Erich Fromm'un Gözünden İki Dahi: Marx ve Freud

Erich Fromm'un Gözünden İki Dahi: Marx ve Freud
  • 2
    0
    0
    0
  • Diğer içeriğimizde Fromm'un düşünce yolculuğuna Freud ve Marx'ın katılmasından ve öneminden kısaca bahsetmiştik ( 1 ). Şimdi ise, Freud ve Marx'ın düşünceleri hakkında izlenimlerini ve hayatına etkisini özetlediği "Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum" kitabını baz alarak içeriğimizde bu iki dahiyi ve düşüncelerini daha derinlemesine işleyeceğiz.  

    "İnsan, her şeyden kuşku duymalıdır."

    "İnsansal olan hiçbir şeyin bana yabancı olmadığına inanıyorum."

    "Doğruluk, seni özgürleştirecektir."

      Fromm; Freud ve Marx'ın düşüncelerini bu üç deyişle temellendirir. Düşüncelerinin odakları ise insandır. Freud insanı psikanalitik olarak incelemiş, Marx ise insana toplumcul bir yaklaşımda bulunmuştur. Her ikisi de insanı yanılsamalarından arındırmak istemişlerdir. Freud, psikanaliz yaparken bireyin yanılsamalarını yok etmekten başka bir şey amaçlamamıştır. Çünkü nevrozun farkındalık ile yok olduğunu deneyimlemiş, gerçeklere ulaşmak için böyle bir tutum izlemiştir. Freud eğer hastalarını anlamamış olsaydı, yargılayacaktı. Yargılasaydı terapisi işe yaramayacaktı. Bu yüzden Fromm onun insana bakış açısını evrensel bulmuştur. Marx'ın şüpheciliği ise inançlara, ideolojileredir. Marx insanı bir düşüncedense düşünce gücünü insan yetisi olarak görmüştür. Eylemi yapan eyleme karar veren insandır. Sonradan onlara insanın bağımlılık geliştirmesi çelişkili bir yanılsamadır. O da insan için gerçekleri aramış, insanı yanılsamalardan kurtarmayı amaçlamıştır. Kendisine yabancılaşan insanı, kendisini gerçekleştirebilen insan olarak dönüştürmeyi amaçlamıştır. Amacının boyutu ise toplumsaldır. Fromm için bunun en iyi örneği Komünist Manifesto'dur.
    Marx için insan:

    "Dünya tarihi diye adlandırılan şeyin tümü, insanın insansal emekle yaratılmasından; ve insan doğasının ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. İnsan bu nedenle, kendi kökenlerini kendisinin yarattığına ilişkin açık ve çürütülemez kanıtlara sahiptir."

    Marx'a göre insanın tarihteki gelişimi doğa ile ilişkisinden başlamıştır. İlkel insan doğaya bağımlıdır. Doğayla ilişkisi boyun eğmekten farksızdır. Böyle bir durumda insan-doğa ilişkisi olduğu gibi değil de mecburiliğin getirdiği yanılsama haliyle gösterir kendini. Çünkü bu ilişkide insan; bağ kuran değil, bağımlı olandır. Örneğin ilkel kabilelerin doğaya tapması. İnsan emeğinin boyutu açısından bu ilişki ölçüldüğü taktirde insan doğadan özgürleşir ve gerçekliğine ulaşabilir.

    "Gerçek dünyanın dinsel yansısı, ancak günlük yaşamın pratik ilişkileri insana kendi türdeşleri ve doğa ile olan tam anlamında usa uygun ilişkiler olarak verildiklerinde ortadan kalkar."

    Marx'ın insanın doğa ile ilişkisine dair açıklamaları, ekonomik tarih kuramıyla da açıklanabilir. Bu kuram insanın üretim biçimiyle başlar. İnsanın üretim şekli yaşam uygulamasını, yaşam şekli ise insanın düşünme yapısı ve siyasal ağını oluşturur. Ancak Fromm'a göre kuramı anlarken sakınmamız gereken bir durum vardır; ekonomik tarih kuramını insandan uzaklaştırmak. Bu uzaklaştırma; kuramdan, insanın üretim ve tüketim güdüsü olduğu sonucunu çıkarmamız olacaktır. Aksine Marx sahip olmaya iten bu üretim ve tüketim tutkusunun insanı kendisine yabancılaştırdığından bahsetmiştir. O, üretmeyi insanı doğadan bağımsızlaşmasının bir aracı olarak görür. İnsanın kendisine yabancılaşması; ürettiklerinin ya da oluşturduklarının(düşünce gibi) insandan kopup nesne olarak algılanılmasından kaynaklandığını düşünür. Çünkü ürettiği şey bir nesne olmuş, ve onun ihtiyacı olmuştur. Böylelikle insan yaşamın kendisini değil aracını yaşamı yapmıştır. Ve kendisine yabancılaşan, insan çevresine de yabancılaşır. Ancak Marx bu yabancılaşmayı özgür insana ulaşmak için gereken bir yol olarak görmüştür. Ruhsal dengesi bozulan ve yabancılaşan toplum, bu zorlukların ötesine ulaşınca sağlıklı topluma erişebilecektir. Marx bir gün insanlığın kendini gerçekleştirdiği tarihi başlatacağına inanıyordu.
    Freud için insan:
    Freud'a göre insanın temel içgüdüleri vardır. Bu içgüdüler insanlık ilkel varlıkken tamamen tatmin olabilmiştir. Ancak Freud'un belirtemediği sebeplerden dolayı insanlık uygarlaşmış ve tatmin sınırlarından uzaklaşmıştır. Tatmin olamayan içgüdüler ise düşünsel ve ruhsal enerjiye dönüşmüştür. Uygarlık geliştikçe insan güdülerini bastırmış, daha kültürlü ve akıllı olmasına rağmen mutsuzluğu daha çok artmıştır. Freud insan gelişimine bu yönde olumsuz bakmıştır. Yine de cinselliğin bir tabu olmasına rağmen onun bir güdü olarak bahsetmesi insanlık için özgürleştirici dolayısıyla olumlu bir tutum olmuştur. Temel içgüdüleri barındıran uygar insanın ruhunu üçe ayırarak ; id, ego, süperego olarak modellemiştir. İd bahsettiğimiz temel güdüleri, dürtüleri barındırır. Bireyin gelişiminde bu güdüler doğru aşamalarda doğru şekilde tatmin edilmezse bireyin egosu önceki aşamalarda kalır ve yetişkinliğinde psikoz olarak ortaya çıkar. Süperego ise uygar insanın bilinçdışı yarattığı ahlak sistemidir. Örneğin çocuğun evriminde; erkek çocuk, babasını kıskanır ve ona karşı hislerini babasının onu hadım etme korkusundan dolayı içselleştirir. Devamında akrabalarına karşı cinsel duygularını bastırır. Bu da onu toplumun ahlak kurallarını içselleştirebileceği süper egonun çekirdeğini oluşturmaya iter. Freud bu kuramlar dışında insanın terapilerde terapiyi yapan doktora(kişiliğini bilmeksizin) aşık olma, korkma, nefret etme eğilimi gösterdiklerini farketmiştir. Bu eğilimi hastanın annesine ve babasına yüklediği duyguları çözümlemeyi yapan kişiye aktarması olarak açıklamıştır. Fromm ise bu yorumu tam olarak doğru kabul etmemiştir. Fromm hastanın nevrotik yabancılaşmış insan olduğunu, bundan dolayı kendisini güçsüz hissettiğini ve yetersizlik hissini yenmek için duygularını yansıtacağı obje seçmesinden dolayı kaynaklandığını düşünmüştür. Bu objeye boyun eğmek kendisini güvende ve güçlü hissettirir. Objesini yitirmek ise kendisini kaybetmektir. Bu yabancılaşma durumu doktoru bulur ve küçükken tanımış olduğu iki güçlü karakteri(anne-baba) böylelikle ona yükler. Kaynak: Erich Fromm, Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum, çev. Necla Arat, Yayınlayan: Say Kitap Pazarlama, 1981        

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.