''Tüm istediğim, olmam gereken yerde olmak.''
Shkizein, Antik Yunan dilinde "split" (parçalanma, bölünme, kırılma) anlamına gelirken "schizophrenia" kelimesinin de ilk yarısını oluşturuyor. Diğer yarısının karşılığı ise ''phren'' yani ''spirit'' (ruh). Clapin'in de bize anlatmaya çalıştığı şey tam olarak bu bölünmüşlük hissi. Henry, olduğunu sandığı gerçeklik ve asıl gerçeklik arasında bölünüyor ve dengeyi kuramıyor. Dışarıdan her şeyin normal olmasına rağmen, kendisine ve diğer insanlara karşı yabancılaşarak tamamen soyutlanıyor. Doktoru dahil çevresindeki hiçbir insanın onun nasıl hissettiğini anlayamadığını, dahası bunu önemsemediklerini fark ettiğinde Henry için hiçbir şeyin önemi kalmıyor.
''Az olmuş, çok olmuş ne fark eder ki? Asıl yerinizden kaç santim kaymış olduğunuzu bilmenin ne yararı var ki artık? Emin olduğum bir şey varsa o da nerede olduğum beni o kadar da rahatsız etmiyor artık. Artık değil...'' Jérémy Clapin hafif şizofreni teması altında, insanın kendisiyle olan hesaplaşmasını, 13 dakika gibi kısa bir süre içinde seyirciyi tatmin etmeyi başararak işliyor. Yönetmenin, etkileyici konusu için anlatmayı seçtiği son derece özgün -kişinin kendisinden önce uzaklaşması ve bu uzaklaşmanın ardından daha da dibe çekilerek görünürlüğünü kaybetmesi- metaforu ile izlerken su gibi akıveren Shkizein kesinlikle kısa bir animasyon filmden fazlasını içeriyor. İyi seyirler. "Buradayım! Burada! Hayır, orada değil... Buradayım! Hey! Hey! Buradayım!"Kaynak: 1
Yorum Bırakın