Zamanı Kırılma Noktasına Getiren Belgesel: Ashes and Snow

Zamanı Kırılma Noktasına Getiren Belgesel: Ashes and Snow
  • 0
    0
    0
    0
  • Size fotoğrafçı/yönetmen Gregory Colbert'in bir fotoğraf belgeselinden bahsetmek istiyoruz. İsmi Ashes and Snow. 10 yıl boyunca Mısır, Kenya, Hindistan, Sri Lanka gibi sekiz ülkeyi gezerek çekilen belgesel 2005 yılında yayınlanıyor. Her karesinde mucizevi bir güzellik olan belgeselin müzikle pekiştirilen görüntüleri sizi derin bir serginin içine alıyor. 63 dakikalık belgesel bütünüyle doğa-insan ilişkisinin 'uyumunu' şiirsel biçimde izleyiciye sunuyor. Gregory Colbert'in sitesine girdiğinizde ise filmde de geçen şu cümle karşılıyor sizi: "Zamanın başlangıcında, gökyüzü uçan fillerle doluydu." Belgesel bir şiirle başlıyor, şiirle süregeliyor ve şiirle bitiyor. Görüntüler, kelimeler ve müziklerle dolu bir şölenle karşı karşıya kalıyorsunuz. Anlatıcı koltuğunda ise Matrix’ten tanıdığımız Laurance Fishburne yer alıyor. Müziklerde ise Patrick Cassid, Lisa Gerrard, Nusrat Fateh Ali Khan, Jóhann Jóhannsson ve Djivan Gasparyan gibi isimler var. Belgesel şu görüntü ve cümleyle başlıyor: "Bu anda bana gelirsen, dakikaların saat olur, saatlerin gün ve günlerin bir ömür olur." Belgeselin başarılı olmasının en önemli noktası ise görüntülere verilen sepya rengi dışında herhangi bir montaj veya kolaj içermemesi. Bu nokta epey şaşırtmıştı. Belgeseli izlerseniz siz de şaşıracaksınız. Film boyunca bu kareleri elde etmek için acaba kaç kez çekim yapıldı diye düşünmeden duramıyorsunuz. Filler, çitalar, kaplanlar, yırtıcı kuşlar, çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar... Aynılığımız ve aidiyetimiz. Belgesel en başından sizi ellerinizden tutarak içeri çekiyor. Bir kuşun kanadı sizin uzvunuz, bir kaplanın gözü ise baktığınız yer oluyor. Belgesel boyunca zamanın algısından uzaklaşıp başka bir evrenin kapısından geçtiğinizi hissedebilirsiniz. Hâlbuki burası Dünya, doğa bize ait, biz doğaya aitiz. Okyanusun derin dehlizinde de, çölün ufuksuz çizgisinde de, bir canlının kucağında da... “Evim yandığından beri Ay'ı daha net görüyorum. İçime düşen tüm cennetlere bakıyorum. Ellerimle tuttuğum cennetler gördüm, fakat bıraktım. Tutamadığım sözler gördüm. Azaltamadığım acılar, iyileştiremediğim yaralar, dökemediğim gözyaşları gördüm. Kederlenemediğim ölümler gördüm. Karşılık veremediğim dualar, açmadığım kapılar, kapatmadığım kapılar… Geride bıraktığım sevgililer ve yaşamadığım hayaller… Kabul edemediğim, bana sunulanların hepsini gördüm. Arzu ettiğim, fakat asla almadığım mektuplar gördüm.“  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.