Sinema ve Psikoloji #7: A Clockwork Orange

Sinema ve Psikoloji #7: A Clockwork Orange
  • 10
    0
    0
    1
  • Antikahraman Alex DeLarge'ın gözünden modern zamanın distopyasını izlediğimiz A Clockwork Orange, estetik kusursuzluğun izinde yarattığı filmleriyle tanınan Stanley Kubrick'in, Anthony Burgess'ın aynı isimli romanından uyarlamasıdır. Her bir sahnesinin yap boz parçası gibi birbirine tutunduğu olağanüstü filmin başrolünde Malcolm McDowell'ın performansının A Clockwork Orange'ın atmosferine yön verdiğini söyleyebiliriz. Getirdiği eleştirel yaklaşım, eleştirel yaklaşımın biçimi ve senaryosuyla çağının çok daha üstünde bir film olduğu çıktığı yıllarda da konuşulmuştu. Kendilerini adalet yanlısı gibi gören şiddet düşkünü bir grup erkeğin çete halinde korku saldığı filmde Alex, çetenin lideri olarak hapse atıldıktan sonra "topluma kazandırma" adı altında insanlık dışı bir deney için kobay olarak kullanılır. Alex'i şiddet yanlısı yapan psikolojik etkenler ve Alex'in duygu durumu A Clockwork Orange'ın karakter gelişiminde önemli bir yer tutmaktadır ve Alex'i anlamak filmde dile getirilen eleştirileri anlamak için önemlidir. Antisosyal kişilik bozukluğunun görüldüğü Alex'in saldırgan ve sorumsuzca hareketlerinin ardındaki nedenlere bakalım.

    Saldırgan ve Düzen Karşıtı Çizgisinde Alex

    Film, Alex ve çetenin diğer üç üyesinin evlere zorla girmeleri, kadınlara tecavüz etmeleri, şiddet gösterisi yapmalarıyla başlar. Hapishaneye girdikten bir süre sonra "Suçluları Yeniden Topluma Kazandırma" projesine denek olmayı, kısa bir süre sonra hapisten çıkma vaadiyle kabul eder. Suçluları topluma yeniden kazandırma adı altında Alex çeşitli işkencelere maruz kalır. Şiddet dolu filmler izletilir, Nazi dönemi Almanyasının görüntüleri tekrarlanır, sistematik şiddetin, nefretin olduğu her şey Alex'in gözlerinin önündedir. Ve tüm bu görüntüler akarken arkada Alex'in dinlemeye bayıldığı o beste çalmaktadır: Beethoven'ın 9. Senfonisi. Dinlemekten çok zevk aldığı senfoni bile onun için büyük bir travmaya dönüşür. Aslında bilim insanlarının yaptığı deney Pavlov'un köpeğine yaptığıyla aynıdır. Köpeğin nasıl zil sesini duyduğunda salyaları akarak yemeğini bekler hale geliyorsa, Alex'i de getirmeye çalıştıkları durum budur. Ona verdikleri ilacın etkisi şiddet içerikli görüntüler izlerken ortaya çıkar. Alex, ilk başlarda ona enjekte edilen ilaçlar yüzünden kusmak ister ve kendini iyi hissetmez. Ama deneyin sonlarına doğru klasik koşullanma durumu gözlemlenir. Alex artık ilaçlar olmadan da şiddet dolu içeriklere karşı tepkilidir. İyi davranışı seçmesi için uygulanan bu klasik koşullanma yöntemi, bireyin özgür iradesini hiçe sayan ve insanlık dışı bir eylemdir. Makine gibi "otomatik" bir şekilde iyi davranışa zorlanması Alex için yeni bir travmadır. Sistemin yok etmeye çalıştığı bir diğer hayattır Alex.

    Alex'in Hayatında Antisosyal Kişilik Bozukluğu 

    Antisosyal Kişilik Bozukluğu, sık sık yalan söyleme, geleceği düşünmeden dürtüsel olarak hareket etme, başkalarını kendi çıkarı için manipüle etme, çeşitli kavgalara girerek veya yol açarak huzuru bozma ve başkasına verdiği zarardan ötürü vicdani sorumluluk duymama gibi davranışların bütünü veya birkaçını kapsar (American Psychiatric Association). Alex'in insanlara zarar verdiği süreçte hapishaneye girene kadar hiç cezalandırılmış olmaması, çevresindeki insanlar -özellikle çetesi- tarafından kabul ediliyor olması ve iyi niyet yerine zorbalıkla her şeyi elde etmiş olması onun antisosyal kişilik bozukluğunu hem gösteren hem de destekleyen yerleşik düşünceler ve davranışlardır. Haz ilkesini her şeyin üstünde tuttuğunu gördüğümüz Alex, aynı zamanda sorumsuz ve bencildir. İnsanların görüşlerini önemsemez, denetimsiz ve saldırgan tavırlar sergiler. Evsiz bir adamı darp etmeleri, "Otomatik Portakal" kitabının yazarının evine girerek eşine tecavüz etmeleri ve gelişigüzel hırsızlık yapmaları bu kişilik bozukluğunu örnekleyen davranışlardan birkaçıdır. Sonuçlarını düşünmeden yapılan dürtüsel hareketlerin yanı sıra her eyleminde haz duygusunu araması da Alex'in en belirgin özelliklerinden biridir. Ayrıca Alex'in antisosyal kişilik bozukluğunda sahip diğer insanlar gibi fikirlerini rasyonelleştirmeye çalıştığı görülür. Yaptığı zorbaca eylemlere isim takması (tecavüz etmek için gir-çık oyunu demesi) veya kabul edilemeyecek nedenlerden dolayı yaptığını savunması rasyonelleştirme davranışıyla ilişkilendirilebilir. Kabul edilemez davranışlarına mantıklı bir açıklama getirmeye çalışmasının yanı sıra darp ettiği insanlara karşı hiçbir duygu beslemez. Ağlayan annesiyle alay etmesi, zavallı evsiz bir adamı dövdükten sonra kahkaha atması vicdani bir sorumluluk duymadığını gösterir. Film boyunca Alex, tavırlarındaki dengesizliğin farkında değildir ve şiddet dolu eylemlerini devam ettirmek istemektedir. İzleyici olarak çoğu zaman antisosyal kişilik bozukluğuna sahip bir bireyin geçtiği aşamaları gözlemlerken filmin genel atmosferine serpilmiş toplumsal eleştirilerle yüz yüzeyizdir. İnsanı ve durumu iki farklı parçada işleyen film, bireyin özgürlüğü, toplum ve birey vicdanı gibi hem toplumsal hem de bireysel konuları işler. Kaynak: 1

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.