İngiliz Reformunu Başlatan Boşanma ve Umursamazlık Sanatı

İngiliz Reformunu Başlatan Boşanma ve Umursamazlık Sanatı
  • 3
    0
    0
    0
  • 1517 senesinde Martin Luther'in Katolik Kilisesi'nden "Cehennemi Satın Aldıktan" sonra Wittenberg Kilisesi'nin kapısına asmış olduğu 95 Maddelik tezin ardından başlayan Dini Reform Hareketleri Avrupa'yı kasıp kavuruyordu.

         Aziz Augustin tarikatına bağlı bir Manastır'da öğrenim gören 21 yaşındaki genç Alman Martin Luther, Katolik Kilisesi'nin Hristiyanlık toplumu üzerindeki uygulamaları karşısında rahatsızlık duyan biriydi. Özellikle Kilise'nin "Günahların Affı" olarak para karşılığı sattığı "Endüljans"a ve Kilise'nin 7 büyük uygulamasına karşı büyük bir zıtlık içeren "Endüljans Kuvvetine Dair Tezler" başlıklı 95 maddelik metni 31 Ekim 1517 günü piskoposlara gönderdi ve aynı zamanda Kilise'nin uygulamalarına ilişkin vaazların teolojik bir temele oturtulmasını istedi. Aslında bir noktada makul olan bu talep Kilise otoritesine karşı sorgulayıcı bir yan içerdiği için alışılmışın dışında bir başkaldırı niteliği taşıyordu. Martin Luther'in bu metni Kilise'nin duyuru panosuna astığı yönündeki rivayet tam olarak doğrulanabilmiş durumda değildir. Bu başkaldırı neticesinde Kilise tarafında başlatılan gıyaben yargılamalar da, Katolik krallığın Martin Luther'i "Heretik" (Dinden çıkmış, yoldan sapmış) ilan etmesi de Marthin Luther'in Kilise otoritesine yönelik yaktığı bu reform ateşini durdurmadı. 

         Martin Luther, Kilise'nin uygulamalarını eleştirdiği bu süreçten sonra Kilise'yi ve Papa'yı açıkça eleştirdiği bir kitapçık yayınladı ve Katolik Kilisesi'ne karşı halkın sorgulayıcı bir tavır alması için bu kitapçığı halka dağıttı. Kendisine ilişkin yargılamaların devam ettiği Kilise ile geçen mücadele döneminde Martin Luther'in destekçileri çoğaldı ve nihayetinde Lutheryen Doktrinin doğuşuna yönelik zemin hazırlanarak Katolik Kilisesi'nin çeşitli ülkelerdeki reformistler tarafından saldırıya maruz kalmasının önü açıldı. 1555 Yılındaki Augsburg Barışı'na kadar John Calvin, Thomas More, William Tyndale ve Thomas Cromwell gibi nice isim Kilise ve Dini Reformist Topluluk içerisinde öne çıkan isimler oldu.

     

    Luther'in başlatmış olduğu Kilise'ye başkaldırıya karşı yanıt olarak İngiliz Kralı VIII. Henry "Sacramentorum" adlı bir kitapçık yayınladı ve bu kitapçık neticesinde Papa tarafından "İnancın Koruyucusu" ilan edildi.

         Siyaset arenasında gerçekleşen hamlelerde 1500'lü yılların Avrupa'sında dinin ağırlığı hayli fazlaydı. Kralların Katolik Kilisesi'nin izni dışında evlilikler yapamaması, boşanırken bile Papa'dan izin alınması, tahta çıkılırken Papa tarafından taç giydirilmesi siyasi hayat üzerinde din kavramının neredeyse birinci sırada yer aldığını bizlere göstermektedir. Kilise'nin otoritesinin sorgulanmaya başladığı ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden dini reform üzerine yazarların çıkarak halkı din üzerindeki sorgulaya teşvik ettiği bu dönemde kendisine destekçi bularak çeşitli yazılar yayınlayan tek taraf reform destekçileri değildi. VIII. Henry, İngiliz tahtında oturan, sansasyonel evlilikler yapmış, siyasi hayatta agresif hamleleri ile dikkat çeken heyecanlı birisiydi. Martin Luther adlı bir Alman'ın Kilise otoritesine karşı başlattığı başkaldırı metnini okuduktan sonra, Martin Luther'in bu hareketine karşı Kilise'nin destekçisi olarak "Sacramentorum" (Defend Of The Seven Sacraments) adlı kitapçığı kaleme aldı. Kilise'nin yedi uygulamasının savunması olan bu eser yazar J. J. Scarisbrick tarafından "Birinci nesil Anti-Protestan savunucuları arasındaki kaleme alınmış en başarılı eser" olarak nitelendiriliyor.

         VIII. Henry'nin Kilise uygulamalarını savunduğu bu eserin ardından Papa Leo X, kendisine minnettarlığının göstergesi olarak "İnancın Savunucusu" (Defender of the Faith) unvanını verdi. Kralın, Luhteryen doktrinine karşı yazdığı bu savunma niteliğindeki kitapçığa cevap, Martin Luther cephesinden İngiliz Reformist Yaklaşımının önemli liderlerinden olan Thomas More tarafından verildi. Daha sonra bu cevabın sahibi olan Thomas More, VIII. Henry'nin İngiliz Kilisesi'nin başına geçmesi isteğine karşı geldiği için idam edildi.

    Kilise'nin yanında olan VIII. Henry, Ağabeyi Arthur'un eski karısı ve kendisinin de şimdiki karısı olan Aragonlu Catherine'den bir erkek çocuk sahibi olamayınca yaptığı evlilikten kurtulmak istedi. Aynı zamanda gönlü Anne Boleyn adlı kadına aşıktı. İşte bu kargaşalı ortam Papa ve İngiliz Kralı arasındaki iplerin kopmasına neden olacaktı. 

         1527 yılında İngiltere Kralı VIII. Henry, karısı Aragonlu Catherine ile yolları ayırmanın vaktinin geldiğine karar vermişti. Bu kararını yukarıda bahsetmiş olduğumuz dini otoritenin desteğini olmadan alması o dönem şartlarında pek mümkün değildi. Üstelik karısı Aragonlu Catherine, İspanya Kralı Ferdinand'la Kraliçe Isabella'nın kızıydı. Bu, oluşan siyasi denklemde İspanya Krallığı ile olan İttifakın da sürdürülmesi için tehlikeli bir durum anlamına geliyordu. Ancak VIII. Henry sahip olduğu neslin devamı için bir erkek oğlana sahip olmalıydı. Aragonlu Catherine ise kendisine bunu verememişti. Doğurduğu altı çocuğun yalnızca bir tanesi yaşamış o da kız çocuğu olmuştu. 

         VIII. Henry sıkı bir Kilise destekçisi olmasından ötürü dini duyarlılığı da hayli fazla idi. İncil'de de şu şekilde okuduğunu anımsıyordu. "Ve eğer adam kardeşinin karısını alırsa bu iyi bir şey değildir. Kardeşinin çıplaklığını açmış olur; çocuksuz kalacaklardır." Kendisi ile evlenmeden önce Catherine, Henry'nin ağabeyi Arthur ile evliydi, fakat bu evlilik uzun sürmemiş ve kardeşi Arthur beş ay sonra ölmüştü. Henry ise bir uygun bir müddet bekledikten sonra ağabeyinin dul karısı ile evlenmişti.

    (Siyasi bir saikle yapılmış bir evlilik olsa da insan sormadan edemiyor. Kocaman Krallık, bir tabak fazla olur Catherine de doyar ancak neden evleniyorsun sevgili Henry? O senin yengen yengen...)

         Sıkı bir Kilise destekçisi olan Henry ile evliliğinin sürmesini isteyen Catherine de inatçı ve mücadeleci bir karaktere sahipti. Kendisinin Arthur ile kısa süren evliliği boyunca bir birliktelik yaşamadıklarına ve kendisinin bakire olarak kaldığına VIII. Henry'i ikna etmek zorundaydı. Nitekim bu doğrultuda Papa VII. Clement evliliklerini kutsayarak kendisine bu doğrultuda yardım etmişti. Sonuçta yalan söylüyor olsa neden Papa onları kutsasındı? Zira Papa eğer evliliklerini ensest olarak görseydi bu evliliği onaylamaz ve geçersiz kılardı. Ancak Catherine tüm çabasına rağmen evliliğini sürdürebilecek fırsatı yakalayamadı ve Henry'e bir erkek oğul veremedi. Ardından menopoza girdi. Batıl inançlarının yarattığı körlükte boğulan agresif Henry, bunun karısının kendisine yalan söylediği anlamına geldiğini düşündü. Ve birlikteliklerinin aile içi zinaya girdiğini düşünerek Tanrı'nın onları cezalandırdığını iddia etti. 

         Henry'nin Catherine'den kurtulmasının bir başka nedeni daha vardı. Daha genç bir kadın olan Anne Boleyn'e aşık olmuştu. Anne'e aşık olmasının yanında kendisine bir erkek evlat verebilecek biri olduğu umudunu taşıyordu. Ancak Henry'nin bu amaçlar için evliliğinin iptalini gerçekleştirmesi gerekiyordu. 

    Evliliğinin iptal olması için Papa'nın razısını almak zorunda kalan Henry, Aşk, Siyaset ve Din üçgeninden çıkışın yolunu kendi Kilisesi'ni kurarak ve hem karısını hem de Papa'yı umursamazlık duvarı örerek yok saymakta gördü. İşte bu değişimin başlangıcıydı.

         1527 yılı yazına kadar Henry'nin başkaldırıda bulunacağı ve evliliğini Papa'nın iradesini yok sayarak geçersiz kılacağı söylentisi bütün Avrupa'da yayıldı. Twitter'ın yerini çığırtkanların, Haber Bültenlerinin yerini han duvarlarının aldığı bu çağda bile siyasi dedikodular çok hızlı şekilde ilerliyor gibiydi. Catherine, Henry'nin isteğine karşılık mücadele etmekten ve evliliğini sürdürmeye çalışmaktan vazgeçmiyordu. Henry ise buna karşılık, kendine özgü bir strateji uygulayarak (Şimdilerde "Ghostlamak" dediğimiz) bir tavır içerisine girdi. Önce karısı ile yataklarını ayırdı. Ardından onu yasal karısı olarak değil Arthur'un dul karısının unvanı olarak "Galler Prensesi" olarak çağırmaya devam etti. Sonunda onu 1531 yılında saraydan çıkararak uzak bir kaleye gönderdi.

         Tabii bu durum, Catherine'in yeğeni İspanya İmparatoru V. Karl ve Papa Clement'i fazlasıyla rahatsız etti. Papa, bu durum karşısında bir katoliğe karşı verilebilecek en ağır ceza olan Aforoz etme Tehditiyle Henry'ye Catherine'i saraya getirmesi emrini verdi. Ancak Henry, Catherine'e karşı uyguladığı umursamazlığın aynısını Papa'ya uygulayarak kendisi ile yataklarını... (pardon) evliliğinin geçersiz olduğu yönünde karar vererek aşık olduğu Anne Boleyn ile evlendi. 

         Papa bu durum üzerine öfkeden çıldırmış bir haldeydi. Kitaptaki her türlü tehditi deniyor ancak karşısında bir duvar buluyordu. Daha önce kimse kendisini böyle aşağılamamıştı. Henry onu umursamayarak öfkeden delirmesine neden oluyordu. Henry'nin bu aşağılaması karşısında Aforoz etmenin (Ki sürekli tehdit olarak kullanıyor ve aforoz etme kartını kullanmıyordu.) önemi kalmamıştı. Henry, Bu sürecin ardından 1534 yılında Thomas Cromwell'den kendisini İngiliz Kilisesi'nin başı ilan eden bir yasa hazırlamasını istedi. Ve Anglikanizm Kilisesi'ni kurdu. Bu olayla birlikte İngiltere'nin Roma ile bağları kopmuş oldu. Daha önce bahsettiğimiz Thomas More da bu dönemde idam edilerek Papa ve Henry arasındaki mücadelenin öfkesinin karşılık bulduğu reformistlerden oldu.

         Yeni kurulan Kilise ile birlikte İngiltere için yeni bir dini sayfa açılmıştı. VIII. Henry kurduğu İngiltere Kilisesi'nin başı olarak Anne Boleyn'i İngiltere'nin yasal kraliçesi ilan etti. (Jeste bak...)

         Catherine ise Henry'nin küçümsemesinin yakıcılığını hissediyordu. Savaşmıştı ancak Henry ile konuşurken sözleri sağır kulaklara hitap ediyor gibiydi. Kısa süre içinde kimsenin kulaklarına hitap etmedi zaten. Saraydan çıkarılan, kral tarafından aldırılmayan, öfke ve düş kırıklığından deliye dönen Catherine yavaş yavaş çöktü ve sonunda 1536 yılında kalp kırıklığının habis tümörü yüzünden öldü.

         1535'te Henry, Anne'in doğacak olan çocuğuna hamile olduğunu öğrendiğinde şölenler ve mızrak dövüşleri düzenledi. O da bu dövüşlere katıldı ancak attan düşerek ağır yaralandı. Sağ bacağında ölene dek hiç kapanmayan ve kötü koku yayan bir yara açıldı. Kralın yaralanmasından sonra karnında çocuk taşıyan karısı Anne'in düşük yapması, Kral'ın evliliğin bir büyü eseri gerçekleştiğine inanmasına neden olmuştur. Anne Boleyn 1536 yılında kardeşi Rochford Vikontu George Boleyn'in de aralarında bulunduğu 5 kişiyle "zina, vatan hainliği ve ensest ilişki" suçlarını işleme nedeniyle tutuklanarak yargılandı. Yargılandığı tüm bu konularda aleyhinde yeterince delil olmadığı halde yine de idam cezasına çarptırıldı ve kardeşi George'dan iki gün sonra 19 Mayıs 1536'da Londra Kulesi'nde idam edildi. George ile birlikte idam edilenler arasında Henry Norris, Sir Francis Weston, Sir William Brereton ve Mark Smeaton da vardı. (Ah almak diye buna diyorlar heralde...)

    İngiliz Kilisesi'nin kurulmasının ardından gerçekleşen süreçte manastırlar yıkıldı, nice eser tahrip oldu ve isyanlarda yüzlerce insan asıldı.

         Tarihin öfkeli liderlerinden biri olan Henry'nin, kral olduğu sürece dine bağlı olduğu ancak evliliği ve aşk hayatındaki deprem yüzünden inancına uygun olmayarak evliliğini sonlandırması ve sonrasında İngiltere Kilisesi'ni kurması sonucunda Parlamento, 800'den fazla Katolik manastırının kapatılmasına yol açan bir yasa tasarısı kabul etti. Manastırların binaları, arazileri ve paraları kraliyete aktarıldı. Manastır sakinlerine ödemeler yapıldı. ve bu düzene uymayanlar idam edildi.

         Yasanın kabulünden sonra hükümet hızlı bir politika izleyerek 1540 yılına kadar 50 manastır kapattı ve manastıra ait arazileri hızla kiraladı, değerli eşyaları açık arttırmalarda sattı. Bu süreç krallığa mali olarak fazlasıyla iyi bir zenginlik olarak döndü hem arazi satışlarından para kazanan hem de açık kalmasına izin verilen manastırlardan kira geliri sağlayan krallık yaklaşık 1,5 milyon sterlin kar elde etti ve bu paranın büyük kısmı Fransa ve İskoçya ile yapılan savaşlarda harcandı. Tabii yerel halk da manastırlara yapılan yağmalama neticesinde iyi bir kar elde etti. Orta ve yoksul sınıf zenginleşti. Zira bu araziler İngiltere'nin ekili alanlarının dörtte birinden fazlasını da oluşturuyor durumdaydı. 

         Ekim 1536'da ise İngiltere'nin kuzeyinde 30.000'den fazla kişi, manastırların yeniden açılmasını talep etmek için York'a yürüdü. Bu yürüyüş "Lütuf Hac Yolculuğu" olarak anılacak ve ardından isyancı liderlerin tutuklanarak 200'den fazlasının idam edilmesi ile sonlanacaktı.

    VIII. Henry'nin bu süreçte karısı ile yollarını ayırmasına engel olan Kilise iradesine ve mücadeleci yapısı ile dikkat çeken Aragonlu Catherine'e karşı uygulamış olduğu strateji "Umursamazlık Yasası"nı bizlere hatırlatır.

         Robert Greene'in "İktidar" adlı çok satan kitabında yer verdiği güç yasalarından biri olan Umursamazlık Yasası'nın çok net bir uygulaması olan bu Avrupa dini tarihini etkileyen olayda aslında amaçlarına ulaşmakta kararlı olan ve bu karar neticesinde etkilenebileceği tüm unsurlardan sıyrılarak bu unsurların kendisine etki etmesine imkan vermeyen bir imaj görüyoruz. Gündelik hayatımızda en çok ikili ilişkilerde karşımıza çıkan bu durum, aslında kendimize güvenimizin olduğu ve verdiğimiz kararlar doğrultusunda ilerlediğimiz müddetçe karşımıza çıkan mücadeleci, öfkeli ve belki de manipülasyon uygulama sevdalısı (Bkz. Papa ve Katolik Kilisesi'nin Aforoz Tehditi) kişilerle karşılaştığımızda irademizin etkilenmeyeceği ve belki de kendi özgürlüğümüze ve gelişimimize engel olacak bu kişilerin yaptıklarından etkilenmeyeceğimiz anlamına geliyor. Ve bu tavır, takınıldığında umursanmayan kişinin yavaş yavaş bağımlı hale geldiği ve öfkesinin içerisinde oluşan gizli bir sempati ile size karşı bir muhtaçlık durumuna geçtiği düzlemi sağlıyor. (Bkz. Henry eğer Catherine'i umursasaydı Catherine mücadeleci yapısı ile onu ikna edecek evlilikleri zorla devam edecek ve belki de Catherine umursanmadığı durumdan umursandığı duruma geçtiği taktirde krala olan ilgisini kaybedecekti.) 

         Bu kadar anlattıktan sonra en sevdiğimiz dostumuzun neden "Yazma abi o yazsın" demek istediğini daha iyi anlamışızdır umarım. Sevgilerle.

     

    Kaynakça

    1 2 3 4 5

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.