Sinema ve Tiyatronun İlk Türk Kadınlarından Bedia Muvahhit'in Başarılarla Dolu Hayatı

Sinema ve Tiyatronun İlk Türk Kadınlarından Bedia Muvahhit'in Başarılarla Dolu Hayatı
  • 0
    0
    0
    0
  • O zamanki adıyla Emine Bedia Şekip, 16 Ocak 1897'de Osmanlı Devleti'nin İstanbul'unda dünyaya gelmişti. Varlıklı ve nüfuzlu bir ailenin çocuğuydu, babası bir hukukçuydu. Çocukluğu Osmanlı'nın çöküş dönemine denk gelmişti, İstanbul'un en karışık olduğu zamanlardı. Çocukluğundan itibaren babasından Rumca ve Fransızca öğreniyordu. Kadıköy Terakki Mektebi ve ardından Notre Dame De Sion Lisesi'nde okudu, Fransızca ve Rumcasını geliştirmişti. O zamanlar telefon idaresi tamamıyla Fransızların elindeydi ve çalışanların tamamı Fransız kadınlardan oluşuyordu. Bir süre sonra bunun tepki çekmesi üzerine baskılara dayanamayıp Türk kadınlarıyla çalışmak için ilan verdiler. 200 kadar başvurudan 5 kişi gibi bir kısım işe alındı ve henüz eğitimine de devam eden Bedia onlardan biriydi. 1921'de Erenköy Kız Lisesi'nde Fransızca öğretmenliğine başladı. Sanatla uğraşları 1908'de başladı. Osmanlı'nın son dönemlerinde 1914'te, batılı anlamda tiyatronun gelişmesine önemli bir işlev taşıyacak, müzik ve tiyatro konservatuvarı niteliğindeki ilk kurum olan Darülbedayi'nin temelleri atıldı. İlk oyuncuları arasında daha sonra Bedia Şekip'in eşi olacak Ahmet Muvahhit de vardı. Okula öğrenci olarak başvuran adaylardan yalnızca 8'i kadındı ve hepsi de Hristiyan'dı. Müslüman kadınların Darülbedayi'ye ilk girişleri Kasım 1918'de oldu. Sahnede ilk görünense Afife Jale'ydi. Ne var ki dönemin yönetimi Müslüman Türk kadınlarının sahneye çıkmasını yasakladı. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte Türk kadınının engelleri de kalkacaktı. 1921 yılında Erenköy Kız Lisesi'nde Fransızca öğretmenliğine başlayan Bedia Hanım, aynı yıl Darülbedayi sahnesinde izlediği ve oyun sonrası imzalı resmini istediği aktör Ahmet Refet Muvahhitle evlendi. Bundan sonraki yaşamında eşinin soyadıyla anılacaktı. Bedia hanımın sinemaya girme hikayesi ise şöyledir: 1922 yılına kadar Türk sinemasında Müslüman Türk kadınını görmek mümkün değildi ama Muhsin Ertuğrul Almanya'dan Türkiye'ye döndükten sonra filmler çekmek istedi ve bu filmlerden bir tanesi de Ateşten Gömlek'ti. Bir rivayete göre gazeteye ilan verilerek bu filmde rol alması için 2 Türk kadınına gereksinim duyulduğu söylendi. Zaten ilana da 2 kişi müracaat etmişti. Bunlardan birisi daha sonra Muhsin Ertuğrul'un eşi olacak Neyyire Neyir Hanım, diğeri ise tiyatro'nun büyük duayenlerinden birisi olacak olan Bedia Hanım'dı. Böylece Müslüman Türk kadınının rol aldığı ilk film Ateşten Gömlek oldu. Ateşten Gömlek filmini bitirdikten sonra 1923 yılında Darülbedayi'nin İzmir turnesine o zamanki kocası Ahmet Muvahhit ile birlikte katıldılar. Ama Bedia Hanım henüz tiyatro oyuncusu değildi. O günlerde Atatürk de İzmir'deydi. Kendi cümleleriyle anısı şöyle devam ediyor: "Atatürk’ü oyuna davet etmeye gittiler. İzmir o vakit Yunanlılardan yeni kurtulmuş duman ve kül içindeydi. Atatürk oyuncu olarak kimlerin olduğunu sormuş. Oynayan bir Türk kadını yok mu demiş. Yok demişler. Aslında benden önce Afife Jale hanımefendi sahneye çıkmak istemiş, prova yapılmış tam oynayacağı gece polis gelmiş. Karakola götürmüşler ve perde kapanmış. Bu durumu Atatürk’e anlatmışlar. Atatürk eşime "Sizin eşiniz neden oynamıyor?" demiş. Eşim "Yapabilir mi?" demiş. Atatürk: "Eşinizi Ateşten Gömlek filminde seyrettim, muvaffak oldu, bence oynayabilir." demiş. Bana geldiler bu gece sahneye çıkacaksın dediler. Piyesi daha önce okumuştum ama bir hazırlığım yoktu. Ceza Kanunu adlı oyunda Sacide rolünü verdiler. Çalıştım, bir günde ezberledim. O gece oynadım. Atatürk o çamurların küllerin içinden sahneye kadar geldi. Bana “İstediğimi yaptın kızım çok teşekkür ederim” dedi. “Fakat bu böyle kalmayacak, İzmir’in etrafını dolaşacaksınız, her yerde oynayacaksınız” dedi." Böylece tiyatro yaşamı başlayan Bedia Muvahhit şehir tiyatrolarında 200'ün üzerinde oyunda rol aldı.Hatta Otello gibi bazı oyunlarını Atina'da Rumca da oynadı. Sinema hayatını da sayısız filmle sürdürdü. Eşini 1927 yılında kaybetti. 1933'te şehir tiyatrolarında besteci ve piyanist olarak çalışan Ferdi von Statzer ile ikinci evliliğini yaptı. 18 yıl süren  evliliğinin ardından 1951 yılında boşandı ve tekrar ilk eşinin soyadını kullanmaya devam etti. Sanat hayatı boyunca birçok ödül ve ünvana layık görülen sanatçı anısına posta pulu bastırılan ender sanatçılardandır. 20 Ocak 1994'te, 97 yaşında hayata veda etmiştir. 1995 yılından itibaren Türk Kadınlar Birliği tarafından onun adını yaşatmak için sahnelerimizde ilk önemli rolünü oynayan genç kadın oyunculara, her yıl Bedia Muvahhit tiyatro ödülü verilmektedir. İlk filminde beraber oynama fırsatı bulmuş usta tiyatrocu ve yönetmen Haldun Dormen Bedia Hanım hakkında şunları söyler: "Kişiliğini çok severdim, hayrandım kişiliğine. Müthiş esprisi olan bir insandı. Gerçekten onun esprilerini hatırlamak isterdim. Maalesef ki kaleme alan olmadı. Ben İsmet Ay'dan çok rica ettim. Sen bunları yaz diye. Unutulacak bunlar dedim. Ama alamadı ve onların çoğu unutulup gitti. Gerçekten inanılmaz bir kafası ve espri yeteneği vardı." Usta oyunculardan Toron Karacaoğlu da şunları söylemiştir: "Hatalarımızı tatlı tatlı böyle kırmadan o kadar güzel anlatırdı ki. Ve bir daha onu yapmazdınız. Adeta bir tiyatro dersi vermiş gibi, onun dedikleri kulağınızdan çıkmazdı. Çok şakacıydı, çok espritüeldi. Hikayeleri çok güzeldi. O kadar yerinde, dozunda hikayelerle cevap verirdi ki altından mutlaka bir ders çıkardı. Çok iyi bir öğretmendi. Bir tiyatro hocasıydı adeta." Kaynak: 1. " target="_blank" rel="noopener">2.  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.