Hayranlık Uyandıran Bir Seri: Daniel Firman'ın Filleri

Hayranlık Uyandıran Bir Seri: Daniel Firman'ın Filleri
  • 1
    0
    0
    0
  • Daniel Firman, 1966 yılında Fransa, Bron’da doğan bir sanatçıdır. Bir süre hayatını Bron’da geçirmiş, günümüzde ise Bordeux, Fransa’da ve New York, ABD’de yaşıyor ve çalışıyor. Mekanı dönüştürmek üzerine çalışan Firman; boşluk, mekan ve ağırlık gibi kavramları sorgulayan, canlıların fiziksel durumlarını inceleyen eserleriyle seyircisinin karşısına çıkıyor. Eserleri hiperrealist özellikler barındırıyor. Fil Serisi, Daniel Firman’ın en sembolik eserlerini barındıran serisidir. Boşluğun ve mekanın en değişik şekilde yorumlandığı eserlerden oluşan serinin, baş karakteri isminden de anlaşılacağı üzere ‘fil’dir. Hepimizin bildiği gibi her madde doğası gereği yer çekimine maruz kalır ve bu şekilde yaşamına devam edebilir. Yer çekimi olmasaydı hepimiz havada süzülür ve yere basamazdık. Bu serinin başrolü olarak seçilen fil, karada yaşayan memeliler arasında bilinen en büyük ve en ağır canlıdır. Fakat seride bu ağırlık da yer çekimi de yok sayılmış, sanatçı tarafından sanki yer çekimsiz ortamda süzülen bir hayvan gibi sergilenmiştir filler. Yaratmak istediği düşünce, dünyamıza tıpatıp benzeyen fakat yer çekimi olmayan bir gezegendeymişiz hissi vermektir. Bu da tabii ki her görende bir şaşırma ve şok ifadesiyle karşılanmıştır katıldığı tüm sergilerde. (Pozisyon 1: Würsa) Fillerin hem cüsseleri yüzünden hantal hem de çok duygusal olmaları sebebiyle narin hayvanlar olduğunu söyleyen sanatçı, bu serinin de tam olarak böyle olduğunu belirtir; ağır ve büyük eserlerdir bunlar fakat kullanılan malzemelerden ötürü de bir o kadar narindirler. Filler inşa edilirken, vücudunun iç kısmı çelik bir kasttan, dışı ise çeşitli reçineler, kumaş ve rengini vermek için toz pigmentler kullanılmıştır. Kocaman bir cüsseye sahip bu memeli, en küçük organı olan hortumuyla bazen tavandan sarkar, bazen yere paralel bir şekilde duvara tutunur, bazen ise hortumu üstünde yere tutunarak dans eder biçimde sergilenir. En küçük organı olmasına rağmen hayatta kalmasını sağlayan organ da yine hortumudur bu eserlerde olduğu gibi vahşi doğada da onla yemek yer su içer ve yine onla savaşır. Bu seride de yine en önemli rolü oynayan hortumudur. (Pozisyon 2: Loxodonta) Bu kadar büyük ve heybetli bir hayvan nasıl olur da bir tavandan sarkar ya da nasıl olur da hortumu üzerinde adeta dans eder biçimde durur gibi sorular sormamızı ister sanatçı eserlerini gördüğümüzde. Bu şekilde yer çekimini de sorgular oluruz ister istemez. Yer çekimi algımızı yerle bir eden sanatçı aynı zamanda mekan algımızla da oynamaya çalışmaktadır. Bu koca hayvan nasıl kapalı bir mekanda, dört duvar içerisinde durur, nasıl insanların arasına karışır? (Pozisyon 3: Nasutamanus) Fil Serisi’ndeki tüm filler aşırı derecede detaylı olarak üretilmiştir. Tüylerinden, kuyruklarına; hortumlarından patilerine kadar her noktasında kusursuz detaylar vardır ki bu da seyircisini acaba bu sergilenen gerçek bir fil mi dedirtmeye yönlendirir. Eserler, gerçek bir filin ortalama ölçülerine uygun bir şekilde üretilir. Bu kadar gerçekçi ve detaylı bir eserle karşılaştığında insan nasıl olur da hayran kalmaz? Kaynak 1,2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.