Toplumsal Baskının Ortasında Kalan Yasak Aşk Hikâyesi: The Age of Innocence

Toplumsal Baskının Ortasında Kalan Yasak Aşk Hikâyesi: The Age of Innocence
  • 0
    0
    0
    0
  • Edith Wharton tarafından yazılan aynı adlı romandan uyarlanan film; 1870'lerde, Amerikan sosyetesinde geçen bir yasak aşkı anlatıyor. 1993 yılında Martin Scorsese tarafından sinemaya uyarlanan ve 5 tane de Oscar adaylığı bulunan filmin başrollerinde; Oscar Ödüllü Daniel Day Lewis, Winona Ryder ve Michelle Pfeiffer yer alıyor. İç savaş sonrasında Avrupa’da yaşanan gerilimlerden bağımsız yaşayan, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan yozlaşmış Amerikan sosyetesinin içine giriyoruz filmde. Nişanlısının kuzenine âşık olan bir adam ve Avrupa’da yaptığı evliliği sonlandırmak, boşanmış bir kadın olmanın baskısından uzaklaşmak için Amerika’ya gelen bir kadının; topluma dahil olma çabasını ve yasak aşkını izliyoruz. Dönemin düşüncelerini son derece başarılı bir şekilde yansıtan filmde, sık sık toplum-insan çatışmasını görüyoruz. Genç bir avukat olan Newland Archer, Nişanlısı May’in kuzeni olan Kontes Ellen Olenska’ya toplumdan dışlanmaması için yardımcı olmaya çalışıyor ve kendi de içinde olduğu toplumun, aslında çok katı gelenekler üzerine kurulduğunu fark ediyor. Kontes Olenska ile vakit geçirmeye devam ettikçe; Kontes’in bu kuralları umursamayan tavrı, Newland’a da bu kuralları sorgulatıyor. Kontes’in açık sözlülüğünden etkilenen Newland da toplumda herkesin bildiği; fakat kimsenin dile getirmediği sorunları fark etmeye başlıyor. Bu düşünceleri nişanlısı ve çevresindeki diğer insanlarla paylaştığında bir karşılık alamıyor. Bunun üzerine nişanlandığı kadının, onun için doğru bir eş olup olmayacağını da sorgulamaya başlıyor ve kalbini Kontes’e kaptırıyor. “Yasalar boşanmayı kabul eder ama geleneklerimiz değil” Filmde sık sık, o dönemlerde kadınlar üstünde kurulan baskıyı görüyoruz. Avrupa’dan uzakta, insanların “özgürlük” aramak için geldiği Amerika’da bile; bu denli baskı olduğunu gören Kontes’in boşanmak konusunda ısrarcı oluşu, toplum tarafından o dönemlerde asla kabul edilemeyecek bir başkaldırı olarak görülüyor. Çevrelerindeki herkes, kendisinin ve ailesinin iyiliği için onu bu düşünceden caydırmaya çalışıyor. Kontes’in düşüncelerinden asla vazgeçmeyen tavrı ise Newland’ın ona giderek daha da büyük bir tutukluyla aşık olmasına sebep oluyor. Oyuncuların karakterleri büyük başarıyla yansıtmalarının yanında, kostümler ve mekanlar da büyük bir başarıyla dönemi yansıtıyor. Film boyunca sık sık arka planda karşımıza çıkan tablolar, bulundukları sahne hakkında çok güzel mesajlar veriyorlar. Her sahnesi akıllıca kurgulanan film, dekorlara ve kostümlere dikkat ederek izlendiğinde daha da zevkli bir hale geliyor. Özellikle tutkuyu, masumiyeti ve karakterin yaşadığı iç çatışmayı seyirciye çok güzel hissettiriyor. Scorsese, hiçbir stüdyo filmi yapmak istemediği için filmin bütçesini yapımcı ortaklarla beraber kendisi karşılamış; fakat film, gişede beklenilen hasılatı yapamamış ve hatta film için harcanan bütçeyi bile geri kazanamamış. Yönetmen, filmi çekimler sırasında vefat eden babası Charles’a adamış. Gişede yaşanan bu başarısızlığın ardından Scorsese, bir daha bu kadar tarzının dışında kalan bir dönem filmine imza atmamış. Scorsese’ye gişede bu kadar başarısızlık getirmesinin yanında, en iyi kostüm dalında bir de Oscar Ödülü getiren film; bir aşk hikâyesi üzerinden toplum ve gelenekler hakkında çok güzel eleştirilerde bulunuyor. İyi bir dönem filmi ve toplum eleştirisi olarak mutlaka izlenmesi gereken, hak ettiği ilgiyi göremeyen filmlerden biri olmuş. Hala izlemediyseniz, filme mutlaka bir şans vermelisiniz.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.