Güzel Oyuncu Pınar Göktaş İle Keyifli Bir Röportaj

Güzel Oyuncu Pınar Göktaş İle Keyifli Bir Röportaj
  • 0
    0
    0
    0
  • 1- Pınar Hanım merhaba. Öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim. Nasılsınız, her şey yolunda mı? Günleriniz nasıl geçiyor? 

    Merhaba, çok teşekkürler. Öncelikle bahar geldiği için mutluyum. Her şey yolunda. Bu aralar günlerim dans ederek, şarkı söyleyerek ve güzel filmler izleyerek geçiyor. Özellikle film izleme alışkanlığımı yeniden kazanmaya çalışıyorum, bana ne kadar iyi geldiğini ve ilham verdiğini tekrar hatırlıyorum. 

     

    2- Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? 

    Elbette, ben Pınar Göktaş. Multi-disipliner bir sanatçıyım. Oyunculuk, dansçılık ve yazarlık diye bir parantez açabilirim. Samsun’da doğup büyüdüm. 19 yaşında İstanbul’a üniversite okumak için geldim. Uzun zamandır da Beyoğlu’nda yaşıyorum. Evimin karşısındaki duvarda her Nisan ayında sümbüller açıyor ve çok güzel kokuyor.

     

                                                         Pınar Göktaş Fotoğraf

     

    3- Şu ana kadar pek çok projede yer aldınız. Suç Dosyası dizisinde Melis, Kavak Yelleri dizisinde Elif, Melekler Korusun dizisinde Çağla, Ezel dizisinde Damla, 7Yüz dizisinde ise Dilek karakterini canlandırdınız. Canlandırdığınız tüm bu karakterlerden ve oynadığınız projelerden hangisi sizi en çok etkiledi? 

    Her birinin ayrı bir hikayesi var. Suç Dosyası ilk işimdi. Sevgilimle uyuşturucu batağına düşüyorduk, sevgilim ölüyordu (galiba) ve bir polis beni kucağına alıp kurtarıyordu (mutlu son). Hepsi beni ben yapan işler, ne yapmam ve ne yapmamam gerektiğini, set işleyişini öğrendiğim yerler. Şimdi geriye dönüp bakınca sektörün zaman içinde dönüşümünü de görebiliyorum. 
    Ezel’deki Damla karakteri de benim için çok özel bir deneyimdi. Bu kadar sevilen bir projede seyircinin merakla beklediği bir karaktere hayat vermek çok anlamlıydı. Ekran süremin kısalığı düşünülürse (konuk oyuncu olarak girmiştim) hala beni oradan tanıyanlar oluyor, ne mutlu bana. 
    Ama Tunç Şahin’in yazıp yönettiği 7Yüz’ün bende yeri ayrıdır. Hikayeyi okur okumaz çok sevdiğim çok güçlü bulduğum özel bir işti benim için. Dilek karakteri de öyle.

     

    4- Canlandırdığınız karakterler ile duygusal bağ kurar mısınız? 

    Elbette. Bırakın canlandırdığım karakterleri, gün içinde yolda, sokakta herkesle duygusal bağ kurmak, var olanı hikayeleştirmek, yan masayı dinlemek elimde olmadan yaptığım şeyler. Oyuncuların hem alametifarikası hem de laneti bu bence. Duygularla ilgili hep çocuksu bir merakla hayatı yaşıyoruz. İyi ki de öyle. 

     

    5- Mühendislik bölümünden tiyatro bölümüne geçmeniz sizce radikal bir karar mıydı? Bu kararı vermenizin temel sebebi neydi?

    Zorunlu hizmet gibiydi daha çok. Zorunlu hizmetimi İTÜ Ayazağa’da yaptım diyebilirim. Bitince de istediğim yoldan devam ettim. Bir çocuğun neye ilgisi olduğu yakından bakınca anlaşılıyor, benimki de belliydi aslında. Küçükken de sahne, insanlar, hikayeler beni hep büyülerdi. Ama orta sınıf ailelerin çocuklarının geleceği ile ilgili kaygı duyması ve onları garanti olduğunu düşündükleri bir meslek için yönlendirmesi o yıllarda yaygın bir tavırdı. Ben de o yoldan yürümek mecburiyetindeydim. 

     

    6- 2023 yılında ‘’Çöp Adam’’ dizisinin senaristliğini yaptınız. Senaryo yazmak nasıl bir deneyimdi?Oyunculuk ile senaristlik arasındaki farklar sizce neler? 

    Daha önce üç tiyatro oyunu ve bir de kısa film yazmıştım. Meriç Demiray ekibini kurarken beni de çağırdı. Bir dönem BKM için bir dizi çalışmamız oldu ama hayata geçmedi. Sonra Çöp Adam için tekrar bir araya geldik. Benim için en güzel yanı harika bir ekiple (Volkan Sümbül ve Okan Başar Bahar) ve Türkiye’nin en büyük yapım şirketlerinden biri olan OG Medya’da senarist olarak çalışma olanağıydı. Oyuncunun görevi, senaristin ve yönetmenin dünyasına dahil olup o dünya sınırlarında karaktere en gerçek ve en özgün şekilde hayat vermekse senaristlik de o dünyaya en bütünsel şekilde yön vermektir diyebilirim. Birbirinden çok ayrı ama birbirinden beslenen alanlar. Yazarken oyuncu olmanın faydasını çok görüyorum.

     

    7- Kendinizi sürekli geliştiriyor, yeni şeyler deniyorsunuz. Mesleğinizin haricinde başka hangi alanlarla ilgileniyorsunuz? 

    Hotshots Jazz Band isminde Kaan Arslan ile kurduğumuz bir müzik grubumuz var. Çok değerli müzisyen arkadaşlarımla erken dönem caz ve blues repertuarı söylüyorum. İki yıla yakındır da vokal hocam Çağıl Kaya ile çalışıyorum. Sahneyle birlikte bu sıralar beni en çok heyecanlandıran alan bu diyebilirim.

     

                                          Pınar Göktaş Fotoğraf

     

    8- Canlandırdığınız pek çok karakteri seyretmiş olsam da en etkilendiğim, 7Yüz dizisindeki Dilek karakteriniz oldu. Canlandırmış olduğunuz karakter, oldukça zor bir dönemden geçiyordu ve bunu en gerçekçi şekilde bizlere yansıttınız. Sizin için bu rolü oynamak zor oldu mu? 

    Evet, duygusal olarak kolay olmadı. Çekim sürecinde kimseyle görüşmediğim, sosyal medyadan uzak durduğum, biraz içime kapandığım bir dönem yaşadım. Proje hayata geçtikten sonra benzer şeyleri yaşamış kadınlardan içimi ferahlatan mesajlar aldım. Çok değerliydi benim için. Böyle hikayelerin en çok da buna faydası olduğunu düşünüyorum. Yıllar önce queer komüniteden duyduğum ve çok sevdiğim bir ifadeyle cevap vereceğim: Ne yalnızız ne de yanlış. 

     

    9- Bir biyografi filminde oynasaydınız bu kimin hayatı olurdu? Neden bu kişiyi seçerdiniz? 

    Marlene Dietrich’in hayatını oynamayı çok isterdim. Hem yaşadığı dönem açısından kendimi çok yakın hissediyorum hem de hayat hikayesini çok etkileyici buluyorum. Altın Çağ ya da Kükreyen Yirmiler olarak adlandırılan sinemanın ilk dönemi olan Jazz Çağı ve sonrasına özel bir ilgim var. Marlene de o dönemin ikonlarından biri. 

     

    10- En sevdiğiniz film ve yönetmen hangisidir?

    Çok zor bir soru. Onun yerine en son izleyip sevdiğim işleri söylesem? Cord Jefferson’ın American Fiction’ı ve Jonathan Glazer’ın Zone of Interest’ini çok beğendim. American Honey’nin yönetmeni Andrea Arnold’ın 2003 yılı kısası Wasp da çok beğendiğim bir film oldu. Tesadüfen izledim ve bu aralar üzerinde çalıştığım bir hikayeyle ilgili bana ilham verdi.

     

    11- Son olarak okuyuculara iletmek istediğiniz bir mesaj var mıdır Pınar Hanım? 

    Buraya kadar okuyan herkese teşekkürler. Mart ayında yazıp yönettiğim yapımcılığını Selin Özdemir’in yaptığı kısa film Bayrak’ın Müze Gazhane’de ve Beyoğlu Sineması’nda gösterimleri olacak. Beklerim. Bir yerlerde görüşmek üzere.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.