Yalancı Papaz: Boże Ciało (2019)

Yalancı Papaz: Boże Ciało (2019)
  • 0
    0
    0
    0
  • “Ben bir katilim. Düşüncelerimi öldürdüm. Yapamadığım şeyleri öldürdüm. Yaptıklarımı öldürdüm. Affetmek unutmak anlamına gelmiyor. Hiçbir şey olmamış gibi davranın anlamına gelmiyor. Affetmek sevgi demektir.”

    Boże Ciało, Polonyalı genç yönetmen Jan Komasa’nın 92. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Film dalında adaylığı olan, herkesin bildiği adıyla Corpus Christi’si, başta Palm Springs Uluslararası Film Festivali ve Chicago Uluslararası Filmi olmak üzere 34 ödül ve 20 adaylığa sahip bir yapım.

    Coprus Christi, konvansiyonel sinema anlatılarının birçok unsurunu bir araya getiren ve bunlara görece özgün bir noktadan bakmasıyla tam Akademi’nin “kalemi” bir film olarak görünüyor. Jan Komasa’nın yönettiği Corpus Christi, tam olarak bir “içeriden yeni çıkmış genç adam” anlatısı olarak başlıyor. 20 yaşındaki Daniel’in dine dönmesi ve papazın desteğini almak istemesinin önü hüküm giymiş eski bir suçlu olması sebebiyle kapalı. Daniel'in kaldığı cezaevinin gençlere meslek kazandırmak gibi bir işlevi var. Dolayısıyla cezaevinin papazı, ona çıktığında çalışması için küçük bir kasabadaki bıçkıhanede iş ayarlıyor. Corpus Christi’nin anlatısının temel çatışmaları da Daniel’in cezaevinden çıkışı ile başlıyor. İçeride ehlileşmiş, kurtuluşu dinde bulmuş bir gencin, cezaevinden çıkar çıkmaz para karşılığı seks yapması ve uyuşturucunun yoğun şekilde tüketildiği bir partiye katılması, ana karakterin içindeki çelişkileri dışa vurması noktasında oldukça işlevsel. Film boyunca “iyi” ve “masum” olanın peşinden gidecek olan Daniel’in, aslında o kadar da iyi ve masum olmadığı insanların beynine net bir şekilde yerleşiyor. Ana karakterin bünyesindeki çelişkilerin en büyüğü ise, geldiği kasabada kendini yalan söyleyerek bir din adamı olarak tanıtması ve kasabada bu çerçevede kabul görmesiyle başlıyor. Daniel’in kendine has tavrı ile düzenlediği kilise ayinleri ile kasaba halkını nasıl şaşkınlığa uğrattığına şahit oluyoruz. Akıllarda ise: "Kasaba sakinlerinin hayatlarına fayda sağlayacağı, iyilik peşinde bir görev yapmak istediği için mi, yoksa bir kilise görevlisi olmanın kendisine daha rahat şartlar sunacağını düşündüğü için mi?" sorusu yankılanıyor fakat bunun cevabını izleyenler dahil, yönetmen Komasa ve senarist Mateusz Pacewicz de net bir şekilde vermiyor. Daniel’in kasaba hayatındaki önemi, mevcut papazın geçici bir süre için izne ayrılması sonucu, kilisedeki en önemli kişi konumuna yükselmesiyle artıyor. Daniel'in kasaba sakinlerini kandırması o kadar kolay oluyor ki, sözüne fazla kolay bir şekilde inanıyorlar ve ona hiç de yabana atılmayacak öneme sahip bir işi düşünmeden layık görüyorlar. Biz ise inanç sahibi insanların kafalarında soru işareti olsa bile sırf karşısındaki rahip olduğu için nasıl da mantık dışı davranışları kabullenebileceğini görmek için kabullenerek izliyoruz. İşler planlandığı gibi gitmiyor tabii. Daniel, kasabada yaşayanların yakın zamanda başlarına gelen trajedinin kökenlerine inmeye gayret edince ciddi bir çatışma doğuyor. Kasaba halkı ve özellikle de kasabanın nüfuz sahibi kişileri, kurumsallaşmış bir dini, bir inanç sistemini temsil eden, hatta ona kendince daha “yeni” bir yaklaşım katmaya çalışan Daniel’e karşı bir duruş sergiliyorlar. Kendini yalan söyleyerek papaz olarak tanıtan eski bir suçlunun çatışmanın taraflarından biri olması, durumu çok bilinmeyenli bir denkleme dönüştürüyor. Tüm bunlarla birlikte Daniel'i yeni bir şeyler keşfetmek değil de görünür olmak için bilindik şablonları kullandığının farkında olan biri olarak izliyoruz. Bu şablonların oluşturduğu soru işaretleri ve iç çatışmalar filmin sürükleyici olmasını sağlıyor. Film boyunca yönetmen, Daniel için seyirciye karakterin iyi mi kötü mü sorusunu sorduruyor. Cevabını da şablonlara kanmayıp filmi bitiren izleyiciler veriyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.