Terk Edilen Yok Olmaya Mahkumdur: La Notte (1961)

Terk Edilen Yok Olmaya Mahkumdur: La Notte (1961)
  • 0
    0
    0
    0
  • Michelangelo Antonioni'nin iletişimsizlik üçlemesinden biri olan La Notte'nin başrollerinde, Marcello Mastroianni ve Jeanne Moreau rol almaktadır. Film, açılışını şehri görebilen bir asansörde yapar ve asansör katları çıktıkça bütün şehri gözler önüne serer. Bir yazar olan Giovanni Pontano (Marcello Mastroianni) ve eşi Lidia (Jeanne Moreau), hastanedeki dostlarını ziyarete giderler. Yönetmen, bu karı kocanın aralarındaki soğukluğu daha ilk sahnelerde bizlere belli ederken, bunun nedenini filmin sonuna kadar sorgulatır. Giovanni ve Lidia eve dönüş yolunda trafiğe takıldıklarında arabalar ve korna sesleri arasında izleriz onları. Şehrin gürültüsü o an için Lidia'nın iç sesidir bir nevi. Giovanni'ye anlatamadıklarıdır bütün bu sesler. Lidia içten içe ilişkisine dair bir şeyleri kaybetmiş ve içinde sürekli Giovanni'ye söylemek istediklerini tekrarlamaktadır. Elbette seyirci olarak biz bunları duymayız ancak filmin sonlarına doğru Lidia aklından geçenleri söylemeye başladığı vakit, bu ortaya çıkar. Lidia gözlerinde, duruşunda, kaçışında, umursamayışında aslında Giovanni'yi büsbütün terk etmiştir. Ama henüz bunu anlatan kelimeler dilinden dökülmediğinden, bu terkediş eylemi gerçekleşmemiştir. Karı koca bir partiye katılırlar. Zengin bir iş adamının davetidir. Lidia'ya göre bu zengin iş adamı kendine bir entellektüel aramaktadır ve diğer bütün iş adamları gibi, bunun için de kocası Giovanni'yi seçmiştir hepsi bu. Bu parti, aslında kimi zaman İtalya burjuvasının eğlenceye düşkünlüğünü resmederken kimi zaman da bunu eleştirir, hatta belki de küçük görür. Onlar yalnızca eğlence düşkünüdür. Filmin başında hastane odasında yatan arkadaşlarının söylediği gibi, hastanelerde dahi bir eğlence havası hakimdir ve adeta ölene dek şov devam eder. Gece Lidia ve Giovanni için tuhaf geçer. Katıldıkları bu gece, çiftin ilişkilerini seyirciye sorgulatırken, aşkın ve sevginin bittiği bir ilişkide taraflar arasında bir bağlayıcılık kalmadığı gibi, toplumsal normların da kişiler için önemsizleştiğini gösterir. Lidia, Giovanni'nin bir başka genç kadınla flörtleşmesini umursamaz. Giovanni gece boyu bu kadını tavlamaya çalışır. Genç kadın, Giovanni'nin evli olduğunu gecenin ilerleyen saatlerinde rastlantıyla öğrenir. Gece yerini sabaha bıraktığında ve parti bitip herkes evine dağıldığında, Lidia ve Giovanni yürüyerek yavaşça partinin olduğu evden uzaklaşırlar. Çalıların üzerine oturan çift yüzleşmelerini filmin bu sahnesinde yapar ve Lidia içindeki bütün kelimeleri döker. Bu sahnede Lidia'nın cebinden çıkarıp okuduğu ve bir adamın bir kadına olan aşkını anlatan satırlar, Giovanni'ye yabancı gelir. Lidia'ya bunu kimin yazdığını sorar ve Lidia'nın cevabı Giovanni'nin yalnızca bu ilişkiye değil, kendine de yabancılaştığını gözler önüne serer. Bir yazar ki kendi kelimelerini hatırlamasın. Film, karakterlerini Milano sokaklarında dolaştırırken eski şehri ele geçirmiş olan yeni şehri gösterir. Yeninin eskiye galip geldiğini, yenin eskiyi yuttuğunu... Lidia, Giovanni ile bir zamanlar oturdukları evin oraya gider. Giovanni de oraya gelir. Giovanni yerde döşeli ve yarısından fazlası toprağa gömülmüş raylara bakarak, eskiden orada olana bir tren yolundan bahseder. Bu sahne terk edilenin yok olmaya mahkum olduğunu gösterir. Buradan yola çıkarak kişilerin ilişkilerinde, zamanla bıraktıkları bazı duyguların ve belki de bazı söylemlerin yok olacağına bir atıftır. Tıpkı bu iki çifte olduğu gibi. Onlar birbirlerine karşı başlangıçta hissettiklerini zamanla kaybettikleri için aşkları yok olmuş ve sevgileri tükenmiştir. Yönetmenin kamera açıları da bütün bu hikayeyi anlatır niteliktedir. Karakterleri ya da objeleri ekranın bir tarafında sıkıştırır. Bildiğimiz kamera açılarının dışındadır. Kişi ya en sağdadır ya en solda. Sıkışıklık hissi karakterinin yüzünün kesilmesinden seyirciye geçer. Kimi zaman da karakteri ekranın alt bölmesine sıkıştırmayı tercih eder. Buradan şöyle bir okuma yapmak mümkün: İlişkilerinin sonuna gelmiş ve bunu itiraf etmekten kaçınan bu insanlar, genişçe sokaklarda, meydanlarda dolaşırken, kendilerini fikirlerine, korkularına ve itiraflarından kaçışlarına hapsetmiş olmanın sıkışıklığını yaşarlar.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.