Öykü Dörter İle Röportaj

Öykü Dörter İle Röportaj
  • 0
    0
    0
    0
  •  Selamlar, yeni bir röportaja hoş geldiniz. Özgün sözleriyle ve besteleriyle adını duyuran Öykü Dörter ile mini bir sohbet gerçekleştirdik. İyi okumalar..

     

    1-) Merhabalar, röportajıma hoş geldiniz. Açıkçası son dönemlerde sosyal medyada çok fazla karşıma

    çıktınız. Röportaj da bunu üzerine çok iyi olacak. Öncelikle nasılsınız? Her şey yolundadır umarım.

     

    Merhabalar, iyiyim keyifler yerinde, sizin de öyledir umarım.

     

    2-) Her sanatçının şarkı yapım süreci farklıdır. Siz şarkılarınızın üretim sürecinde nelere dikkat

    edersiniz?

     

    İlk adım, anlatacağım hikayeyi belirlemek. Anlatmak istediklerimi doğru ve içten bir şekilde aktarmaya

    çalışıyorum. Samimi olmadığınız zaman zaten dinleyenler hemen fark ediyor. Olmadığınız birini veya

    yaşamadığınız bir hayatı, kullanmadığınız bir jargonla yazınca her şey eğreti duruyor. Elimde

    inandığım bir beste ve sözler olduktan sonra ki olmayanlar da oluyor, onlar demoların dibine

    gömülüyor ve gün yüzüne çıkmıyor, sıra şarkının sounduna ve altyapısına geliyor. Bu zamana kadar

    çok yetenekli aranjörlerle çalıştım, bazı şarkılarımı da kendim aranje ettim. Burada kendime

    soruyorum, "Bunun altyapısını hazırlayacak kadar bir ilhamım var mı?" yoksa "Bunu başka bir vizyon

    katacak bir prodüktöre mi teslim etmeliyim?" Bazen kendim bir dokunuş yapmak istiyorum, bazen de

    ikinci bir kreatif bakış açısına ve yetenekli müzisyenlere bırakıyorum. Şarkı tamamlandığında iş bitmiyor

    ne yazık ki. Bu sefer ben bu şarkıyı nasıl içerikler üreterek doğru kitleye, yani bunu dinlerken keyif

    alacak insanlara ulaştırırım savaşı başlıyor. Müzik ve içerik üreticiliği burada kol kola gidiyor. Şu an

    global yıldızlar bile albümü dijital platformlara koydum deyip arkasına yaslanamıyor, mutlaka içerik

    de üretmesi gerekiyor. Ben aktif olarak YouTube’da program da yaptığım için, eskiden zor gelen içerik

    üretme kısmını biraz daha rahat yaptığımı hissediyorum. Böylece üretim süreci de tamamlanmış

    oluyor. Ama en dikkat ettiğim şey benden olması, samimi olması.

    3-) Geçtiğimiz haftalarda “beni sen delirttin” adında bir single piyasaya sürdünüz. Şarkının yapım

    süreci nasıl geçti?

     

    “beni sen delirttin” aslında 6 şarkılık albümün ilk çıkış parçası. Bu projeyi tasarlarken zamanında

    yaşadığım ve beni çok etkileyen bir ayrılık hikayesini anlatmak istedim. Özellikle çok aşık olduğunuz

    kişiyle, birbirinizi yıka döke bir bitiş yaşadığınız zaman, ayrılık ve sonrasındaki süreç lineer ve sağlıklı

    bir çizgide ilerlemiyor. Belki tekrar dönmek istiyorsunuz, yine bitiriyorsunuz, geçmişten hatalar gün

    yüzüne çıkıyor, özlemin içine nefret giriyor, aklınızı ikna ediyorsunuz ama duygularınız hemen

    gitmiyor gibi. Bu albümdeki her şarkıda başka bir gelgiti, bir duyguyu, bir hikayeyi anlatıyor bu

    süreçte yaşadığım. Ondan “beni sen delirttin” aslında bu ayrılığın ilk durağı diyebilirim, ham bir öfkeyi

    ve anlık nefreti konu alan. Hikayesini ve sözleri yazarken çok kindar biri olduğum için çokzorlanmadım. 

     

    Bestesi ve sözleri içime sindiği zaman bunun prodüksiyonunu Cenk Ergenç’e emanet

    ettim ve inanılmaz güzel bir iş çıktı ortaya. İlk yola çıkarken daha “old school soul” temasından çok

    daha “neo soul” ve dijital bir karaktere büründü ve çok ama çok içime sindi. Yakın bir zamanda

    akustiği de çıkacak. Ben aslında yayınlamayı düşünmüyordum, sadece YouTube kanalıma bir video

    içeriği olarak başlamıştım bu versiyona. Büyük ihtimalle üstümde bunun rahatlığı olduğu için hiç

    strese girmeden aldım kayıtları stüdyomda ve bambaşka ham ve inanılmaz duygusal bir versiyon çıktı

    ortaya. Sosyal medyadaki hesabımdan sorduğum zaman 

    “HEMEN ÇIKAR YOKSA…..” gibi inanılmaz kaliteli tehditler alınca da yüklemeye karar verdim, umarım

    o da sevilir.

    4-) Şarkılarınızı tek bir olay üzerine mi yazıyorsunuz? Yoksa uzunca süre gelen bir olgunun sonucu

    mu?

     

    Şarkı yazımı da aslında bir hikaye yada bir roman yazmak gibi. 5N1K sorularıyla, neyi 

    nasıl anlatmak istediğinizi belirleyerek yola çıkıyorsunuz ki temelleri sağlam olsun. Ben yazarken hep

    kendi anılarıma ve o andaki hislerime dönerek, bir nevi kendime iyiyi ve kötüyü tekrar yaşatarak

    ilerliyorum. Fazla duygusal biri olduğum için de o “harika” anlara gitmek çok zor olmuyor. Her bir

    şarkı bir duygu ya da bir anıya ait oluyor ama yılların birikimi tüm yaşanmışlıklar ve yazdığınız

    zamandaki hayata bakış açınız, moraliniz bile kaleminizin dilini etkiliyor tabi ki.

     

    5-) Müzik sizin için ne anlam ifade ediyor? Sizce şarkılar bireysel bir değer mi taşımalı? Yoksa

    toplumsal değer mi taşımalı?

     

    Müzik benim bu hayattaki en büyük tutkum. Kendimi en rahat ifade ettiğim ama aynı zamanda en

    savunmasız hissettiğim alan aslında. Sahnedeyken mesela tüm dünyayı, endişelerimi,

    özgüvensizliklerimi unutuyorum, ya da stüdyoda üretirken veya kayıt alırken zamanın nasıl geçtiğini

    bile anlamıyorum. En ham, en çıplak halinizle içinizdekileri tüm dünyayla paylaşıyorsunuz; hikayenizi,

    dünyaya bakış açınızı, her şeyinizi. Dolayısıyla şarkıların çıkış noktasının bireysel bir değer taşıdığına

    inanıyorum. Zaten sadece toplumsal bir değer taşısın çok dinlensin diye yola çıktığınız zaman

    samimiyet eksik oluyor. Tabi bireysel değer büyük kitlelerde yankı uyandırıp toplumsal bir değere

    dönüşüyorsa sanatçı daha ne ister?

    6-) Ülkemizde eğlence sektörünün bulunduğu konum hakkında ne düşünüyorsunuz?

     

    Bu ülkede yıllardır çalışan birçok sahne ve müzik emekçisi varken, ben henüz düzenli sahne almadığım

    için canlı müzik konusunda yorum yapma haddini kendimde görmüyorum. Tek diyebileceğim, sanatın

    hiçbir bir kolunun gerekli değeri görmediği. Müzik sektöründe bence sendikalaşma eksikliğinden

    dolayı, korkunç bir eşitsizlik var. Herkesin haklarının emeğinin eşit ölçüde korunduğuna inanmıyorum.

    Amerika’da bu konuları okuyup döndüğümde, ilk çıkardığımız şarkılarda inanılmaz şaşırdığımı

    hatırlıyorum mesela. Bir örnek vermem gerekirse, şarkıları odaya kaydettirirken zorunlu bir aranjör

    payı bile yok. Halbuki aranje, şarkının tüm sound’u. Dolayısıyla aranjörün de bir besteci ve söz yazarı

    kadar değeri var. Ama müzisyen odasında aranjörüne yüzde vermemek için ağlayan şarkıcı gördü bu

    gözler. Bu gibi nedenlerle, diğer sektörler gibi müzik sektöründe de belirli kurallar ve düzenlemeler

    olması gerektiğine inanıyorum.

     

    7-) Şimdi konsept sorularımıza geçelim. Benim en sevdiğim bölüm burası. En son dinlediğiniz üç

    şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?

     

    Fur Elise - Faouzia

     

    Daughter - Beyonce

     

    Alone - Cat Burns

     

    8-) En son okuduğunuz üç kitabı bizimle paylaşır mısınız?

     

    Cam Şato serisinin son kitabı - Sarah J Maas

     

    Hizmetçinin Sırrı - Freida McFadden

     

    Bir Karanlık Pencere- Rachel Gillig

    9-) Son olarak dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz?

     

    Bana bu yolculukta eşlik ettikleri için çok ama çok teşekkür etmek istiyorum, hatta dinleyici bile

    demek istemiyorum onlara, çünkü tek taraflı gibi oluyor bu ilişki. Ben bütün sürece dahil edince mutlu

    oluyorum onları, ekip gibi hissediyorum onlarla. Dolayısıyla çok şanslı olduğumu hissediyorum böyle

    bir ilişkimiz olduğu için. Kendilerinden bir parça buluyorlarsa yazdığım ve söylediklerimde, onlara ufak

    da olsa bir şey hissettirebiliyorsam yaptığım her şeye değer diyorum. En büyük tatmin benim için bu.

    Milyonlarca kişi tarafından dinleneyim kaygısıyla başlamadım bu işe, ufak da olsa birilerine

    dokunabilmek istedim. Ondan bana bu yolculukta eşlik eden herkese çok teşekkür ederim, iyi ki

    varsınız.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.