Sinemanın Yenilik Dönemi: Sovyet Sineması- I

Sinemanın Yenilik Dönemi: Sovyet Sineması- I
  • 0
    0
    0
    0
  • 1903 yapımı The Great Train Robbery, 1914 The Battle of Elderbush Gulch gibi yapımlarla Western'i, özellikle büyük usta Charlie Chaplin önderliğinde komediyi beyaz perdede kullanan Amerika, Dünya'nın en güçlü sinemasının temellerini atmıştı. Birinci Dünya Savaşı başladığında, Avrupa sineması gibi Amerikan sineması da sekteye uğrar. Atlatılan savaş sonrası, toplumsal yaşamdaki köklü değişimlerle birlikte sinemada da büyük değişimler yaşanır. Savaşın ardından kültürel, ekonomik ve sosyolojik dengeler değişir. Savaş sonrası Almanya cumhuriyeti kabul eder, Rusya'da Bolşevik Devrimi gerçekleşir ve Amerika Liberal-Demokrat sisteme geçer. Bunların yanında ortaya atılan kavramlar sanatta, zaman ve mekanın tartışılması ve yeni tanımların doğuşu, dünya toplumsal yapısını ve dolayısıyla sinema yapısının değişikliğe uğramasına neden olur. Yeni sistemi ile ABD, Hollywood film üretim ve dağıtım merkezi olmuş, sinemayı endüstriyelleştirerek tüm Dünya'ya yayılmasına sebep oldu. Bu siyasi konjonktürde ise, 1917 yılında kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, süper güç olmanın adımlarını atmak istemiş ve bu adımlar toplumsal, ekonomik ve kültürel faaliyetlerde olduğu kadar sanatı da etkilemiştir. [caption id="attachment_58815" align="aligncenter" width="429"] Rusya Devlet Sinematografi Enstitüsü[/caption] Sovyet Sineması'nda yalnızca uygulama açısından değil kurumsal anlamda da sinema tarihine yön verecek gelişmeler yaşanmıştır. Rusya'da gerçekleşen devrim ile devlet liderliğine oturan Lenin, bu dönemde bilimin gücünü keşfetmiş, süper güç olma yolunda bilimsel gelişmelere öncelik vermiştir. Bu bilimsel gelişmeler ekonomi ve sanayide olduğu kadar sinemada da uygulanmıştır. Alınan bu kararların sonucu olarak 1919 yılında VGIK (Rusya Devlet Sinematografi Enstitüsü) adını taşıyan, devlet kontrollü ilk film okulu SSCB'de kuruldu. [caption id="attachment_58819" align="alignleft" width="203"] Lev Kuleshov (1899–1970)[/caption] Sovyetlerde sinemanın gelişmesine büyük katkılarda bulunan Lev Kuleshov, teknik ve içerik olarak sinemada kurgu kavramını kullanan ilk kişidir. Kendi adını verdiği atölyesinde deneysel çalışmalar gerçekleştirerek, film kurgusunun ilk kanunlarını ortaya koymuş, sinemada  kendisine ait farklı bir yer/zaman olgusu yaratarak kurgu ile birleştirmiştir. Böylece kurgunun önemini vurgulamış, duygusal ve psikolojik etkilerine dikkat çekmiştir. Kurgu Teorisi'nin kurucusu ve filmlerde montaj kelimesinin kalıcılığını sağlayan Lev Kuleshov sanatsal bir düşünce tarzı ile Sovyet sinemasının önemli isimlerinden olmuştur. Lev Kuleshov aslında şu soruyu sorar izleyicisine; "Tek bir görüntü, izleyicilere farklı şeyler düşündürebilir mi?" Bu teoriyi örnekleyerek Wannart okurlarının yorumuna bırakalım. Lev Kuleshov'un çektiği aşağıdaki filmde Ivan Mosjoukine rol almaktadır. Ivan Mosjoukine'in tek bir görüntüsünün kullanıldığı filmde Mosjoukine'in yemek tabağına bakarken aç bir adam, tabuta bakarken üzgün bir adam ve kıza bakarken arzulu bir adam olduğunu görüyorsanız Kuleshov Deneyi başarılı olmuş, duygusal değişimler ile kurgunun filmin vazgeçilmezi olduğunu kanıtlamıştır. http://www.youtube.com/watch?time_continue=37&v=_gGl3LJ7vHc Harika değil mi? Buyrun, The Kuleshov Effect'i başka bir görüntü ile destekleyelim... Yorumunuz? Kuleshov bir deha ve sinema için eşsiz bir cevherdir. Son bir görsel ile Kuleshov Deneyi konusunu kapatıyoruz, belki şimdilik.   [caption id="attachment_58813" align="aligncenter" width="249"] Yorum size ait.[/caption] [caption id="attachment_58831" align="alignleft" width="218"] Vsevolod Pudovkin (1893-1953)[/caption] Sovyet Sineması'nın diğer mimarlarından olan Kuleshov'un öğrencisi Vsevolod Pudovkin'dir. Pudovkin kurguyu, filmin temel yapısal özelliği ve izleyicinin psikolojisine direkt etki eden bir öge olarak görür. Bu çalışmalarıyla ve Kuleshov'un kurgu imgelerini birleştirerek Bağlantısal Kurgu adını verdiği sinema anlayışının temelini atar. Pudovkin, kurguyu birbirini tamamlayan parçalar olarak görür. Pudovkin'e göre 5 farklı kurgu vardır. Kontrast, Koşutluk, Simgecilik, Eşzamanlılık ve Temanın Tekrarı. Pudovkin filmsel zaman ve filmsel mekan kavramlarını ortaya koyar. Ona göre kurgu, yönetmenin dilidir ve kurguyu büyük ustalık ile kullanmalıdır. Bahsettiğimiz dönemlerde çekilen filmlerin özelliklerinden olan kalabalık çekimlerin aksine Pudovkin, filmlerinde özellikle her bireyin kendi kişiliklerini ayrı ayrı ortaya koymaya çalışmıştır. Yönetmen 1926 yılında, sessiz sinemanın başyapıtlarından biri sayılan, geliştirdiği montaj teorileri ile ünlü olmasını sağlayan Mother isimli filmini çekti. Geçirdiği kazada ağır biçimde yaralanması nedeniyle çalışmalarına 1935 yılında ara veren Pudovkin, sonraki yıllarda devlet önerisiyle tarihi filmler yaptı ve birçok filmde çeşitli görevler üstlendi. 1941 yılında Suvorov ve 1946 yılında Admiral Nakhimov filmleriyle iki tane Stalin Ödülü'ne layık görülen Pudovkin, Lenin Nişanı aldığı 1953 yılında öldü. [caption id="attachment_58855" align="alignleft" width="252"] Dziga Vertov (1896–1954)[/caption] 1920'li yıllarda Sovyet sinemasında Kuleshov, Pudovkin dışında adından bahsettiren diğer bir isim de Dziga Vertov'dur. Vertov, Sinema-gerçek Kuramı'nı geliştiren insandır. Yani, Sine-Göz ve sinema-Gerçek vurgulamalarıyla sinemayı kendine yabancı ögelerden ayırmaya çalışıp, sinemayı en yalın gerçekliğe yaklaştıran kuramın sahibidir. Vertov'un amacı, sinemayı diğer sanat dallarından, özellikle de tiyatrodan ayırmaktır. "Bir sinema filmi, insan gözünün gerçekte algılayabileceği şekilde sade ve yalın olmalıdır." der. Vertov'a göre kamerayı kullanan görmeyi, kurguyu yapan da gördükleri üzerine düşünmeyi iyi bilmeli ve işçi sınıfına yeni bir bakış açısı kazandırmalıdır. Vertov kamerayı sadece görüntüleri kopyalayan değil, gözün güçsüzlüğünün aşılmasını sağlayan için bir araç olarak tanımlar.
    "...bİz, olguları araştırmak ve organize etmek içİn; böyle ortaya olayların kasten gerçekleştirildiği bir sistem, bir sanal düzensizlikler sistemi hazırlıyoruz. Şimdiye kadar kameraya karşı çıktık ve onu gözümüzün çalışmasını kopyalamaya zorladık. Ve kopyalama ne kadar iyi olursa filmin de o kadar iyi olduğu düşünülüyordu. Bugünden başlayarak kamerayı özgürleştiriyoruz ve onu ters yönde çalışmaya itiyoruz -kopyalamaktan çok uzak bir yere. İnsan gözünün zayıflığı açıktır. Sine-göz'ü, hareketin kaosunda sine-göz'ün kendi hareketinin sonuçlarını keşfetmeyi savunuyoruz; sine-göz'ü, kendini savunma potansiyelince gelişen kendi zaman ve uzay boyutlarIyla savunuyoruz."
        kaynak: 1, 2, 3, 4, 5

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.