Türk Şiirinin Naif Yüzü: Metin Altıok

Türk Şiirinin Naif Yüzü: Metin Altıok
  • 1
    0
    0
    0
  • Anne sevgisinin silik gölgesinde büyümeye çalışan bir çocuğun, çok sevdiği ülkesinde yakılarak öldürülmesiyle biten hüzün dolu, topu topu 52 yıl süren yaşamı ve bu yaşama sığdırdığı kocaman gönlünün hikayesi bu. Şair kimliğiyle tanınmasından çok daha öncesinde bir ressamdı Altıok. Henüz yazdığı şiirleri kimseye okutmadığı, kendini desenlerle anlatmaya çalıştığı yıllarda Çetin Sipahi, Devrim Erbil, Orhan Taylan ve Fahir Aksoy gibi isimlerle birlikte Fransız Kültür Merkezi'nde eserleri sergilenmişti. [caption id="attachment_131505" align="aligncenter" width="414"] Abidin Dino ve Metin Altıok'un TÜBİTAK grevi için birlikte çalışarak yaptıkları duvar panosu[/caption] Ressam olarak anılmaktan şair olarak tanınmaya doğru geçtiği o virajlı evreye girmesindeki en büyük etken Ankara'da Turgut Uyar ve Tomris Uyar ile tanışmasından hemen sonra, İkinci Yeni'yi yakından tanıyarak Soyut dergisinde ilk şiirlerinin yayımlanmaya başlaması oldu. Daha sonrasında ilk şiir kitabı olan "Gezgin"i 1976'da yayımlandı. Bu kitabını yazarken yalnızca İkinci Yeni'den değil Servet-i Fünun'dan ve 1960'lara kadar olan birçok şiir akımı ve şairden etkilenmiştir. Bu tavrını devam ettirerek daha sonraki şiirlerinde halk edebiyatından esinlenmiştir. Gazeller, soneler... Böyledir işte Metin Altıok, modernliğin içine gelenekselliği harmanlar, ne geçmişi bırakır ne de yeniliğe gözlerini yumar. Bu özelliği, toplumun onun şiirlerinde kendinden bir şeyler bulmasına, kendini ona yakın hissetmesine sebep olmuştur belki de. Kendine has benzetmeleri ve yalın imgeleriyle Altıok halkın şairidir. Kendini hiç bir zaman toplumdan soyutlamaz, tam tersine herkesin anlayabileceği, abartısız ama bir o kadar da derin anlamları olan imgeler kullanır. Kişisel sorunlarından yola çıktığı şiirlerinde evrensel bir temaya ulaşır. 

    Koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım  Sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım 

    Son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın  Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım 

    Esti rüzgâr bozuk bozuk, örselendi yüreğim  Eksik gedik nem varsa ezberden tamamladım 

    Bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın  Bu kuşları senin için gözlerimde sakladım 

    Kim sürmüş Altıok Metin dünyanın sefasını  Kirletilmiş bir zamanı yürürken adım adım

    İlk şiir kitabı yayımlandıktan birkaç yıl sonra Bingöl'e felsefe öğretmenliği yapmaya gider. Yeni bir coğrafya yeni bir kültür. Bunca değişikliğin altında ezilirken düşündüğü ve özlediği yegane şey kızı Zeynep olur. Çocuk yaşta ailesinden göremediği ilgiden ötürü müdür bilinmez ama Metin Altıok hep kızı için yazar, kızı için yaşar. Kızına yazdığı bütün o duygu yüklü mektupların derlenmiş hali kitap olarak da basılmıştır. Bu derleme onun ince ve kırılgan ruhunun izlerini şiirlerine göre daha derin yaşatır. “Nar çiçeğim, burada yaşamımı ayakta tutan iki temel direk var. Önce sen, sonra şiir. Seni çok seviyorum bunu bil. Aramız derya-deniz de olsa, sıra dağlar da en ufak bir sıkıntıda aşar gelirim. Hep babanın var olduğunu bilerek yaşa. Bingöl dağlarının tepesinde oraya nereden geldiği bilinmeyen bir pars iskeleti de olsa… Canım!”                                   (Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar)   [caption id="attachment_131510" align="aligncenter" width="510"] Metin Altıok'un kendi el yazısıyla kızına bıraktığı fotoğrafı[/caption] Metin Altıok, şiir yazmaya devam edebildiği son yıllarda şiirin ve resmin birbirinden düşünüldüğü kadar ayrı şeyler olmadığını ve şiirlerin de bir görselliği olduğunu savunur. Ressam kimliği onu çok yönlü bir şair yapmaya iterken, imgeleri ve kelimeleri kağıt üzerinde dans ettirir. Şiirleri bazen kadeh şeklini alır kimi zaman da bir X işareti olur. Bu tarzda yazdığı şiirleri "Hesap İşi Şiirler" adı altında toplanıp yayımlanır. Şiirlerindeki biçimler her ne kadar değişse de o kendine has tınısını ve lirizmini hep korumayı başardı. Yıl 1993. Altıok aldığı davet üzerine Sivas'ta dördüncüsü düzenlenecek olan Pir Sultan Abdal Şenliklerine gitmek için hazırlanırken bir şeylerin ters gideceğini hissetmişçesine evdeki bütün kitaplarını imzalar ve evinin kapısından son kez çıkar. 2 Temmuz 1993'de şenlikler için Sivas'a giden ve Madımak Oteli'nde konaklayan 33 yazardan biridir. Tek derdi sanatı olan bunca kişi otelin içinde ateşe verildiğinde, Altıok son anda kurtulur. Ama bu da uzun sürmez, hastaneye kaldırıldıktan sonra komaya girer ve vücudu buna yalnızca iki gün dayanabildikten sonra pes eder. Elbette kimse bilemezdi en çok kullandığı imgelerden olan yangının onun hayatında ki son düzlük olacağını. Ama belki de o en başından beri hissetmiştir, kim bilir.

    Heybesinde yılan İşaretleri, Baldıran zehiri Yüzüğünün içinde Ve yanında Kav taşıyan ben; Tekinsizim size göre İbret için yakılması gereken

    Ölümünden yıllar sonra Fazıl Say, Metin Altıok'un şiirlerini besteledi. Sezen Aksu'nun sesinden dinlediğimiz Kavaklar gibi daha bir çok şarkının sözleri Altıok imzalıdır. 2014 yılında yayınlanmış olan Metin Altıok Şiirlerinden Şarkılar isimli, çeşitli sanatçıların seslendirdiği bir albüm de var. Onunla birlikte nice henüz yazılmamış şiiri ve iyiliğe olan umudumuzu yitirdik belki de. Bu da tarihimizdeki en büyük ayıplardan biri olsun.

    "Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli"

     

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.