Stranger Things 2'dan Aklımızda Kalan 10 Sahne

Stranger Things 2'dan Aklımızda Kalan 10 Sahne
  • 0
    0
    0
    0
  • “FRIENDS DON’T LIE.”

    Özlem sona erdi ve bir buçuk yıl sonra geçtiğimiz Ekim ayının 27'sinde Stranger Things'imize, çocuklarımıza ve Demogorgon'umuza kavuştuk. Yeni karakterler ile bizi gerçekten güzel karşılayan ikinci sezon, geçen sezona göre hikayeyi daha da derinlere çekecek şekilde hazırlanmış. Geçtiğimiz sezondan farklı olacak şekilde, olay örgüsünden daha çok olayın gerçekleşme nedenlerine odaklanan ikinci sezonu, biz gerçekten çok beğendik. O halde gelin ve bütün duyguların fazlasıyla yoğun yaşandığı bu sezonda aklımızda kalanları birlikte inceleyelim.

    1) Steve ve Dustin'in Kızlar ve Saç Bakımı Hakkındaki Sohbeti

    İlk olarak Dustin ve Steve hakkında şunu belirtmeden geçemeyeceğiz, ikisini de çok seviyoruz! Sezonun altıncı bölümünde, Dustin'in evcil hayvanı(!) Dart'ın büyümesi ve kedisi Mırnav'ı yemesi üzerine onu mahzenlerine kapatıyor. İlk olarak ekip arkadaşları ile iletişim için kullandıkları telsizden onlara ulaşmaya çalışıyor fakat o sırada onlar bambaşka bir olayın içinde oldukları için cevap alamıyor. Aynı şekilde Steve de Nancy'den özür dilemek adına evlerine gidip eli boş dönmek üzereyken Dustin ile karşılaşıyor ve ikili Dart'ın işini halletmek üzere yola koyuluyorlar. Mahzene vardıklarında ise Dart'ın mahzenden bir tünel açtığını ve oradan kaçtığını fark ediyorlar. Dart'ın eti sevdiğini bilen Dustin, onu kendi yanlarına çekmek için kovalara et doldurup Steve ile birlikte ekmek kırıntısı bırakır gibi geçtiği yerlere et bırakıyor. İşte bu sırada da tren yolundan geçerlerken aralarında bir kız muhabbeti geçiyor ve bizce bu sezonun en komik sahnelerinden biri olabilir. Steve: Şimdi doğru mu anladım? Tehlikeli olabileceğini bildiğin bir şeyi yeni tanıştığın bir kızı etkilemek için sakladın, öyle mi? Dustin: Olayı aşırı basite indirgedin. Steve: Bir kız neden iğrenç bir sümüklü böceği sevsin ki? Dustin: Boyutlar arası bir sümüklü böceği mi? Çünkü müthiş. Steve: Onu havalı bulmuş olsa bile, ki bulmamıştır, bence fazla çabalıyorsun dostum. Dustin: Herkesin senin gibi mükemmel saçları yok. Steve: Bu kıza aşık olmuyorsun öyle değil mi? Çünkü bu sadece kalbini kırar ve daha bunun için çok küçüksün. Dustin: Olmam. (Çok üzüntülü bir şekilde başını öne eğer...) Steve: Fabergé. Fabergé organik. Şampuanla saç kremini kullan ve saçın nemliyken -ıslak olmayacak tamam mı, nemliyken- Farrah Fawcett spreyinden dört kere sıkacaksın. Dustin: Farrah Fawcett spreyi mi? Steve: Bunu herhangi birine anlattığını duyarsam canına okurum.

    Baylar bayanlar, karşınızda Dustin Henderson.

    2) Eleven ve Hopper'ın Aynı Evde Kalmaya Başlaması

    İki sezonun toplamında da çok fazla aksiyon gördük, çok fazla duygusallık yaşadık hatta ölümlere bile şahit olduk. Gerilim dolu geçen bu iki sezonda; izlerken içimizi ısıtan, bütün kaslarımızın gerildiği sıralarda bile yüzümüze küçük de olsa tebessüm konduran zamanlar da oldu tabii ki. Bunlardan birisi de kesinlikle, Eleven ve Hopper ikilisiydi. İlk sezonun sonunda Eleven, Demogorgon'u yok ettikten sonra Upside Down'da sıkışıp kalmıştı. Onun yokluğunda Hopper ise, her gece ormana El'in en sevdiği yemek olan Eggo Waffle'larını götürmeye devam ediyordu. Eleven Upside Down'dan kaçmayı başardığında ormanda bu waffle'ları görüyor, ertesi gece ise kimin getirdiğini görünce Hopper'ın yanına gidiyor ve birlikte yaşamaya başlıyorlardı. Ve hepimiz biliyoruz, annesi zorla elinden alınmış bir kıza en iyi babalığı yapabilecek kişi belki de, kızını bir hastalık yüzünden kaybeden bir adamdır. Hopper: Neden birden MTV serserilerine benzediğini merak ettim de, bunu hiç konuşmayacak mıyız? Eleven: Annemi görmeye gittim. Hopper: (Şaşkınlıkla) Peki ya nasıl gittin? Eleven: Kamyonla. Büyük bir kamyonla. Hopper: Kamyonla mı? Kimin kamyonu? Peki bakalım, doğru anlamış mıyım. Büyük kamyonu olan iyi bir adam seni annene götürdü, daha sonra? Becky teyzen sana bunları giydirip makyaj mı yaptı? Eleven: Ben... Hiç evden ayrılmamalıydım. Hopper: Suç sende değil ufaklık, yanında olmalıydım. Bu arada tarzın o kadar da kötü değil. Havalı aslında. Eleven: Yıkılıyor. Hopper: Peki öyle diyelim. Yıkılıyor.

    3) Bob Newby, Süper Kahraman

    Kalbinin saflığı ve üstün zekasıyla, Joyce'un erkek arkadaşı olarak karşımıza geldi Bob Newby. Joyce ve Hopper ile aynı dönemde lisede okuyan Bob, Hawkins RadioShack'te çalışıyordu. Joyce ile birlikteyken, sanki babasıymış gibi Will ile de son derece ilgilenen Bob, Joyce'u mutlu etmek için elinden geleni yaptı. Mesela, beşinci bölümde Will'in çizdiği yolları birleştirdikten sonra, onları bir bulmaca gibi çözmeye çalışan Joyce, Bob'dan yardım istemişti. Bob ise bunun bir bulmaca olmadığını, Hawkins'in haritası olduğunu fark etti. Will'in çizdiği o tünellerde kaybolan ve çok zor durumda kalan Hopper'ın yerini koordinat koordinat tespit etti ve Hopper kurtuldu. Sezonun son bölümü olan dokuzuncu bölümde ise Hawkins Laboratuvarı'nda sıkışıp kalan ekip, elektriğin de tamamen gitmesiyle tam anlamıyla hapsolmuştu. Ama aslında es geçtikleri bir şey vardı, Bob bir süper zekaydı. Elektriği nasıl geri getireceğini ve nasıl onları dışarı çıkarabileceğini biliyordu ve yaptı da. Hepsi laboratuvardan kurtulabildiler. Fakat sadece biri hariç. Bob Newby, süper kahraman.

    'Bob Newby'yi hatırlayın, süper kahramanı hatırlayın.'

    4) Eleven ve Eight'in buluşması

    Sezonun ilk bölümünün giriş sahnesinde bir polis kovalama sahnesi izlemiştik. Bir grup suçlu, polis tarafından kovalanıyordu. Fakat sonra ilginç bir şey olmuştu, polis arabalarından bir gireceği köprünün yıkıldığını görmüş ve arabayı başka yöne kırmıştı; diğer arabalar da çarpışmamak için yön değiştirmek zorunda kalmış, böylece suçlular kaçmayı başarmıştı. Ama direksiyonun hakimiyetini ilk kaybeden polis, dışarı çıktılarında aslında hiçbir şekilde köprünün yıkılmadığını görmüştü. Bunun nedenini ise biz 'The Lost Sister' isimli yedinci bölümde öğrenmiştik. Yedinci bölümde Eleven annesini buldu ve onun gibi telepatik yetenekleri olan annesinin de yardımıyla aslında Hawkings Laboratuvarı'ndan kaçabilen tek kişinin kendisi olmadığını öğrendi. Yine Dr. Brenner tarafından deneye tabii tutulan bir de 'kız kardeşi' bulunuyordu. 8 numaralı bu kız kardeş yıllar önce oradan kurtulmuş, 'kötü insanlar' olarak tabir ettiği kişilerden intikam almak ve onları öldürmek için bir suç ekibine katılmıştı. Eleven da bir kere onlarla operasyona gitmiş, ama o kötü adamlardan birini öldürmek için gerekli kötü duyguyu içinde bulamamıştı. Ondan sonra da arkadaşlarının başının belada öldüğünü gördü ve Eight'i de geride bırakıp Hawkings'e, gerçek ailesinin yanında döndü.

    5) Mad Max

    Baylar ve bayanlar, artık ekibimizin yepyeni bir üyesi var, hem de çok güzel ve çok güçlü! Mad Max ile tanışmamız ekibimiz, atari salonuna Dig Dug oynamaya gittiklerinde Dustin'in rekorunun 'Mad Max' kullanıcı adlı biri tarafından kırıldığını görmeleri ile gerçekleşti. Bir sonraki gün okula gittiklerinde ise sınıflarına yeni Max adında yeni bir kız öğrenci katılmıştı, böylece Dustin'imizin rekorunu kimin kırdığını öğrenmiştik. Kısa bir süre içinde ekibe dahil olup olayların içine karışan Mad Max; sırf arkadaşlarını rahatsız ediyor diye üvey abisini bayıltacak ve bacak arasına çivili sopa saplayacak kadar da cesur bir yüreğe sahip! Ayrıca Lucas ile aralarında bir şey olduğunu da söyleyebiliriz.

    6) Snow Ball

    Mike: Çok güzel görünüyorsun. Dans etmek ister misin? Eleven: Nasıl dans edileceğini bilmiyorum. Mike: Boşver, ben de bilmiyorum. Bu baloya dair anlatılabilecek o kadar çok ayrıntı var ki, hepsini anlatmak için sanırım apayrı bir yazı hazırlamamız gerekir. Ama biz bu güzel balonun en güzel ayrıntısından, Eleven ve Mike'ın buluşmasından başlayalım istedik. 353 gün sonra kavuşan çiftimiz, 353 gün sonra birbirlerini yeniden öpebilme fırsatını yakalıyorlar, hem de dans ederlerken. Peki Dustin'in Steve'in verdiği tavsiyelere uyup yaptığı mükemmel saç stili desek? Ya da Nancy'nin bütün kızlar onu reddettikten sonra Dustin'le dans etmek istemesi? İlişkilerini bir adım öteye taşıyan Lucas ve Max peki? 'Zombi çocuk' olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanan Will'den de bahsedebiliriz tabii ki. Bütün ayrıntılarıyla, böylesine güzel bir sezonu kapatmanın en güzel şekillerinden biri kesinlikle bu baloydu.

    7) Hopper'ın Dansı

    Eleven'ı, yanında kalması için almaya karar verdiğinde Hopper, kendi evinde kalmalarının sakıncalı olduğuna karar verip çok eskiden kullandıkları bir yere yerleşmeye karar vermiş, Eleven ile birlikte orayı temizlemeye koyulmuşlardı. Bu temizlik sırasında sevdiği eski bir plağı koyup dans etmeye başlayan Hopper, karanlık hikayemize resmen bir güneş gibi doğmuştu.

    8) Eleven'ın Dönüşü

    353 gün, her gece telsizden ve karşılığı bulunamayan çağrılar... Eleven, Hopper'ın yanında kalmaya başladıktan sonra Hopper'ın koyduğu kurallara uyarak dışarıya hiç çıkmamış ve hiç kimseyle iletişime geçmemiştir. Fakat Hopper'ın son sözünü tutmamasıyla bu kuralı çiğnemiş ve annesinin yanına gitmiştir. Ona yapılanların aynısına maruz kalan 'kayıp kız kardeşi' Eight (Kali) ile buluşmuş, bir süre de onun yanında kalmış, ama arkadaşlarının başının belada olduğunu görünce Hawkings'e geri dönme kararı almıştı. Byers'ların evinde Will'in içindeki canavarı çıkarmak için uğraştıkları sırada eve giriş yapmış, herkesin bakışları arasında ilk önce Mike'a koşmuş, ondan sonra da Hopper'a sarılmıştı.

    'Her gece sana ulaşmaya çalıştım.'

    9) Eleven'ın Annesini Buluşu

    Hopper'ın evde olmadığı bir sıra, Hawkings yazılı birkaç kutu gören Eleven kutuları karıştırmaya ve içindekilere bakmaya başlamıştı. Orada annesi Terry Ives hakkındaki, kızının zorla Hawkings Laboratuvarı'na kaçırılma haberlerini okuyan Eleven annesinin adresini bularak yanına gitmişti. Annesinin sürekli sadece birkaç kelimeyi tekrar edip durduğunu gören Eleven, odaklanıp zihin dünyasına girerek annesinin ona ne anlattığını anlamaya çalışmış, yaşadığı travmayı ilk elden görme fırsatı yakalamıştı. Ayrıca gerçek adının da Jane olduğunu öğrenmiş oldu. (Hopper'ın velayeti altına girince ismi Jane Hopper oldu.)

    10) Will'in Sandalyeye Bağlanışı

    Ekibimiz Will'in bedeninin aslında içindeki canavara casusluk yaptığını ve artık ona güvenemeyeceklerini anladıklarında Will'i bir sandalyeye bağlayıp ona nerede olduğunu anlayamayacağı bir ortam hazırlamışlardı. İçindeki canavarın 'serbest kalma' isteğine karşılık; Mike, Jonathan ve Joyce, birlikte yaşadıkları anıları anlatarak Will'in hala içerilerde, ona ulaşabilecekleri bir yerlerde olabileceği ihtimalini denemişlerdi. O sırada da Will, elini sandalyesine vurarak Mors alfabesi yardımıyla onlarla iletişime geçmiştir. O dakikalar ise belki de sezonun en çok içimizi acıtan anlarından olmuştur. Kaynak: 1

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.