Vikingler'in Tarihteki Yeri

Vikingler'in Tarihteki Yeri
  • 0
    0
    0
    0
  • 2013’te hayatımıza giren Vikings dizisi ile beraber, Vikingler'in tarihi kökeni fazlasıyla merak edilir oldu. Özellikle fetihleri ve yaşayış şekilleri bakımından oldukça dikkat çekiyorlar. Gelenekleri, tanrıları, savaş yöntemleri ve ticari faaliyetlerinin yanı sıra kendilerine özgü hikayeleri de var. Yazıları olmadığı için medeniyetten uzak barbar bir kavim olarak biliniyorlar ancak bunu söylerken, arkeolojik kazılarda somut kalıntılara ulaşıldığı gerçeğini de göz ardı etmememiz gerekiyor.

    Vikingler, 8-11.yüzyıllar arasında İskandinavya’da yaşayan ve akınlarıyla Avrupa’ya adeta kök söktüren yağmacı bir topluluk. Geçimlerini ticaret ve denizcilikle sağladıkları için gemi yapımında çok ileri seviyedeydiler. Hem yelkenli hem de kürekli gemiler üreterek hızlarını arttırmayı başarıyorlardı. Gündüzleri Güneş’e, geceleri Kutup Yıldızı’na bakar ve kapalı havalarda şeffaf kristaller aracılığı ile güneşin yönünü hesaplarlardı. Bu topluluk köle ticareti ile de uğraşacak ve ayrıca devasa bir ticaret ağı kuracaktı. Kürk, ağaç, bal, mors dişi, balina yağı gibi malları; gümüş, ipek, baharat ve şarapla takas ederlerdi. Savaşlarda esir aldıkları insanları Avrupa ve Asya pazarında satarak yoğun bir para akışını yönetirler ve fethettikleri bazı bölgelere yerleşip tarım faaliyetlerine de girişirlerdi.

    İsveç, Norveç ve Danimarka’da dağınık birlikler halinde yaşamaları nedeniyle asla tek bir bayrak altına birleşmeye muvaffak olamadılar. Sık sık iç savaşlarla boğuşuyor, Avrupa seferlerinde kazandıkları zaferlerin tadını bir türlü çıkaramıyorlardı. Savaşçı özellikleri bakımından inanılmaz yeteneklere sahip oldukları için karşılarında hiçbir güç duramıyordu. Bir şeyi almak için sadece istemeleri yeterliydi. Savaş onlar için bir sanattı çünkü.

    Orduları; kalıplı ve kana susayan vahşi insanlarla doluydu. Bu nedenle kilise ve manastırlara saldırıp değerli eşyaları ele geçirmekte hiçbir sakınca görmüyorlardı. Yıllarca resmedilenin aksine boynuzlu miğfer takmıyor, hatta başlarına hiçbir şey geçirmeden korumasız bir şekilde mücadele ediyorlardı. 9.yüzyılda ünleri Doğu Roma’ya kadar ulaşınca, imparatorluğun isteği üzerine bir grup Viking’ten oluşan “Vareg Muhafızları” birliği kurulacaktı.

    860 yılına kadar vur-kaç taktiğini kullanarak sadece ganimet kazanmayı hedefleyen Vikingler, bu tarihten itibaren büyük bir ordu oluşturup fetih hareketlerine giriştiler. Rivayete göre bu devasa orduyu ünlü Viking Kralı Ragnar Lothbrok’un oğulları yönetiyordu. Doğu Anglia Krallığı’nın ele geçirilmesiyle başlayan fetihler, çeşitli aralıklar ve antlaşmaların ardından Northumbria Krallığı ve Mercia Krallığı’nın da alınmasıyla devam etti. Toprak kazanmak isteyen savaşçıların durmaya hiç niyeti yoktu.

    Takvimler 874 yılını gösterdiğinde, İngiltere’deki 7 krallıktan ele geçirilemeyen tek krallık Wessex Krallığı idi. Burada gerçekleşen Edington Savaşı’nda Vikingler Büyük Alfred’e mağlup olacak ve yapılan antlaşma neticesinde geri çekilerek, fethettikleri yerlerde tarım yapmaya başlayacaklardı. Bu şekilde İngiltere; Vikingler ve Wessex Krallığı olarak ikiye bölünmüş oldu.

    900’lü yıllara gelindiğinde ise Vikingler Fransa’ya da yerleştiler ve ilerleyen zamanlarda Karadeniz, Rusya ve İran’a kadar uzanan geniş bir coğrafyaya hükmettiler. Vikingler’in kişisel özelliklerinden bahsetmek gerekirse eğer, genelde sarı saçlı ve mavi gözlü idiler. İlginç bir şekilde temizliğe ve bakıma fazlasıyla önem veriyorlardı. Kazılarda elde edilen; kürdan, traş takımı, cımbız, kulak çöpü, törpü ve tırnak makası gibi aletler bu iddianın gerçekliğini kanıtlıyor. Ayrıca tarihte bulunan ilk gözlük örneği de yine onlara ait.

    Kadınlarına çok değer verir, cins ayrımcılığı yapmadan onların her türlü konuma yükselmesine müsaade ederdi Vikingler. “Saga” denilen mitolojik kahramanlık hikayelerini dinlemekten de anlatmaktan da çok hoşlanırlardı. Kulaktan kulağa yayılan bu hikayeler, özellikle dinsel açıdan onları çok etkiliyordu. Savaş anında elinde kılıçla öldükleri zaman Tanrı Odin’in Cennet’i olan Valhalla’ya gideceklerine inanırlardı. İşte bu düşünce, onları savaştan savaşa koşan korkusuz ve acımasız bir topluluk haline getirecekti.


    Odin Tasviri

    Cenaze törenlerinde ölülerini tahtadan bir kayığa koyarak yakarlardı. Çok tanrılı bir dine mensup olmalarına rağmen özellikle Thor onlar için inanılmaz önem taşıyordu. Onlara göre Tanrılar tıpkı insanlar gibi yer, içer, uyur, sever ve nefret ederlerdi. Ayrıca ölümlüydüler. Kıyamete kadar Idunn’un gençlik elmalarını yiyerek yaşayacaklarına inanılırdı. Bu yüzden bütün Vikingler, savaş meydanında gerçek bir Viking gibi ölerek tanrılarına kavuşmak adına mücadele ederdi.

     

    Kaynak: 

    Selahattin Özkan, "Bizans'taki Varenglerin İskandinavya'daki Dinsel Fetihlere Etkisi", Tarih İncelemeleri Dergisi, İzmir, 2015.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.