Atatürk'e Atılan 5 İftira ve Hakkında Söylenen Yalanlar

Atatürk'e Atılan 5 İftira ve Hakkında Söylenen Yalanlar
  • 1
    0
    1
    0
  •    Atatürk düşmanlarının Atatürk’ü kirletme yolları çok fazladır. Bunlardan birisi dindir. Diğer yazılarımda bu yalanlın nasıl döndürüldüğünü yazmıştım. Şimdi İnternet’e “Atatürk” diye arattığımızda hakkında uyduma birçok yazı ve makale okuruz. Bu yazıda yalanların 5 tanesinin yanıtlayacağım.

             

             1- “Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’ya Kurtuluş Savaşı’nı Başlatsın diye 40.000 altın verdi!”

     

         Arşiv çalışmalarına baktığımızda bu konuyla alakalı hiçbir belge göremeyiz. Kişilere göre anlatım yapacak olursak Atatürk, Samsun’a çıktığında: “"Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım" Elinde maddi kaynağı olmayan Mustafa Kemal Paşa yolda dahil olmak üzere para sıkıntısı çekmiştir. Yolculuğa çıkmadan önce 1000 lira ödenek almıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu ödeneği “talep etmiştir”. Bu talebinin yanında daha önce maaşları yatmadığı için durumdan rahatsız olmuş ve maaşlarının düzenli şekilde ödenmesi için yine talepte bulunmuştur. Karaya vardıktan sonra da otomobil benzini sıkıntısı çıkmıştır. Benzinleri hediyeyle almak duruma gelmişlerdir. Bunun dışında bazı yerlerden borç almış ve gelen yardımlarla geçinmiştir. Dernekler kendi aralarında para toplamak durumunda kalmıştır. Telgraflarında bile asker arkadaşlarına para sıkıntısı çektiğini dile getirmiştir. Bütün bu yaşananlar Vahdettin’in, Mustafa Kemal Paşa’ya para vermediğini, hatta maaşını bile düzenli ödemediğini gösterir.

    Sultan Vahdettin.

     

                                                         2- “Atatürk, ezanı yasakladı!”

     

       Ezan sadece 1932’den sonra Türkçe olarak okunmuştur. Burada Ziya Gökalp’in etkisinin olduğunu düşünüyorum Ziya Gökalp:

    “Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur

    , Köylü anlar manasını namazdaki duânın...

    Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur.

    Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın.

    Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!”

       Ezan hiçbir zaman yasaklanmamıştır, sadece Türkçeleştirilmiş ve halkın anlayacağı kendi öz diline çevirilmiştir. Başka bir şey söz konusu değildir.

     

    Ziya Gökalp.

     

                                          

                                     3- “Harf Devrimi Geldi, Bir Gecede Cahil kaldık!”

     

        Osmanlı’da okuma yazma oranı Sina Akşin’in ve Zafer Toprak’ın aktardığına göre %10 gibi sayılarda yüzmüştür. Mustafa Köse, 1927’de yaptığı taramalara göre okuma yazma seviyesi çoğu ilde %1 ile %5 arasındadır. Osmanlı’da medreselerde Arapça ders işlendiğinden, Türkçe pek gelişmemiştir. Kitap okunmamış daha doğrusu basılmamıştır. Osmanlı, 300 yılda 143 kitap, bu 300 yılın içine giren 103 yılda sadece 80 kitap basmıştır, bunun telif hakkında problemleri vardır. Matbaanın elverişsizliği buna sebep olmuş olabilir. Harf Devrimi ile okuma yazma oranı yükselişe geçmiş ve bugünlerde %90’ları bulmuştur (diğer ülkelerde okuma yazma oranı üniversiteye göre belirlenirken Türkiye’de ilkokul düzeyinde belirleniyor. Diğer ülkelerdeki gibi bizde üniversite düzeyi okuma yazma istatistikleri çıkarılsa belki daha başka bir sonuç alınır). Sözün özü şu; okuma yazma oranının düşüklüğünü düzelten ve fazlasıyla kitap basmamızı sağlayan devrim harf devrimidir. Söylenildiği üzere “cahil” bırakılmadık, tam tersi; kurtarıldık.

    Atatürk Tahta Başında Yeni Harfleri Tanıtmıştır.

     

     

                                      4- “Atatürk, Latife Hanım ayrılığının sorumlusu Atatürk’tür!”

     

       Latife Hanım, Salih Bozok’a mektup gönderir: “Git, paşa ile görüş. Ben kocamdan eminim. Çünkü kadirşinastır. Yüksek ruhludur. İnsandır. Aramızdaki gerginliğe bir son vermesini güzel bir geçmişin vereceği kuvvetle rica et... Bir haftadır uykusuz, gıdasız, idama mahkûmum. Nedeni çocukluk! Oysa çocuklar bu ağır cezadan muaftır.” Gönderdiği mektupta çocukça davranış sergilediğini resmen kabul etmiştir. İlber Ortaylı’nın deyimi ile: “Maalesef Latife Hanım öyle görülüyor ki Türkiye şartlarında bir kurucu cumhurbaşkanının ve bir mareşalin eşi olmayı bilemedi.” Görüldüğü gibi buradaki suçluluğu Latife Hanım kabul etmiştir. Atatürk’ün burada suçlu olduğunu söylemek mümkün değildir. Rıza Nur başta olmak üzere bu olay çok çarpıtılmıştır. “Latife Hanım, Atatürk’ü boşadı” denmiştir. Durumun tam tersi hakikat olandır. Atatürk, Latife’yi boşamıştır.

     

    Atatürk ve Latife Hanım.

     

     

                                                        5- “Kur’an Yasaklanmıştır!”

     

       Arşiv belgelerinde Atatürk’ün here evde Kur’an bulundurulmasını istediği belgeler mevcuttur. Kur’an’ı yasaklatacak olan kişi, nasıl olur da halk anlasın diye Kur’an’ı Türkçeye çevirir, ayetler üzerinde uğraşır ve işinin ehli hocaları toplar? Atatürk, Kur’an’ı hiçbir zaman yasaklatmamıştır. Yasaklattığına dair olan her konuşma, makale ve yazı tamamen uydurmadır.

     

     

    Atatürk Döneminde Her Evde Kur'an Bulundurulması İsteniyordu.

     


    Yorumlar (1)
    • Güzel kardeşim yine döktürmüşsün emeğine sağlık. Ama yine birkaç şey ilgimi çekti. 1. olarak evraklar üzerinde çalışmanı tavsiye ederim ya da bir yanlışlıkla yaptın uyarmak için çünkü son paylaştığın evrak her evde Kur'an bulundurulması için değil her evde Ahmed Hamdi Akseki'nin yazdığı kitabın bulundurulması içindir. Arşive de bu evrak böyle kayıtlıdır. 2. değinmek istediğim nokta şudur ezan yasağı Arapça ezan yasağıdır. Çünkü arşivler,kayıtlar,mahkeme zabıtları ve çok önemli olmasa bile günün gazeteleri Ezan'ı aslı ile okuyanların aldıkları ceza ve ne yazık ki şiddet eylemleri ile dolu. Burada yapılan itiraz Ezan'ın Fıkıh ve İslam kaideleri içerisinde Arapça dışında okunamayacağıdır çünkü Evrenseldir. Bugün hangi ülkeye gidersen git Ezan bir Müslüman için anlaşılır ama her ülkede kendi dili ile okutulsaydı bir Müslüman Ezandan ne anlayabilirdi.3. olarak da yazılarına kaynakça kullanmanı tavsiye edebilirim mesela okuma yazma oranını hangi devlet arşivi ve belgesine dayanarak %10 bulunduğunu öğrenmek isterim. Çünkü ben bu konu da yıllarca araştırma yaptım Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Murat Bardakçı, Erhan Afyoncu... dahil hepsi böyle bir verinin olmadığını belirtmişlerdi senden rica ediyorum bu verilerini bizimle paylaş iyi çalışamalar

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.