Uzay Temalı Filmlere Farklı Bir Bakış: High Life (2018)

Uzay Temalı Filmlere Farklı Bir Bakış: High Life (2018)
  • 0
    0
    0
    0
  • İstanbul Film Festivali kapsamında gösterime giren High Life, dram ve bilim kurguyu bir araya getirerek izleyiciye sunuyor. Fransız yönetmen Claire Denis'in ilk İngilizce filmi, en iyi müzik ve FIPRESCI ödüllerinin de sahibi olmuştur. Robert Pattinson, Juliette Binoche gibi ünlü oyuncuları da görebileceğimiz film, kendini bilindik uzay filmlerinden farklı bir yerde konumlandırıyor. Film, çeşitli suçlardan ömür boyu hapis cezası almış insanların bir deneye sürüklenmesini konu alıyor. Uzay gemisinde gerçekleşen deneyin amacı radyasyonlu ortamda bir çocuğun dünyaya getirilmesidir. Bilimsel amaçlara dayalı görünen bu deneyde, katılımda ret şansı olmayan bu mahkumların kullanılması, sonuçların ölümcül olabileceği gerçeğini de bize gösteriyor. Kullanılan uzay gemisinin yeni teknolojilerden uzak ve bakımsız ortamı da bu deneyin çok da ciddiye alınmadığının bir kanıtı. Filmin kasvetli havasının temel dayanağı olan bu ortam, bireylerin değersizliklerini her anlamda onlara hissettiriyor. Bir astronot ve bir doktorun gözetmenliğinde ilerleyen uzay gemisinde işlerin çığırından çıkması çok zaman almıyor. Monte ve kızı Willow'un uzay gemisindeki günlük yaşamları ile başlayan film, zamanla bu ana geliş süreçlerini bize göstermeye başlıyor. İçinde su, bahçe, tıbbi araçlar, televizyon odası gibi pek çok imkanı barındıran bu uzay gemisi, onlar için yaşam alanı halini almış. Monte, ilk andan itibaren içine kapanıklığı ve olgunluğu ile diğer mahkumlardan farklı ve gizemli bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Monte'nin kendine olan öfkesi ve vazgeçmişliği yüzünden kabul ettiği bu deney, ona bambaşka bir hayatı getirmiş. Bu kasvetli uzay gemisinde psikolojisi talan olan Monte'yi hayatta tutan ise kızının varlığı oluyor. Yıllar önce yörüngeden çıkmış olan bu gemide kaybolmuşluk beraberinde gerilimi de getiriyor. Hiçlik içinde sürüklenen mahkumlar, zaman geçtikçe kendileriyle, geçmişleriyle ve tutkularıyla hesaplaşmak zorunda kalıyor. Film içinde Tchenry'nin duygusal çöküşü, Dr. Dibbs'in ve Boyce'nin soğukkanlı bir şekilde intihara sürüklenişi, Ettore'nin cinsel arzularına hakim olmayışı gibi çeşitli ruhsal bozuklukların gelişimini kademe kademe görmek mümkün. Psikolojik tahlillerin çokça ele alındığı filmde, grupsal karmaşalar ve bireysel çöküşler de ayrıca işlenmiş. Hikayenin akışı, Monte'nin olayları anımsadığı şekilde ilerliyor. Anı anlatan film bir anda geçmişe giderken, aniden geleceği karşımıza çıkarıyor. Zamansal sıçrayışların bir anda gerçekleştirilmesi ve hikayenin birbirinden kopuk parçalar halinde sunulması izleyicinin hikâyeye adaptasyon sürecini olumsuz etkiliyor. High Life, uzay temalı filmlerin aksine görsel efektlerden uzak durmuş. Şiddet ve erotizm ise filmin temel dayanağını oluşturuyor. Film, karakterlerin oluşumundaki altyapıları izleyicilere vermekten kaçınmış, bu oluşum süreçlerini bir soru işareti olarak bırakmış. Birbirinden kopuk sahneler çoğu zaman tamamlanmayarak sonu açık bırakılmış. Filmin umutsuz ve kayıp havası içinde eritilen bilim kurgu ögeleri, zaman zaman kendini hatırlatmış ve izleyiciye apayrı bir film deneyimi sunmuş.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.