Tüm Bilinmeyenleriyle Kızılderililer

Tüm Bilinmeyenleriyle Kızılderililer
  • 1
    0
    0
    0
  • Kızılderililer, Asya’dan Bering Boğazı üzerinden Amerika’ya geçmiştir. Yani onlar, her ne kadar Amerikalı olarak bilinseler de, Kızılderililer aslen Asyalı’dır. Göçlerin yaklaşık 10.000-25.000 yıl önce başladığı tahmin edilmektedir. Göçler gruplar halinde gerçekleşmiş olduğundan  bu gruplar arasında dil, kültür ve din farkları vardır. Kızılderili, Sibirya kökenli Eskimo - Aleut halkları dışında kalan bütün Amerika yerlileri için kullanılan ortak birleştirici ad olmasına rağmen bugün, Kızılderililerin nasıl adlandırılması gerektiği hâlâ tartışma konusudur. Türkçe Kızılderili adı İngilizce Redskin (kızıl deri) adının çevirisidir. İngilizcedeki Redskin kullanımı ise harfiyen İspanyolca Piel Roja adlandırmasından çeviridir.

    Peki, İspanyollar neden böyle bir ad kullanmıştı?

    Şöyle ki Kristof Kolomb'un 1492 yılında Hindistan sandığı yere ilk ulaştığı nokta olan Karayipler'in yerli halklarından olan Taynoların kendi vücutlarını Bixa Orellana tohumuyla boyamasından kaynaklanır. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise yaygın biçimde Indians (Hintler) olarak adlandırılır ve yalnızca Kızılderilileri kastederler. Amerikalıların bu adı kullanma sebebi tıpkı İspanyollar gibidir.

    Dini İnançları

    Dinsel inanç açısından kabileler arasında bazı ufak farklar olmasına karşın, genel olarak benzer tapınma biçimleri vardır. Bir yaratıcı ve doğal olayları kontrol eden ruhların ortak varlığına inanırlar ve bu da tek bir ruhsal güç olan Büyük Ruh (Wakan Tanka) Manitu’yu oluşturur. Wakan-Taka, her yerde, her insanın içinde ve evrenin merkezindeydi. Erkek ve kadınlar sabah günlerine başlamadan Hayatın Ustası’na o gün onlara bağışlanan hayatları için teşekkür ederlerdi. Bir diğer benzerlik ise Şaman veya Şifacı (medicine man) denilen ve ruhlar dünyası ile ilişki kuran seçilmiş kişilerin varlığı. Kutsal adamlar, pek çok geleneğin sembolüdürler ve rahiplerle eşdeğer statüdedirler. Hangi hastalık olduğu fark etmeden acı çeken herkese pek çok farklı ritüel uygularlardı. Benzerliklerden bir diğeri de doğayı ve doğadaki varlıkları kutsal semboller olarak görmeleriydi. Her insanın bir hayvanın gücü veya varlığının etkisi altında ve mirasını almış olmasıydı. Bu, bir kabilenin karakterini belirlerken ki en önemli ilham kaynaklarından biriydi.

    Batıl İnançları

    Dans

    Kızılderili kutlamaları büyük ritüel danslarla sembolize edilirdi. Bunun modern bir örneği, aslında Hayalet Dansı olan “Pow Wow” şarkısı olarak gösterilebilir. Dans etmek kabile hayatında çok önemli bir yer oynardı. Bu, mutluluk ve neşeyi göstermenin büyük bir yoluydu. Dans etmek güneş ve yağmur ruhlarını onure etmek için kullanılan bir yöntem olmasının yanı sıra hastalar ile savaşta yaralananları iyileştirdiğine inanılırdı. En tanınmış danslar Savaş, Dağ Ruhları(Apache) ve Ateş danslarıydı. Müzik ise hemen her zaman bir rütüelin tamamlayıcısı hatta yönlendiricisi niteliği taşırdı. Şarkı başta gelirdi. Enstrüman ise onu izlerdi. Temel olarak ritim amaçlandığı için, en çok davul ile bir tür zırıltı ve flüt kullanılırdı.

    Kum Boyama

    Navajo inançlarına göre, bu sanat biçimi Kutsal İnsanlar kabileye farklı doğal materyaller kullanarak sanat eserleri üretmelerini emrettiklerinde oraya çıktı. Pek çok farklı karıştırma tekniği kullanarak kumdan oluşan düz bir tabana resimler yaptılar. Geleneksel danslar, kutsal dağlar ve efsanevi manzaralar; bu tablolara konu olan en yaygın şeylerdi.

    Rüya Kapanı

    Bu tılsım Ojibwa tarafından doğanın bilgeliğini öğretmek için yaratılmıştı. Yeni doğmuş çocukların harika rüyalarla dolu huzurlu bir uyku çekebilmeleri için başlarına asılmıştır. Kızılderili geleneklerine göre, gece havası rüyalarla doluydu. Kötü rüyaların bu kapanda kafası karışırdı. Yollarını bulamazlar, gün doğduğunda yokluğa karışırlardı.

    Yaşam

    Kızılderili kadını, kendi toplumunun büyük yaşam çemberinin tam ortasında yer alırdı. Askerî ve yönetsel işlerden dışlanmazdı. Aileyi çekip çevirme görevi de onun üzerindeydi. Birçok kabilede mallar kadının sayılır; mal ve unvanlar kadınlar tarafından sonraki kuşaklara aktarılırdı. Bir şey anlatmak için kelime ya da cümle değil, tek tek kelimelerin birleştirilmesiyle türetilen bileşik kelimeler kullanırlar. Meselâ, “o kadın çizgili bir elbise giyiyordu” cümlesinin yerine “kadın – çizgi – elbise” derler. Bir Kızılderili için pipo taşımak, bir sorumluluk, bir onurdu. Bu hak, ruhsal bilgilenmeyle kazanılırdı. Pipo, kabilenin “gizem zekâsı”nın şifresi olarak benimsenirdi. Kızılderililerin geleneksel silahları arasında ilk sırayı ok ve yay alırdı. Deneyimli bir atıcı, dakikada altı ok atabilirdi. Büyük Ovalar’daki kabilelerin yaşamı temel olarak bizonlara bağlıydı. Her iki okyanusun kıyı bölgelerindeki halkların geçim kaynağı orman ve su ürünleriydi. Kızılderili doğaya ve dünyaya saygı göstermek durumundadır; yaşamı da buna bağlıdır zaten. Nitekim Kızılderili kendini doğadan ayrı değil, onun bir parçası olarak görür. Toprak Ana, bedeninin geldiği yerdir. Gökyüzü büyükbabası, ay büyükannesidir. Yaşayan hiçbir varlığı kendisinden farklı görmez. Tatanga Mani (Yürüyen Boğa) adlı bir Stoney Kızılderilisi bu konu hakkında şöyle söylemiştir: “Biz Yüce Ruh’un eserlerini her şeyde görürdük; ayda, güneşte, ağaçlarda, rüzgârda ve dağlarda. Bazen bunlar aracılığıyla ona yaklaşırdık. ...Siz ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Evet, konuşurlar. Birbirleriyle konuşurlar; kulak verirseniz sizinle de konuşacaklardır.” Kaynak: 1,2,3,4

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.