Dağlara, Nehirlere ve İnsanlığa...

Dağlara, Nehirlere ve İnsanlığa...
  • 0
    0
    0
    0
  • İnsanoğlu empati kurmayı, yaşadığı olayların seyriyle lokalize etmişken acıdır ki bu mümtaz değeri yalnızca insani ilişkilerde ve çoğu kez yaşananları izlemek ve kirletmekle heba ediyor. Empati sizce sadece insanlar arası ilişkilerde mi geçerlidir? 


    Eğer doğada dili olmayan her varlık için empati kurabilir ve tabiatın yaradılış gayesini, görmediğimiz bir çok farklı hayatın varlığını daha iyi anlamlandırabilirsek insan olmanın o fevkalade hissiyle karşılaşabiliriz.

    Bir gökyüzü olsaydınız mesela, savaşın izlerini taşıyan, bombaların kaldırdığı tozu, barut kokusunu içinize nasıl çekerdiniz? Yahut Şilf Vadisine bakan bir dağ olsaydınız, Cezayirli çocukların kamplarda çektiklerini görmeye, frankofon cuntanın dahi yapmadıkları işkenceleri uygulayan faşist yapılara ve olgulara nasıl kükrerdiniz? Dağ olsaydınız -ki ne onulmaz gayriinsani olaylara rastlamıştır- yıkmadan öylece kalabilir miydiniz? 


    Veya sükunete ve huzura susamış bir nehir olsaydınız, cehalete tutsak olmuş gönüllere akmak, kaderin nazlı cilvesini yemiş dertlerle hemhal olmuşlarla dert ortağı olmak istemez miydiniz? 




    Bir Dicle veya Meriç nehri olsaydınız mağaralarınıza sığınan kutsal değerleri koruyabilir miydiniz? Gerek okunan vatansız nutuklara gerek de satılan haysiyetlere nasıl tahammül ederdiniz? Buralar bizim değil miydi? Tüm bunları bile bile nasıl akardınız Anadolu'da, Balkanlarda...


    Veya Şeria nehri olsaydınız kıyınızda bulunan ilkin annelerinin göğsüne sonra da yerdeki taşlara naaşları uzanan Filistinli çocukların sessiz çığlıklarını suyunuza katıp akabilir miydiniz? Kudüs'ü işgal altına alanların  zulmetmelerine, kız çocuklarının eteklerine kan bulaştıranlara ve kadınlara saldırıda bulunanlara karşı yine aynı şekilde coşkulu bir şekilde akabilir miydiniz? Ya da Grozni kuşatmasında akan kanları alır mıydınız içinize, çocuklara sıkılan kahpe kurşunlara çağıldamaz mıydınız? 


    Ya da ağaç olsaydınız, Ruanda'da Hutu'lar ve Tutsi'lerin umudu kan pıhtısı rengine boyanmış hazin hikayelerinden sonra yeniden kök salar da meyve verir miydiniz o nefti coğrafyaya...


    Postalların çiğnediği bir Rabia Meydanı olsaydınız, yaşamı söndürmeye gidenlere müsaade eder miydiniz, Mesela Galiçya Kalesi olsaydınız Franko'nun aidiyetinden ar eder miydiniz? 


    İnsan olmak çok şey, doğanın durağanlığından farklı, insan olmak düzen değiştirmek, nizam vermek. İnsan olmak yenilip yutulmaz bir şey. İnsan olmak ve kalmak insanca, çiçekler açtırmak için...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.