Max Weber'in Otorite Tipleri

Max Weber'in Otorite Tipleri
  • 2
    0
    0
    0
  • Sosyolog ve filozof Max Weber iktidar ve otorite ile ilgili yaptığı çalışmalarda iktidarı “insanları itaat etmeye ve arzu etmedikleri şeyleri yapmaya zorlayabilme” olarak tanımlıyor, otoriteyi ise üç tipte inceliyor. İktidar tanımı noktasında kimsenin aynı düşünmesi beklenemez fakat otorite tiplerini okurken birçok insan muhtemelen bu sınıflandırmanın ne kadar isabet olduğunu fark edecektir. Değişen otoritelerin aynı şekilde onları değiştiren ya da onlar tarafından değiştirilen konjonktürlere bağlı olduğunu biliyoruz ama buradaki otorite tiplerinin sonsuz bir döngü imişçesine dönüp durması aslında ne kadar kıt bir üçgenin içinde kaldığımızı açık bir şekilde gösteriyor olmasına rağmen açıkça bir çözüm önerisi sunmuyor. Yalnızca bunları açıklaştırıyor, fark edilir kılıyor. Buna rağmen aslında direkt olarak bir çözüm önerisine ihtiyacımız olduğu noktasındaki yanılgımızı fark ediyoruz ve çözümün sorunun içerisinde olduğunu anlıyoruz. Şu an bazılarınız belki de “Sorun nedir ki hangi çözümden bahsediyoruz?” diyecek. Bu noktada ise Weber’in bu tipolojisinde sorunları fark edeceklerini umuyorum. Weber’in otoriteyi ayırdığı 3 tip; karizmatik otorite, geleneksel otorite ve yasal-ussal otorite. Yazının devamında Weber’in belirttiği tipleri sırasına göre örneklerle somutlaştırmaya çalışacağım çünkü biliyoruz ki somutlaştıkça anlam kazanacaktır. En azından birçoklarına göre. Karizmatik Otorite: Evet, aslında bu otorite tipleri arasında en ilgi çekici olanı için karizmatik otorite diyebiliriz. Zaten karizma kelimesi tek başına çok büyülü, etkileyici ve esrarengiz bir kavram. Çünkü somutlaştırılamayan fakat somutlaşınca anlam kazanan bir ifade olarak karizma aslında birçok kriterin oluşturduğu bir bütünü ifade ediyor ve bu noktada insana olan etkisi ile anlam kazanıyor. Bu sebeple bu otorite meşruluğunu liderin kişilik özelliklerinden, kutsallığından ve kahramanlıklarından alıyor. Toplum eğer karizmatik bir liderin meşruluğunu kabul ederse ona olan bağlılığı tam oluyor. Aslında bu noktada temel unsur karizmatik liderin olağanüstü kabiliyetlerine olduğuna olan inancın yüksek olmasıdır. Genelde karizmatik liderler sistemlerin çıkmaza girdiği buhran, kriz ve kargaşa dönemlerinde ortaya çıkar ve toplumların kendisi tarafından yaratılır. Karizmatik lider gücünü toplumun akıl almaz derecede olan güveninden alır. Tarihsel süreçte karizmatik liderin hep geçici olduğunu görüyoruz. Otoritesi tamamen kişisel olduğundan dolayı kişiye olan inancın yok olması (bu her ne kadar zor olsa da) veya kişinin ölmesi ile son bulur (eğer son bulmazsa bu o öldükten sonra onun arkasından gelenler onun getirmiş olduğu sistemi kutsallaştırmışlar demektir). Toplum üzerinde büyük hükümleri olması sebebi ile etkileri genellikle sarsıcı ve tarihsel süreci ciddi şekilde etkileyecek biçimde ortaya çıkmaktadır. Hitler, Gandhi, Lenin ve Atatürk bu otorite tiplerine örnek oluşturmaktadır. Geleneksel Otorite: Weber’e göre tarihsel süreçte güç-otorite ilişkisinin ilk örneği geleneksel otoritedir. Geleneksel otoritede inançlar ve değerler otoriteyi belirler. Liderlerin inançları kutsal sayılmaktadır ve bu sebeple liderin ya da yönetimin kararları geleneksel görülmesi sebebi ile kabul görmekte, uygulamaları ise gelenekle bağlantılı olması ile uygulanabilir kılınmaktadır, yani kişisel görüş gelenekle zıtlaşmıyorsa rahatlıkla kabul görür ve başka kıstaslar düşünülmez. Buradaki korkunç durum aslında görüşlerin gelenekle zıtlaşıp zıtlaşmaması değil geleneklerin görüşlerin tamamına hâkim olmasıdır. Gelenekler onunla örtüşmeyen fikirlerin tartışılmasını dahi tamamen yok eder. Kutsal olduğuna inanılan ve hiçbir kriterle değerlendirilmeden yönetme hükmüne sahip olan liderler içten içe halkın onlara duyduğu saygı ve korku hissiyatlarından da faydalanarak onlara istedikleri gibi davranmakta özgürdürler. Weber aslında geleneksel otoriteyi “efendilerin geleneksel kurallara göre belirlendiği ve geleneksel statüden dolayı onlara boyun eğildiği yer” olarak nitelerken içerisinden birçok çıkarım yapmamızı da sağlamış oluyor. Yani aslında burada geleneksel otoritede korku ve saygı yoktur diyenlere de açıkça mesajı veriyor aynı zamanda onları “efendi” olarak nitelemekte hiçbir çekince duymuyor. Krallıkla yönetilen toplumlar (Birleşik Krallık, İsveç, İspanya gibi) bu otorite tipine rahatlıkla örnek olabilir. Yakına gelirsek şeriatla yönetilen ülkeler de (İran, Suudi Arabistan, Sudan gibi) geleneksel otorite ile yönetiliyor diyebiliriz. Bu iki zıtlık, geleneklerin otoriteye yansımalarının ne kadar değişken olabildiği hakkında fikir vermekte olup aslında bunların ayrımının ne kadar zor olduğunu göstermektedir. Yasal-Ussal Otorite: Yasal-ussal otoritenin varlığı akılcı ilkelere göre oluşturulmuş kanunlara bağlıdır. Geleneksel ve karizmatik otoriteden farklı olarak, insanları bu otoriteye olan inançlarının sebebini kanunları üstünlüğüne olan inançları oluşturur. Yasal-ussal otoritede liderler ve bürokratlar kanunun üstünlüğü ilkesiyle görevlerini yerine getirirler. Yani aslında lider bu otoritede yalnızca işletmeden sorumludur. Bu noktada ona kutsal, tanrısal anlamlandırmalar yapılmaz yalnızca işini yapması beklenir. Liderler ve bürokratlar halkın hizmetkarı olarak görülürler. Meşruluklarını uygulamaya olan inançları ve uygulama noktasındaki başarıları belirler. Aynı zamanda bu otorite tipinde liderler ve bürokratlar kuralların hükmünde görevlerini yerine getirmek için atanırlar. Kurallardan bağımsız ve usulsüz bir şekilde göreve gelmezler. Atandıkları mevkilerde geçicidirler asla bu mevkilere sahip olamazlar. Aslında bu nokta çok önemli çünkü bu otorite tipi diğer otorite tipleri tarafından suistimal edilmeye fazlasıyla açıktır. Bunu daha sonrasında diktatörleştirilen düzenlerden anlayabiliriz. Genellikle modern, çağdaş toplumlarda görülen bu otorite tipi akıllara şu soruyu getiriyor. “Hangi akıldan doğan kurallar?” Weber’in bu tipolojisinden insan ister istemez kendine de bir çıkarım yapıyor. Özellikle şu anda içinde bulunduğumuz konjonktürde otorite tiplerinden tamamen spesifik olarak birine dahil edemediğimiz dönemlerde aslında bütünleştiği anda çok sıkıntılı olduğunu fark ediyoruz. Karizmanın etkisinin gelenekle bağdaştığı dönemlerde rasyonel insanlar için sistem zarar verici bir hal alıyor. Ama yetki tipleri hakkında farkındalığımızın artması duruma hazırlıklı olmamızı sağlaması açısından ayaklarımızı yere sağlam basmamıza yardımcı oluyor. Dolayısıyla Weber bu noktada insana kafesinden çıkması için yol gösteriyor. Bunu bir tipoloji biçimine sokarak anlaşılır kılıyor ve çok değerli bir antibiyotik geliştiriyor. KAYNAK: 1, 2, 3

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.