaj gerçekleştirdik. -Öncelikle Wannart ekibi olarak yeni single’ın için tebrik ediyoruz. Gerçekten harika bir iş olmuş. Diğer parçalarında keza çok başarılı. İlk olarak şu soruyla başlamak istiyoruz: “Tanımayanlar için, Cem Pilevneli kimdir? Seni tanımayanlara kendi nasıl tanıtırsın? Neler yapıyorsun, ne tür müzik yapıyorsun, nelerle uğraşıyorsun? Amerika’ da okuduğunu biliyoruz mesela, orada hayat nasıl? Nereden başlamak istersin?” -Cem Pilevneli kimdir? Ben bu soruların cevaplarına hiç çalışmadım ama şöyle ki ben sanatçı bir aileden geliyorum. Annem, babam seramik sanatçısı, dedem ressam, öbür dedem mimardı. Ben bunun içerisinde büyüdüm. Çocukken seramik yapıyordum, resim çiziyordum ondan sonra bu yavaş yavaş müziğe kaydı. Müzikte bir anda hayatımın en ortasındaki en önemli şey haline geldi, zaman geçtikçe. -Peki bu süreçte nasıl müziği buldun? Yani en son o iş müzikte nasıl bitti? -En son nasıl bitti… Ben hiperaktifim (gülüyoruz). Davulla başladım müziğe ve davul da sanatsal bir şeyle hareketin bir arada birleştiği yerdi. Hem deşarj oluyorsun hem estetik bir şey yapıyorsun. Davulla girdim yani bu işin içine. Bu şarkı söylemek, production gibi şeyler iki senedir falan yaptığım yeni işler. -Şu an Berklee College’da okuyorsun o maceran nasıl gelişti? Yani, neden Amerika? Oraya sadece eğitim için mi gittin yoksa orada kalıp hayatını orada devam ettirip müziğini de mi orada yapmak istiyorsun? -Türkiye’ye dönecekmişim gibi hissediyorum. En azından bir süreliğine, belki arada olacağım. Çünkü Türkiye’de yapabileceğim çok fazla iş olduğunu biliyorum ama Amerika’da da çalışmaktan zevk aldığım bir sürü müzisyen arkadaşım var. O yüzden işlerimi burada yaratıp, İstanbul’da Türkiye’de olan bir sanatçı olmak istiyorum şu anda. -Şimdi bu son single’ında Tarık Sarul’la beraber çalıştın fakat diğer işlerin tek başına yaptığın işlerdi. Tarık Sarul’la çalışma olayı nasıl gelişti? -Tarık’la yazın tanıştık. Ben bu parçayı yapıyordum. Bu parçayı önce flamenko olarak başlattım ben ondan sonra dedim ki kimse flamenko dinlemiyor boşuna uğraşma. Bunu bir modernleştirmem lazım dedim ve önce hip-hop'a çevirdim ondan sonra dedim yok bu da olmuyor, uymuyor, bir şey oturmuyor. Sonra Tarık’la tanıştığım zamanlarda onlar sürekli “house müzik” yapıyorlardı. Ben de tamam dedim ben de bu parçayı “deep house” ritmine çevireceğim. Çevirdim, çevirdikten sonra parçayı Tarık’a götürdüm. Sonra üzerinde biraz daha çalıştık beraber, ondan sonra bitti. -Müzik türlerinden konu açılmışken senin en çok yapmaktan hoşlandığın müzik türü nedir? -Ben parçanın alt yapısını hangi türe ayarlarsam ayarlayayım fark etmiyor, üstündeki şey benim zevk aldığım tür hangi kalıba girerse girsin o hala aynı şey. Ben her müziği çok seviyorum, her türlü müzik dinliyorum. Bülent Ersoy dinliyorum, üstüne Satori dinliyorum. Hepsinden başka bir zevk alıyorum yani bütün müziklerden. -Biz de onu soracaktık. Türkiye’de dinlediğin belki ileride çalışmak istediğin müzisyenler var mı? Varsa bunlar kimlerdir? -Ajda Pekkan’la bir tane parça yapmak istiyorum. Türkiye’de Ezhel gibi yeni hip-hop sanatçıları çok başarılı bence. Benimle, benim yaptığım müzikle pek alakası yok ama Ezhel benim çok başarılı bulduğum bir sanatçı mesela. -Evet bu aralar fazlasıyla popüler gerçekten. Türkiye’de Amerika’ya kıyasla müzikle uğraşmak nasıl bir tercihtir sence? -Türkiye’de artistik açıdan büyük bir boşluk var burada öyle değil, sürekli her gün yeni bir şey çıkıyor. Dolayısıyla Türkiye’de ki o boşluğu doldurmak, oraya çalışmak, bence çok mantıklı. -Şu an Türkiye’deki popüler kültür ürünü olan şarkıların kalitesinden memnun musun? Nasıl görüyorsun onları? Mesela Aleyna Tilki gibi. -Ben beğeniyorum Aleyna Tilki’nin parçasını. Benim tarzım değil, benim yapacağım bir iş de değil ama hani yapılmış olan işe saygı duyuyorum ben ve zaten o kadar popüler olmasının, büyük olmasının da bir sebebi var. Çok güzel yapılmış bir parça. -Yaz için bir parça planı var mı? Ve sürekli single çıkartıyorsun. Bir albüm düşünüyor musun? -Evet yaz için bir tane parça çıkarmayı düşünüyorum. Ben şu an bir sürü parça yapıyorum. Belki 15 tane şu an bitmeye yakın parçam var. Ama tabi yapım şirketime bağlı ben Sony ile çalışıyorum şu anda. Sony ne kadar çıkarmak ister? Nasıl bir şey izlemek ister? Bunları bilmiyorum. Daha yeni bu işin içine girdiğim için… Ben üretiyorum ama ve ben de parça bol. -Peki Türkiye’de hedeflediğin kitle kimdir? Yaş ve konum olarak kimlere hitap etmek istiyorsun? -Yaş olarak kesinlikle gençlere hitap etmek istiyorum. Çünkü sürekli jenerasyonun müzik beklentileri değişiyor. Şu anda çalınan müzik bizim jenerasyonumuzun müziği bizim anladığımız, bizim dinlemekten zevk aldığımız müzik. Çünkü ben caz okuyorum ve caz öğretmenlerim mesela 65 yaşında. 65 yaşındaki öğretmenime gidip elektronik müzik ritmini davulda çaldığım zaman onlar benim aldığım duyguyu almıyorlar daha farklı görüyorlar, saygı duyuyorlar tamam bu senin yolun, izle diyorlar ama benim hissettiğim gibi hissetmiyorlar. Çünkü o jenerasyon orayı daha farklı görüyor. Tabi bu yaş grubunun içinde de benim yaptığım işten zevk alanlar oluyor olabilir ama genele vurduğun zaman bu bizim yaşımızın müziği. Ben öncelikle kendi yaşıtlarıma, kendi çevreme daha sonra da ulaşabildiğim herkese ulaşmak isterim. Aslında kısıtlamakta belki yanlış oldu. En geniş kitleye hitap etmek isterim yani. -Peki şu an “deep house” tan devam mı edeceksin? Öyle mi görünüyor? -Evet şu an “deep house” bir albüm yapıyorum. Türkçe ve yeni yarattığım bir konseptle… Bakalım nasıl olacak? -Türkiye’de o işin ciddi bir kitlesi olduğunu düşünüyor musun? Deep house müzik dinleyen bir kitle var değil mi? -Tabi ki var ve çokta büyük olduğunu düşünüyorum. Dünyadaki büyük deep house sanatçılarının en çok dinlendiği yerlerden bir tanesi hep İstanbul oluyor. Bir ara onları kontrol ediyordum Spotify’dan. İlk üç ülkeyi gösteriyor Spotify. İlk üçte hep İstanbul vardı. -Peki sen şu an deep house müzik yapan Dünya’da kimleri beğeniyorsun? -Ben Bob Moses’ın albümüne bayılmıştım 2 sene önce çıktığında. “Days Gone By” diye bir albüm yapmıştı. O albümü ben herhalde bir yirmi bin kere falan dinledim, çıktıktan sonra. Onun dışında Daft Punk’ı çok severim. Daft Punk’ın son albümünde çalan davulcu bizim bölüm başkanı. Onunla da oturma, konuşma fırsatım oldu. Nasıl yaptılar? Ne yaptılar? Benim için en tepedeki yer Daft Punk. -İlk iki parçan İngilizce fakat son parçan hem İngilizce hem Türkçe olarak çıktı. Bunun sebebi biraz Türkiye’ye yönelme isteğin mi oldu? -Evet ve de o gün içimden Türkçe yazmak geldi ve yazdım. İnsanlara gösterdim, çok güzel dediler. Ben de iyi hadi o zaman bir de Türkçe yapayım, niye yapmıyorum dedim. Öyle gelişti, o gün içimden öyle geldi yani. -O zaman klasik bir soru sorayım en çok hangi işini seviyorsun şu ana kadar yaptıkların arasından? -Ben genelde yaptığım işlerde bitirme noktasına gelene kadar o kadar çok dinliyorum o kadar çok üzerine çalışıyorum ki, kusacak gibi oluyorum. Ben genelde işlerimi ilk yarattığım zaman yani başlarda oluşurken çok seviyorum ondan sonra detayların inmeye başlıyorum, yeni şeyler eklerken çok keyifli fakat bir süre sonra böyle çok küçük şeylerle oynamaya başlıyorum ve çok dinliyorum. O yüzden şu an benim için hepsi aynı değerde. Asıl sonrakiler benim için çok değerli. Bir sonraki benim en sevdiğim. -Sonrakiler demişken, sonrakilerden beklentin ne? Son single’ın en çok dinlenen parçan oldu ve bundan sonra da bir sonrakinde de sanırım hedef daha çok insana ulaşabilmek. Ve bu bağlamda bundan sonraki işlerinde Türkçe-İngilizce devam mı etmeyi düşünüyorsun yoksa  sadece İngilizce ya da sadece Türkçe mi yapacaksın? -Belki bir parça daha Türkçe-İngilizce yapabilirim henüz daha tam karar vermedim çünkü bir single daha yapmayı düşünüyorum. Ama sonra albüm çıkarttığım zaman albümde Türkçe-İngilizce’ ye girer miyim çok emin değilim. Bazı parçalar Türkçe, bazı parçalar İngilizce karışık yapabilirim. -Peki çalmayı mı daha çok seviyorsun yoksa söylemeyi mi? İkisinin tadı başka fakat şarkı söyleyerek henüz daha hiç sahneye çıkmadım. Yeni yaptığım parçaların hiçbirini sahnede seslendirmedim. O yüzden şu anda daha karar veremiyorum. Ama davul çalmak şu ana kadar en sevdiğim şeydi. -Çok teşekkür ediyoruz vakit ayırdığın için güzel haberler aldık, insanlarla seni tanımış oldu böylece. Zaten kısa bir süre içerisinde birçok insanın seni tanıyacağını da düşünüyoruz. Tekrar çok teşekkürler, başarılar. -Ben teşekkür ediyorum, çok güzel bir iş yapıyorsunuz, tebrikler. Görüşmek üzere.  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.