Modern Hayata Tutulan Bir Ayna: Saint-Lazare Garı

Modern Hayata Tutulan Bir Ayna: Saint-Lazare Garı
  • 1
    0
    0
    0
  • 28 Ocak 1832 yılında Paris’te dünyaya gelen dünyaca ünlü sanatçı Edouard Manet, ortaya koyduğu eserlerle günümüzde bile biz sanat severleri kendine hayran bırakabiliyor. Zengin ve ünlü bir avukat olan babasının ona sağladıkları sayesinde rahat bir hayat yaşamış olan sanatçımız, baba mesleğine hiç ilgi duymamış, genç yaşta dahi sanatla içiçe olmuştur. Fakat ailesi asla bir sanatçı olmasını istemediği için tahsilini denizcilik veya hukuk üzerine yapması üzerine ısrar edip onu denizcilik okulunun sınavlarına sokmuşlardır. Bu denemelerde başarısız olan Manet üç ay boyunca Rio de Janeiro’ya gitmiş, orada sanatını icra etmiştir. Paris’e döndüğünde ise çabalarının yersiz olduğunu anlayan babası, onu Thomas Couture’ün atölyesine vermiştir. 1863 yılında “Kırda Öğle Yemeği” eseri Reddedilenler Sergisi'nde sergilenene kadar sanatı kabul görmemişti yine birçok eleştirilere maruz kaldığı bu sergi sayesinde adını kötü bir ünle de olsa duyurmuş, birçok sansasyonel sanatçı arasına adını altın harflerle kazımayı başarmıştır. Manet’nin önemli eserlerinden bir diğeri ise The Railway (Demiryolu), daha çok bilinen ismiyle Gare Saint-Lazare (Saint-Lazare Garı) resmidir. Yaşadığı dönem, modernleşmenin ve modern hayata geçiş sürecinin patlak verdiği zamanlar olması sebebiyle resmettiği şeyler de genellikle bu hayatı yansıtan konulardan oluşmuştur. Trenle ulaşım o dönemin büyük gelişmelerindendi ve bu eserde de Paris’in en büyük ve en yoğun garının önünde iki figürün tasvirini görmekteyiz. Bu tabloda resmedilen iki kişinin aralarındaki ilişkiyi bilmememize rağmen onları birleştiren şeyin arkada net olarak görülmeyen demiryolu olduğu aşikardır. Biz izleyiciler, resimdeki iki figür gibi tren yoluna uzaktan, demir parmaklıklar ardından bakıyoruz. Eserimizin karakterlerinden yere oturmuş olarak tasvir edilen kadın, muhtemelen dinlenmek için çöktüğü yerde elinde sayfalarını parmaklarıyla ayırdığı bir kitabı tutuyor. Hemen yanındaki küçük kız ise tüm merakıyla trenlerin ve insanların gelip gidişini izler durumda karşımıza çıkıyor. Kadın doğrudan bize bakıyor, sanki bizle bir iletişim kurmaya çalışıyor gibi gözleri direkt olarak seyircinin üzerinde. Modern hayatın içinde birbirine yabancılaşan ama yine de aynı ortamda ortak bir paydada buluşan iki insanın resmi aslında bu. Aynı zamanda Manet, sanayileşen dünyanın etkilerini de bize göstermiş bu eseriyle; parmaklıklar ardından trenin varmasıyla yükselen beyaz dumanlar demiryolunu ve trenin kendisini görünemez hale getirmiş ve neredeyse tüm garı sarmış durumda. Siyah parmaklıklarla birleşirken bir zıtlık yaratan dumanların arkasında ne olduğu ise seyircinin hayal gücüne bırakılmış. Yerde oturan kadının dış görünüşüne bakacak olursak Paris modern hayatında insanların nasıl giyindiklerine dair de bir ipucuna sahip oluyoruz; özenli, şık elbisenin dışında en önemli aksesuarlardan biri olan büyük bir şapkayı da kullanarak modern hayata ayak uydurmuş bir figür. Kısaca bu tablo bize modern hayatın birçok yönünü göstererek o döneme bir ışık tutuyor diyebiliriz. 1873 yılında resmedilen ve modern hayata geçiş dönemine tanıklık eden bu eseri günümüzde Washington Ulusal Galerisi’nde görebiliriz. Kaynak 1,2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.