Rasyonel Düşüncenin Estetik Çöküşü: Resimde Romantizm

Rasyonel Düşüncenin Estetik Çöküşü: Resimde Romantizm
  • 0
    0
    0
    0
  • 18. yüzyıl sonundan 19. yüzyıla kadar etkin olan Romantizm; edebiyat, müzik ve resim gibi birden fazla alanda kendini göstermiştir. Temelde Neoklasik anlayışa bir tepki olarak ortaya çıkan Romantizm, duyguların rasyonel düşünceye üstünlüğünü –bazı durumlarda eşitliğini- savunmuştur. Günümüzdeki sanat ve sanatçı tanımının oturmasında da önemli rolü olan Romantik akımı daha iyi anlayabilmek için dönem şartlarını ve önemli olayları da kavramak gerekir.

    Tarihsel Bağlamda Romantizm

    Romantizm akımı, tarihten de anlaşılacağı üzere Sanayi Devrimi ile eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır. Romantizm’in tepkisi doğrudan Sanayi Devrimi’ne değildir ancak Sanayi Devrimi ile tetiklenen köklü değişiklikler ve halkın uğradığı hayal kırıklıkları akımın doğmasında etkili olmuştur. Bu hayal kırıklıklarının başında da Aydınlanma Hareketi ve Fransız Devrimi gelmektedir. Bu iki hareket dünyanın bugünkü özgürlük tanımının oluşmasında çok önemli rol oynamışlardır. Ancak dönem insanları için birçok farklı beklentinin de hayat bulmuş hali olmuşlardır. Daha iyi bir dünya vaadi ile çevresine insanları toplayan bu hareketler her ne kadar başarıya ulaşmışsa da siyasal ve toplumsal kargaşayı artırmışlardır. Bu durum, farklı bir hayat için bunlara bel bağlayan milyonları hayal kırıklığına uğratmıştır. Rasyonel düşünce ve Neoklasik idealler birçok insan için inandırıcılığını yitirmiş, giderek büyüyen kaos ortamında bunlara karşı bir tepki oluşmuştur. [caption id="attachment_187958" align="aligncenter" width="2000"] Şeytanköprüsü İnşaatı, Carl Eduard Ferdinand Blechen, 1833
    Sanayi Devrimi ve getirdiği hızlı değişim Romantiklerin tepkisini çekmiş olmasına rağmen resimlerine konu olduğu da olmuştur.[/caption] İşte burada ‘içe dönüş’ hareketi başlar. İç dünya ve kişisel deneyimler önem kazanır. Artık toplum içinde birey olma olgusu sorgulanmaya başlamıştır ve bu tekillik hali önemli görülmektedir. Aynı zamanda kişinin içsel dünyası, orada yaşadıkları, hayalleri ve hisleri de kaydedilip paylaşılmaya değer olgular olarak nitelendirilmektedir. Dönem felsefesinin de etkisi ile Romantizm zamanla bireyi ve bireyin iç dünyasını öne çıkarma durumundan bir adım öteye taşınmıştır. Bir grup Romantizm’i, coşkun duyguları övme aracı haline getirmiştir. Aynı zamanda ‘yüce doğa’ olgusu da doğmuştur. Doğa karşısında büyülenme ve onun büyüklüğünü kabul ederek yüceltme Romantik sanatçıların sıkça sığındığı bir dışa vurum yöntemi haline gelmiştir. [caption id="attachment_187956" align="aligncenter" width="1000"] Norveç Fiyort Manzarası, Anders Monsen Askevold, 1889[/caption]

    Romantizm ile Değişen Sanatçı Kavramı

    Edebiyat, müzik ve felsefede büyük yankılar uyandıran akım elbette sanatta da kendi anlayışını oluşturmuştur. Ancak Romantizm’in sanatta kendi ekolünü oluşturması teknik değişimlerden önce sanatçının tanımının değişmesi ile başlar. Önceki çağlarda görevi bir nevi tarih belgeciliği olan ressam, bu çağlarda özgürlük kazanmaya başlar. Artık sanatta tek bir doğrudan ve belirlenmiş konulardan bahsetmek mümkün değildir. Ressam farklı teknikler kullanabilir ve sıra dışı konulara kendi tercihiyle yönelebilir. Hepsinden önemlisi, artık yalnızca önünde olanı çizmek zorunda olmadığından iç dünyasını tuvale yansıtabilir. Hayal gücünün sanata girişi ve sanatçı ile ilişkilendirilişi de bu döneme rastlar. [caption id="attachment_187965" align="aligncenter" width="300"] Karabasan, Henry Fuseli, 1781[/caption] Tabloda uyumakta olan beyazlar içindeki bir kadının kabus görme hali betimlenmiştir. Kadının duruşunun cinsel imalar içerdiği gibi yorumlar da bulunmaktadır. Ancak eserde önemli nokta Ortaçağ'da rüyalara girdiğine inanılan iblisin herhangi bir sembolizm amacı taşımadan gerçek hayattan bir ana yerleştirilmiş olmasıdır. İzleyici burada fantastik bir sahne ile karşılaşır. Kadının beyazlığı ve iblisle bütünleşmiş karanlık geri plan dramatik ve ürpertici bir etki yaratır. Romantik dönemde herhangi bir ders verme amacı taşımayan ancak duyguları harekete geçiren bu tarz  alışılmadık sahneler ile karşılaşılabilir.  Ayrıca sanatçı, toplum içindeki konumunu da bu dönemde kendi belirleme imkânını bulur. Kimi sanatçılar isyanlara karşı duruş sergiler ve saraylardaki yerlerini korumak isterler. Kimileri tam bir muhalif kimliği kazanır. Kimileri ise siyasi ihtilallere destek vermekle beraber sanat anlayışında Romantizm’i benimser. Bu sanatçıların bazıları Neoklasik idealleri kısmen, bazılarıysa tamamen reddeder ve Romantik akımın sanatçıya yüklediği ‘kalabalıklar içinde yalnız/kendini arayan’ kimliğini kabul ederler. [caption id="attachment_187976" align="aligncenter" width="225"] Sis Denizi Üzerinde Bir Gezgin, Caspar David Friedrich, 1818[/caption] Konu bakımından Romantizm'e tam uyan bu eserde sis denizini izleyen bir gezgin görülür. Gezginin yüzü görünmez, bu da seyircinin hayal gücünü tetikler. Sislerin gizlediği belirsizliğe bakan gezgin aslında varoluş sancısı içindeki sanatçının bir temsilidir. Doğanın yüceliğini de vurgulayan eserde, sanatçının iki seçeneği vardır. Kendini belirsizliğe bırakabilir ki bu da fiziksel dünyada yaşamına son vermek anlamına gelir. Ya da yaşadığı bu uç noktadaki deneyimi kendine katarak değişmiş olarak topluma dönebilir. Sanatçının kendi iç dünyasını ve varoluşunu sorgulamasını anlatan resim Romantik dönem sanatçısını başarılı şekilde anlatır. 

    Romantik Resmin Konusu

    Romantik dönemde resimde konular fazlaca çeşitlenmiştir. Ancak manzara resmi en çok öne çıkan türlerden olmuştur. Önceki çağlarda pek rağbet görmeyen manzara resimleri, dönem sanatçılarının doğaya duyduğu derin hayranlık sonucu artmış ve kabul görür hale gelmiştir. Bu resimlerden bazıları salt doğayı övme amaçlı yapılmış olsa da kimileri içinde sembolik anlamlar barındırır. Doğa resimleri ressamların kendi doğdukları ya da yaşadıkları yeri betimliyor olabilir. Zira bu dönemde yerel kültüre büyük bir ilgi başlamıştır. Ressamlar kendi doğdukları evi, büyüdükleri tarlayı tuvale aktarabilirler. Bunu yaparkenki amaçları hislerini de izleyiciye yansıtmaktadır. Ressam kendisine güvenliği ve sakinliği hatırlatan çocukluk evini aynı duyguları izleyiciye de yaşatacak şekilde resmetmeye çalışır ve bu amaçla esere bazı semboller yerleştirebilir. [caption id="attachment_187964" align="aligncenter" width="254"] Vadideki Çiftlik, John Constable, 1835[/caption] John Constable bu eserde büyüdüğü yerde gerçekten var olan ve yaklaşık 80 yıldır aynı kişinin yaşadığı bir evi betimler. Bu yer sanatçının gözünde hızla yozlaşan dünyada tahrip olmamış, saf insani duyguların temsilidir.  Manzara resimlerinin yanı sıra bu dönemde siyasi göndermelere sahip eserler de sıkça gündeme gelmiştir. Birçoğu sansasyon yaratan eserler, genelde hükümetin tamamını ya da yönetici sınıfından bir grubu eleştirme amaçlı resmedilmiştir. [caption id="attachment_188008" align="aligncenter" width="404"] Medusa'nın Salı, Theodore Gericault, 1819[/caption] 1815 civarında bir Fransız fırkateyninin yaşadığı gerçek bir kazayı anlatan eser, sergilendiğinde büyük sansasyon yaratmıştır. Ana gemi, söylenene göre işine siyasi bağlantıları sayesinde getirilmiş fakat aslen yetersiz bir kaptanın hatası yüzünden karaya oturmuştur. Gemideki yükleri kaybetmemek adına kurtarma sandalları indirilmiş ancak gemideki insanlara yetersiz gelmiştir. Bunun üzerine 147 kişi derme çatma bir sala alınmış ve geminin salı çekeceği söylenmiştir. Geminin ağırlığı taşıyamadığı anlaşılınca salı gemiye bağlayan halatlar kesilerek 147 kişi kaderleri ile baş başa bırakılmıştır. Henüz ilk günden tükenen yiyecekler ve zaten olmayan içme suyu sebebiyle üçüncü günden kavgalar ve yamyamlık baş göstermiştir. Neredeyse 2 hafta sürüklenen salda sağ kalan 15 kişiyi Argos adlı bir gemi tesadüfen görmüş ve kurtarmıştır.  Bu eserde de ressam o anların umutsuzluğunu gerçekçi biçimde yansıtmaya çalışır. İzleyiciye saldakilerin yaşadığı dehşeti hissettirmek ister. Ayrıca izleyici bu zor durumdaki insanlara acır ve onlar için üzülür. Bu da Romantik akımın insani duyguları harekete geçirme amacına uygundur. Ayrıca okyanustaki günler yüzünden sefil olan insanlar, insanın doğa karşısındaki yetersizliğini ve doğanın gücünü de vurgular.  Eser, Romantik konusu ve anlatımına rağmen teknik olan klasik bir tekniğe sahiptir. Işık gölge kullanımı dramatiktir ve hisleri güçlendirir. Eserin sol alt köşesinden sağ üste doğru insanlar bir piramit oluşturur. Sol alttakiler Argos'u henüz görmemiş ve ümitsiz, ölmek üzere olanlardır. Üsttekiler ise ümitle gemiye kumaş parçaları sallarlar. Bu da insanın en sefil durumdan umut haline geçişini piramit ile aşama aşama anlatır.  Sanatçı bu eser için arkadaşlarından modellik yapmalarını istemiştir. (Kırmızı eşarplı ümitsiz bir şekilde oturan adam için Eugene Delacroix modellik yapmıştır.) Ayrıca vücudun çürüme aşamalarını görmek için morga gitmiş ve kopmuş kol, bacak gibi organları da atölyesine getirmiştir.  Etkisini Fransa başta olmak üzere İngiltere ve Almanya’da da gösteren Romantik akım teknik açılardan sanatçıdan sanatçıya değişen üsluplara sahiptir. Bu üslup ve palet farklılıkları genelde söz konusu ülkenin sanat akademisine karşı bir duruş alma eğilimindedir. Ancak mutlaka bir genelleme yapmak gerekirse ışık gölge zıtlığından ve bunun yarattığı dramatik etkiden çokça yararlanıldığı söylenebilir. 19. yüzyılın başına kadar etkinliğini sürdüren Romantik akım, zamanla yerini Realizm’e bırakmış ve rasyonel düşüncenin yeniden yükselişi ile de yetersiz görülmeye başlamıştır. Modern sanatçının tanımlanmasında önemli bir yeri olan Romantizm bugün hala beğeni toplamaktadır.

    Diğer Önemli Eserler

      [caption id="attachment_188036" align="aligncenter" width="392"] Eugene Delacroix, Halka Yol Gösteren Özgürlük, 1830[/caption] Akımın en bilinen eserlerinden olan bu tablo genelde 1789'daki Fransız Devrimi ile ilişkilendirilse de 1830'daki Temmuz Devrimi'ni konu alır.  Resimde Özgürlük, göğsü çıplak ve güçlü bir kadın olarak betimlenir. Bu temsili bir anlatımdır. Klasik Yunan kadın tasvirlerini andırsa da zarafeti değil güçlü duruşu öne çıkarılmıştır. Özgürlük, elinde üç renkli Fransız bayrağı ile başkaldırı simgesi bir tüfek tutar. Bu kırmızı, mavi ve beyaz detaylar resim boyunca belli noktalarda kendini belli ederek izleyicinin gözünü tüm resim üzerine dolaştırır.  Eserde ışık ve gölge dramatik bir şekilde kullanılmış ve bu kaos ortamını daha güçlü hissettirmiştir. Önde sağda yerde yatan asker tahttan indirilen kralın mağlubiyetini temsil eder. Solda ise halkın direnişi sırasında ölen yarı çıplak bir figür görülür. Askerin hemen arkasında Özgürlük bir tahtaya ayağını koymuştur. Bu, kazanılan zaferin ve sınıfları ayıran bariyerin kalkmasının bir temsilidir. Özgürlük figürünün sağ yanında bir çocuk elinde silahlar ile görülür. Romantik akıma uygun olarak bu çocuk figürü özellikle seçilmiştir. Ellerinde silahlar ile kararlı bir şekilde koşan çocuk görüntüsü birçok kişi için sarsıcıdır.  Özgürlük figürünün sol yanında ise burjuva, işçi, öğrenci gibi halkın farklı tabakalarından insanlar bir arada görülür. Hepsi direniş içindedir. Arkadaki Notre Dame görüntüsü önündeki bu betimleme, Paris halkının başlattığı bu devrimin sınıf farkı gözetmeden herkesi kabul ettiğini göstermektedir.  Delacroix'in silindir şapkalı burjuva figürünü oluştururken kendini örnek aldığı düşünülmektedir.  [caption id="attachment_188271" align="aligncenter" width="392"] 3 Mayıs 1808, Francisco De Goya, 1814[/caption] Bu eser bir savaş sahnesinin kişisel bir bakış açısı ile anlatıldığı ilk eserlerden olduğu için sanatta modern perspektife ve konulara geçiş açısından büyük önem taşır. Bu eserde Goya, klasik savaş sahnesi betimlemesini bir kenara iter. Artık sanatçının görevi tarihi belgelemek değildir. Goya da halkının uğradığı zulmü kişisel perspektifinden aktarmaktan çekinmez.  Eserde Fransız birliklerinin 8 Mayıs 1808 günü Madrid'deki direnişçileri kurşuna dizmesi tasvir edilir. Karanlık geri plan resmin gergin ve karamsar havasını artırır.  Fransız askerleri duygusuz ve tekdüze şekilde dizilmiş, kurban ettikleri insanlar ile çok yakından göz temasında olmalarına rağmen herhangi bir duygu göstermemektedirler. Karşılarında bulunan Madridliler ise farklı duygular ve duruşlar ile bu birliğe büyük bir zıtlık oluşturur. Askerlerin kıyafetleri de bu soğukluk ve duygusuzluk halini destekleyecek tonlardadır.  Sol alt köşede birbiri üstüne yığılmış ölü bedenler görülür. Kanları hala akmaya devam etmektedir. Diğer insanlar ise çaresizce artık kaçınılmaz olan ölümlerini beklemektedirler. Kollarını teslim olmuş gibi açan figür korku içindedir. Figürün yanında, solda ellerini kenetlemiş dua eden papaz olduğu düşünülen bir figür daha görülür. Bu sahne ve ateş altında kalmak üzere olan adamın kollarını çarmıha gerilecek gibi açması İsa'ya bir göndermedir. Zaten figürün ellerinde stigmata izleri de görülebilir. Sanatçı burada halkı adına acı çeken insanlara tanrısal bir değer yüklemiştir.  Barok sanatın dramatik ışık gölge kullanımını Romantik akıma çok iyi uyarlayan Goya, burada da tek ışık kaynağını ölmek üzere olan beyaz gömlekli figüre doğrultarak gerilimi artırmıştır. Ancak izleyiciye dramayı yalnızca ışıkla vermez. Kimi ağlayan, kimi dua eden kimi de infazı görmemek için yüzünü kapayan bu çaresiz kalabalığın durumunu çok iyi bir şekilde izleyiciye geçirerek izleyicinin onlar için üzülmesini sağlar.  İmza attığı bu etkileyici esere rağmen Goya aslında işgalci Fransız birlikleri için saray ressamı olarak çalışmıştır. Fransız işgalinden önce saray ressamı olan Goya, işgalden sonra da konumunu korumayı başarmış ve 3 Mayıs 1808 tablosunu işgalden sonra yapmıştır.      Kaynaklar:  Hayalperest Yayınları, Sanatın Tüm Öyküsü, Stephen Farthing https://www.istanbulsanatevi.com/resim-ekolleri/romantizm-sanat-akimi/ https://artsandculture.google.com/entity/romantizm/m06hsk?categoryid=art-movement https://www.sanatabasla.com/

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.