Rolleri İçin Büyük Fedakarlıklarda Bulunan 10 Aktör

Rolleri İçin Büyük Fedakarlıklarda Bulunan 10 Aktör
  • 3
    0
    1
    0
  • İşini en doğru biçimde yapmak her insana takdir kazandırır. Başarıya ulaşmak çok çalışma ve istikrar gerektirir. Ancak bazen yapılan bazı fedakarlıklar başarının yolunu daha kolay açabilir. Başarıya ulaşmak için bazı şeylerden feragat etmek, bunu yaparken bizi zorlasa da sonunda ulaşılan yol buna değerdir. Aktörler de fedakarlık yapanlar arasında yer alır. Üstelik biz izleyiciler aktörlerin bu fedakarlıklarına izlediğimiz filmlerde bizzat şahit oluruz. İşte karşınızda rolleri için büyük fedakarlıklar sergileyen 10 ünlü aktör.

    Sylvester Stallone – Rocky

    Aksiyon filmlerinin vazgeçilmez ismi Sylvester Stallone, hem ilginç hayat hikayesiyle hem de hayat verdiği efsanevi karakterlerle adından söz ettiren bir aktör. Zorlu bir çocukluk sonrası ekonomik açıdan oldukça büyük zorluklar yaşayan Stallone, Muhammed Ali – Chuck Wepner boks maçı sonrası hayatını değiştiren bir işe koyuldu. Yazmaya başladığı Rocky filminin senaryosu 20 saat içinde hazırdı. Üstelik oldukça da beğenildi ve yüklü meblağlar içeren bir yığın teklif aldı. Ancak Stallone, filmin yıldızı olmayı da istiyordu. Bu sebeple gelen iyi teklifleri gözünü kırpmadan reddetti. Daha sonra Stallone’nin isteği kabul oldu ve Rocky efsanesi başladı.

    Jim Carrey – Man on the Moon

    Holywood’un belki de en hiperaktif ismi Jim Carrey. Genellikle komedi filmlerinde gördüğümüz Jim Carrey, bitmeyen enerjisi ile ekranların en çılgın aktörlerinden biri. Genelde enerjik rollerde gördüğümüz Carrey’nin Truman Show gibi sade bir oyunculuk sergilerde filmlerde de görünmesi, ona duyulan hayranlığı artırdı. Milos Forman’ın yönettiği Man on the Moon filmi de Carrey’nin bu tarz oyunculuk sergilediği bir yapım. Üstelik Carrey, bu filmdeki rolüne hazırlanırken oldukça büyük fedakarlıkler sergiledi. Kendi ailesini ve arkadaşlarını kendisinden uzaklaştıran Carrey, aynı zamanda hazırlık sürecinde kendi ismini bile reddetti. Filmde profesyonel bir güreşçi olan Andy Kaufman’ın hayatını canlandıran Carrey, role hazırlanırken kendi ismi yerine Andy olarak çağırılmayı tercih etti. Her ne kadar film pek başarılı olamasa da Carrey, filmdeki rolüyle Altın Küre almayı başardı.

    Christian Bale – The Machinist

    Christian Bale’in görünüşü, kariyeri boyunca sürekli değişikliğe uğradı. Kimi zaman şişman bir karakter olarak görünen Bale, bazen de bir deri bir kemik karakterlere büründü. Hele oynadığı The Machinist filminde uykusuz bir kişi olan Trevor Reznik karakterine bürünürken sınırları oldukça zorladı. Üstelik Bale’in vücut ağırlığı, çok kısa zamanlar içerisinde değişiyordu. Öyle ki bir süre sonra doktorlar, Bale’i bu konuda sert bir dille uyardı. The Machinist filmindeki görüntüsü bir ölüyü andıran Bale, artık zayıflık konusunda sınır noktadaydı ve biraz daha kilo vermesi durumunda sağlığı açısından büyük bir tehlikeye girecekti. Bale’in performansına karşılık film gişede büyük bir patlamaya uğradı. Bale ise çoktan Batman olmak için kilo almaya başlamıştı bile.

    Tüm Film Ekibi – One Flew Over the Cuckoo’s Nest

    Ken Kesey’in aynı adlı romanından uyarlanan One Flew Over the Cuckoo’s Nest filmi, tüm zamanların en iyi filmleri arasında gösteriliyor. Ünlü aktör Jack Nicholson, filmdeki performansı ile büyük bir ilgi uyandırdı. Film hakkındak en ilginç gerçek ise filmin çekildiği Oregon Eyalet Psikiyatri Hastanesi’ndeki bazı hasta ve personelin filmde yer alması. Örnek olarak Dr. John Spivey karakteri, hastanedeki gerçek eğitim müfettişi Dr. Dean Brooks tarafından canlandırıldı. Filmin çekimi esnasında film ekibi adeta hastanede yaşıyordu. Bizzat psikiyatrik hastalarla iletişime geçtiler. Filmin yönetmeni Milos Forman, bazı doğaçlama grup terapileri düzenledi. Filmin kadrosundan Danny DeVito, çekimler boyuncu kendisine hayali bir arkadaş edindi. Bir süre sonra da bundan dolayı oldukça endişelendi. Sydney Lassick ise adeta mental bir çöküş yaşadı ve setten ayrılması gerekti. Kötü hemşire Ratched rolündeki Louise Fletcher ise aktörlere daha yakın olabilmek için tüm meslektaşları önünde kıyafetlerini parçaladı.

    Andy Brody – The Pianist

    Roman Polanski, İkinci Dünya Savaşı sırasında Varşova gettosundan kurtulmaya çabalayan Yahudi bir piyanisti canlandırması için Andy Brody’i boşuna seçmedi. Brody, azmi ve fedakarlıkları ile rolüne en iyi şekilde adapte olabilmek için zorlu bir diyet sürecinden geçti. Sadece haşlanmış yumurta, buğulanmış sebze ve az miktarda balıkla beslenen Brody bu azminin karşılığını aldı ve 14 kilo kaybetti. Üstüne üstlük bu ani kilo kaybı, Brody’nin huysuzlaşmasına sebep oldu. Ancak bu, Brody’nin rolüne daha iyi adapte olmasına sebep oldu. Brody’nin azminin bir diğer göstergesi de günde 4 saat yaptığı piyano çalma pratikleriydi. Brody’nin azminin yanında bazı fedakarlıkları da vardı. Kendisini ailesinden soyutlayan Brody, kendi aracını ve evini sattı. Karaktere bürünmek için bazı sosyal ilişkilerinden feraget eden Brody, bununla da kalmayıp bazı maddi mülklerden de kaçındı. Neticede Brody, verdiği yoğun emeğin karşılığını aldı ve The Pianist, pek çok ödüle kucak açtı.

    Robert de Niro – Cape Fear

    Robert de Niro, suç filmleriyle ön plana çıkan bir aktör. Bu sebeple Martin Scorsese’nin 60’lı yılların klasiklerinden Cape Fear filmi için de Niro oldukça iyi bir adaydı. Bu zamana kadar pek çok efsanevi rollerde gördüğümüz de Niro, bu filmde de işinin ehli olduğunu gösterdi. De Niro’nun büründüğü Max Cady karakteri, oldukça çılgın ve şiddet yanlısı bir karakterdi. Özellikle vücüdundaki dövmeleriyle oldukça tehlikeli bir karakter olan Cady’e dönüşmek için de Niro, büyük fedakarlıklarda bulundu. De Niro’nun vücüduna bitkisel boyalarla yapımı aylarca süren dövmeler eklendi. Ayrıca de Niro, dişlerinin kötü görünmesi için 5000 dolara yakın harcama yaptı. Çekimler bittikten sonra ise dişlerinin düzelmesi için 20000 dolar daha harcadı. De Niro hem bu fedakarlıklarıyla ve filmdeki performansıyla iki dalda Oscar’a aday gösterildi.

    Joaquin Phoenix – I’m Still Here

    Joaquin Phoenix aklını kaçırdığı garip bir dönemden geçti. Phoenix, bir talk-show programınde oldukça tuhaf davranmış, uzun sakalları ile rapçi olmak için oyunculuğu bırakmaktan bahsetmişti. Programın sunucuları onu nasıl idare edeceklerini bilememişlerdi. Üstelik Phoenix, gerçekten rap dünyasına atıldı. Aynı zamanda pek çok kötü alışkanlıkta da bazı deneyimler yaşadı. Ancak tüm bunlar bir performans sanatından ibaretti. Phoenix’in yer aldığı proje dahilinde ünlü oyuncu, adeta bir deli gibi göründü. Ünlülerin yaşamının ve kültürünün olumsuz eğilimlerini incelemek için yapılan I’m Still Here belgeseli için oldukça garip hareketler sergileyen Phoenix, her ne kadar kalıcı bir zarara uğramasa da yapım, Phoenix kadar şanslı değildi.

    Daniel Day-Lewis – Tüm Filmleri

    Daniel Day-Lewis’in oyunculuk konusundaki yöntemi gerçekten çok şaşırtıcı. Karakterleri hakkında yaptığı araştırmalar ve role adapte olmak için aldığı tedbirlerle Lewis, bu konuda büyük bir üne sahip. 1996 yılından itibaren sadece 7 filmde rol ala ünlü aktör, oldukça seçiçi. Üstelik Lewis’in kendi özel hayatı da oldukça gizemli çünkü pek gözler önünde bulunmuyor ya da çok az röportaj veriyor. 1989 yapımı My Left Foot filmi çekilirken Lewis, zamanının büyük bir bölümünü tekerlekli sandalyede geçirdi. Bunu filmdeki rolüne adapte olabilmek için yaptı. Hatta o kadar uzun süre tekerlekli sandalyede kaldı ki iki kaburgası zarar gördü. Ancak aldığı Oscar Ödülü buna değerdi. The Last of the Mohicans filminin çekimlerinde ise Lewis, ömrünün 6 ayını vahşi doğada geçirdi. In Gangs of New York filmi çekim aşamasındayken Lewis, soğuk havalarda ceket giymeyerek kendini sertleştirmeyi amaçladı. Bu onun zatürreye yakalanmasına sebep oldu.

    Marlon Brando – The Men

    Daniel Day-Lewis gibi Marlon Brando da karakterlerine adapte olmak için oldukça sert bir yöntem kullananlardan. The Men filminin çekimleri esnasında Brando, bir ayı Gazi İşleri Hastanesi’nde geçirdi. Film, İkinci Dünya Savaşı’ndaki bir grup askerin mental ve fiziksel zorluklarla uğraşmasını anlatıyordu. Brando’nun hastanede kaldığı süre boyunca hastane personeli veya hastalar onun kim olduğunu bilmiyordu. Brando bu süre boyunca günlerce yatakta kaldı. Belden aşağısı felçli gibi davrandı ve sadece kollarını kullanarak yataktan kalkıp tekerlekli sandalyesine geçmeyi öğrendi. Bir süre sonra kim olduğunu söylediğinde ise doktorlar çok şaşırsa da onun bu yöntemine saygı duydular. Brando ve doktorlar, bir gece bir bara bir şeyler içmeye gittiklerinde o yine tekerlekli sandalyedeydi. Yanlarına gelen bir kadın Tanrı’ya gerçekten inanırsa Brando’nun yürüyebileceğini söyledi. Bunun üzerine Brando, kadını ve oradakileri şaşırtarak yavaş yavaş sandalyesinden ayağa kalktı ve yürüyebileğini çığlıklar ve alkışlar eşliğinde haykırdı. Bu anı onun role girmesine oldukça katkıda bulundu.

    Heath Ledger – The Dark Knight

    Heath Ledger’ın The Dark Knight filmindeki Joker rolü bir efsane niteliği taşıyor. Ledger’ın bu başarısının arkasında ise büyük ve zorlu bir hazırlık süreci yatıyor. Bir ay boyunca kendisini bir otel odasına kilitleyen Ledger, kendisini dış dünyaya soyutladı. Joker kadar psikopat biri haline gelmeyi hedefleyen Ledger, bu süre zarfında günlüğüne tuttuğu Jokervari sözlerle de adından söz ettirdi. Öyle ki bir süre sonra Ledger’ın geldiği nokta film ekibi için de rahatsız edici olmuştu. Ledger, filmin çekimleri esnasında ani bir şekilde öldüğünde Ledger’ın ölümü hakkında değişik teoriler ortaya atıldı. Kimileri Ledger’ın zamanında aldığı ilaçlar sebebiyle öldüğünü söylerken kimileri de Ledger’ın gerçek ölüm sebebinin Joker rolüne hazırlanmak olduğundan söz etti. Tim Burton’ın Batman filminde Joker karakterini canlandıran Jack Nicholson, onu uyardığını bile söyledi. Ancak tabi bunlar spekülasyonlardan ibaret. Biz yine de Ledger’ı bir Hollywood efsanesi olarak hatırlayacağız.

    Yorumlar (1)
    • Daniel Day Lewis aynı zamanda Gangs of New York filmindeki karakterinden dolayı gerçek bir kasap gibi et kesmeyi öğrenmiştir.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.