Tuvaletten Fazlası: Zizek'ten Tuvalet Üzerine

Tuvaletten Fazlası: Zizek'ten Tuvalet Üzerine
  • 0
    0
    0
    0
  • Ağızdan ağza dolanan şu meşhur sözü duymuşsunuzdur: “Türklerin aklına bir şey ya kaçarken ya sı*arken gelir.” İkincisine odaklanmakta fayda var çünkü millet olarak birçoğumuz yaratıcılığın zirve noktalarını tuvalette görürüz. Buna "Amaan işte öylesine bir ihtiyaç..." şeklinde bakıyorsanız aslında yanılıyorsunuz. Tuvalette geçirilen vakit bizim için ciddi bir aktivite aslında hatta birçok evde klozetin yanında gazeteler ve dergiler için yapılmış bir bölme bile görebilirsiniz. 5-10 dakikalık işlerin bazen 30-40 dakikayı bulduğu bile olabiliyor çünkü normal bir boşaltım ihtiyacını kendine vakit ayırdığı bir aktivite olarak gören hatta bunu yaratmış bir toplumda yaşıyoruz ve bu aslında tuvalette geçirilen vaktin ne kadar önemli olduğunu göstermiş oluyor. Mesela bazıları için Avrupa güzeldir fakat büyük bir eksiklik vardır: Taharet musluğu. Evet maalesef öyle, çünkü dünyanın her yerindeki insanlar boşaltım ihtiyaçlarını gerçekleştirmek zorundalar fakat burada bir problem vardır. Ülkelerin kültürleri, ideolojileri, yaşam tarzları birbirine göre fazlasıyla farklılık göstermektedir. Üstelik bu onların tuvalette geçirdiği zamana ve tuvaletlerinin mimarisine bile yansımaktadır. Fazla uzattığımı hatta birazdan dışkı ve tuvalette geçirilen vakit hakkında bir güzelleme yapacağımızı bile düşünebilirsiniz evet onu bir an biz bile hissettik fakat merak etmeyin yapmayacağız. Hatta birazdan çok ciddi bir şeyden bahsedeceğiz. Sloven sosyolog ve kültür eleştirmeni Slavoj Zizek diyor ki: “Arkanı döndüğün o klozetlere dön de bir bak istedim.” Elbette tam olarak böyle söylemiyor fakat bunu ima ediyor. Şöyle başlıyor sözlerine: “Benim için mimarlık, örnek verilebilecek bir husus olarak, ideoloji, tam olarak onu nerede bulacağını düşünmediğin bir eserin üzerindedir. Binalarda veya binalardan daha büyük yapıların içinde hatta ve hatta ev aletlerine benzer şeylerin üzerinde olmasıdır. Yalnızca sade ve pratik olduğunu düşündüğün eşyaların üzerindedir, ideoloji. Hatta en basit, gündelik eşyalar, sadece nesne olarak kullanılan değil; aynı zamanda üzerine düşünülebilen eşyalar olabilir.” Ve sonra bir şeyin çok ilgisini çektiğini ifade ediyor: “Tuvalet Paradoksu”. "Dünyayı gezdiyseniz eğer ne kadar değişik olduklarını fark etmişsinizdir.” diyor. “Üç büyük ulus medeniyetinden bahsedeceğim: Fransa’da tuvaletin gider deliği arkada bulunur böylece dışkını yaptığında çabucak delik içerisinde kaybolur. Eski tip Alman tuvaletleri artık kalmadılar; ama yine de bulabilirsiniz. Tersi olacak şekilde gider deliği öndedir. Böylece dışkını yaptığında arkada görünür haldedir, suda kaybolmaz. Bu bir Alman geleneğidir, bilirsiniz, her sabah dışkınızı hastalık izleri için koklayıp incelemelisiniz. Asilce bir yorumlama yöntemi (!). Anglo-Sakson toplumunda ve Birleşik Devletler’de, bildiğiniz gibi, klozetin içi su doludur. Yani dışkı kaybolmadan önce suda yüzer.” Bunun üzerine birçok mimar ve dekoratör arkadaşına bu farklılığın sebebini sorduğunu söylüyor. Onlar da Zizek’e tuvalet yapıları hakkında birçok kitap vermişler fakat Zizek bu konu hakkında hiçbir yerde bir açıklama bulamamış. “Ve daha sonra acayip bir spekülasyon aklıma geldi. 18. yy’ın sonlarından itibaren Avrupa’da, 'Avrupa Üçlüsü' gibi ırkçı bir düşünce vardır. Üç önemli Avrupa ulusu: Fransa, Almanya ve İngiltere. Düşünce şu ki: Her biri belli bir hayat standardı için belli bir politikayı destekliyor. Fransa siyasettir, bu öncelikli alanıdır ve siyasi olarak sol devrimdir. İngiltere: Ilımlı, özgürlükçü, orta yollu ve ekonomik bir görüş. Almanya: Metafizik, şiir ve muhafazakarlık. Aman Tanrım, çözüm de burada değil mi? Fransa’da devrimci yaklaşım, dışkı için delik arkada, böylece hızlı bir şekilde yok edilmeli, giyotinle kafa uçurmak gibi. Anglo-Sakson, pragmatik, tüm kaygılardan uzak: 'Bırakınız yüzsünler, mantıklı olalım.' havasındadır. Alman: metafizik ve şiirsellik. Gözlemlersin, üzerine düşünürsün vesaire. Tamam evet bu size de delice gelebilir fakat ‘inceyi’ görebiliyor musunuz? Geçerliliği olan bu tarz bir düşünceyi bile, tuvalet gibi alelade yapı izah edebiliyor.”   [caption id="attachment_84073" align="aligncenter" width="1024"] Fransız klozeti: delik arkada[/caption] [caption id="attachment_84074" align="aligncenter" width="1024"] İngiliz klozeti: delik ortada[/caption] [caption id="attachment_84075" align="aligncenter" width="1024"] Alman tuvaleti: delik önde[/caption] Mimari aslında hiç masum değil ve bunu çoğumuz biliyoruz. Mimari yapılar toplumlar hakkında birçok şey söylemektedirler bizlere ama bu denli bir örnek gerçekten inanılmaz. Zizek yine olağanüstü gözlem gücünü zekasıyla birleştirerek ortaya harika bir iş çıkartmış, gündelik hayatımızda ne olduğunu, nasıl olduğunu sorgulamadan sürekli kullandığımız eşyaların aslında ne kadar derin ve ince anlamları olabileceğini bize göstermiş oldu. Etrafınıza bir bakın, aslında ideoloji orada, hayatınızın tam ortasında, demiş oldu. Hegel ve Lacan’dan aldığı kavramlarla değişik tuvalet mimarilerinden yola çıkarak ulusal karakterleri ortaya koydu ve şapkadan tavşan çıkartan bir illüzyonist edasıyla klozet deliğinden ideoloji çıkardı. Ve bence bu üzerine düşünmek için fazlasıyla değerli. KAYNAK:1">2">3

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.