Tanrıyla Hesaplaşmalar - I

Tanrıyla Hesaplaşmalar - I
  • 0
    0
    0
    0
  • İnanmadığı bir varlığa yalvarır mı insan? Bu da oldu işte! Sana geldim Tanrım... Hep aynı duvardan düşen uslanmaz bir çocuğun edasıyla karşındayım. Fakat kanayan dizlerim değil artık, kalbim... Buradayım işte Tanrım. Sana bir isim koyamadım hala kendi içimde ama bak yeryüzündeki tüm yalvarış biçimlerini bu gece senin için ezberledim ya da belki de bir hatırlayıştı bu.

    ”Ya yaşat, ya öldür ama asla yaralı bırakma” derken Şems, neyden bahsettiğini o kadar iyi anladım ki bu gece... Sen beni yaralı bıraktın Tanrım. Sana söylediğim gibi gece başlayıp gündüz biten bir azap değil benimki... Gün yirmi dört saatse ben yirmi beş saat taşıyorum bu yükü. Sırtımdaki kambur senin eserin Tanrım, övün kendinle. 

    Günün birinde celladımın dizlerine sarılıp merhamet dileneceğim aklıma gelmezdi. Bu somut bir acı olsaydı Tanrım, kanayan gerçekten kalbim değil de dizlerim olsaydı sana gelmezdim. Dünyanın bütün şairleri toplansa bu acıyı tasvir edemezler, bu acı tasvir edilemez Tanrım. İnatçı bir virüs gibi içime sirayet eden bu şeyle nasıl baş edilir öğretmedin bana Tanrım. Öğretmedin ki... Zift gibi birikip ciğerlerime yapışan bu acı seni, beni öldürme eyleminden yoksun kılacak. Ağlama Tanrım, ölmeyeceğim. Bu acı beni hep diri tutacak, tekrar öldürmek için...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.