Savrulup Giden Müziğin İzinde: Inside Llewyn Davis

Savrulup Giden Müziğin İzinde: Inside Llewyn Davis
  • 0
    0
    0
    0
  • Savrulup giden bir folk sanatçısının hikayesini anlatan Inside Llewyn Davis (2013), No Country for Old Men (2007), The Big Lebowski (1998), Fargo (1996) gibi filmlerden tanıdığımız, kendilerine ait tarzları ile sinemaya adını kazımış Coen Biraderlerin elinden çıkan başarılı bir dönem filmi. Llewyn karakterini başarıyla canlandıran Oscar Isaac'in yanı sıra Carey Mulligan, Justin Timberlake, John Goodman gibi isimleri de bünyesinde barındırıyor film. Odağına aldığı bir konu olmayan Inside Llewyn Davis (2013), odağına aldığı bu sanatçının hikayesini anlatırken absürt replikleri, eroinman patronları ve suskun sürücüleri ile zamanla bir yol filmine dönüşüyor. Evi, parası ve hatta üzerine giyecek bir montu bile olmayan Llewyn Davis, kimi zaman eski kız arkadaşının kimi zaman ise yeni tanıştığı bir adamın kanepesinde geçirir geceyi. Barlarda şarkı söyleyerek para kazanmaya uğraşırken folk müziğin değerini yitirdiği o dönemde eline pek de bir şey geçmiyordur. Müzisyenlere, kazandıracağı para oranında değer biçen yapım şirketleri Davis'e bir fırsat vermez, elinde gitarıyla çaldığı her kapı yüzüne kapanır. Birlikte çaldığı partneri köprüden atlayarak intihar etmiş, hamile kalan eski kız arkadaşı ise ona öfke doludur. Elini attığı her şey tersliklerle sonuçlanırken Llewyn gittikçe umudunu kaybeder.

    -Belki de birlikte şarkı söylediğiniz arkadaşının yanına gitmelisin? -Evet sanırım onun yanına gitmeliyim.

    Ne zaman intihar ettiğini bilmediğimiz eski partneri Mike'ın ölümünü hala aşamamış, onun yeri doldurulmaya çalışıldığında sinirlenen Llewyn, nadir öfke anları dışında hayata karşı kayıtsız bir tavır içinde olsa da sahip olduğu en önemli şey olan müziğinden vazgeçmemeye kararlıdır. Hayatını düzene koymak için istemediği bir işe girip çalışmak istemez. Bir evi olmadığından gitarı ve eşyalarıyla seyahat ederken küçük bir aksaklık sonucu sahip çıkmak zorunda kaldığı kedi de onunla gider her yere. Başına gelen tek aksaklık bu değildir üstelik, hiçbir yer onu kabul etmez, kimse yaptığı hiçbir şeyden memnun olmaz. Kafasını pervaza çarpar, bindiği araba bozulur, emanet aldığı kediyi kaybeder. Kayıtsız ve bıkkın bir karakter Llewyn... Arada agresifleşerek etrafına saldırdığı anlar varsa da konuşmaktan ziyade bakışları ve küçük hareketleri ile anlatıyor hislerini. Oğlunun yaşıyor olabileceği Akron’a dönüş yolunda yaşadığı tereddüt ve gözlerinin yola kayması büyük işlere kalkışıp cesaretinin kırıldığı bir dakikalık bir heves ancak filmin en dokunaklı sahnesinin bu olduğunu da söyleyebiliriz. Barın arka sokağında dayak yediği bir sahne ile başlayan film yine barın arkasında dayak yediği bir sahne ile sonlanıyor. Çokça olay yaşar bu süreçte, Jean'in bebeğinin babası olma ihtimali bulunurken eski kız arkadaşından bir çocuğu olabileceğini öğrenir, yolda kalır, kavga eder ancak filmin sonuna vardığımızda hayatında değişmiş pek bir şey yoktur. Llewyn'in hayatının hep bu şekilde dönüp giden bir kısır döngü olduğunu anlatan bu geriye dönüş hayatı hakkında bilmemiz gerekenleri anlatır. Film, hayatından alınmış bir kesitken aslında hayatının tamamını özetliyordur.

    "Çok yoruldum. İyi bir uykuya ihtiyacım olduğunu düşünüyordum ama daha fazlası gerek."

    Llewyn Davis, gerçek bir müzisyen olan Dave van Ronk'tan esinlenerek yaratılan bir karakter, filmde kullanılan müziklerin bir kısmı da yine van Ronk'a ait. Koyu ve özellikle yeşil ağırlıklı tonlarıyla dikkat çeken filmin sinematografisini Amélie (2001) filminden tanıdığımız Bruno DelBonnel üstleniyor. Bir folk sanatçısının hayatını anlatan filmi öne çıkaran yönünün müzikleri olması tabi ki kaçınılmaz. T Bone Burnett’in elinden çıkan şarkılar ile film akıp giden keyifli bir serüvene dönüşürken son sahnede Bob Dylan’a yapılan gönderme ile gülümsetmeyi de ihmal etmiyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.