Twitch Yayıncısı PQueen İle Röportaj

Twitch Yayıncısı PQueen İle Röportaj
  • 0
    0
    0
    0
  • Selamlar, Wannagate Okurları!  Bugün Wannagate satırlarında; Twitch'in ve Kütahya'nın(!) en eğlenceli İzdivaç sunucusunu ağırlamaktayız. Pelin Baynazoğlu, namı-diğer PQueen ile röportajımızı yazıyor ve size iyi okumalar diliyorum.  [caption id="attachment_188525" align="aligncenter" width="750"] Bu resim Instagram'dan @gluegallery hesabından izni dahilinde alınmıştır.[/caption]   Alihan: En klişe soruyla başlıyorum. Pelin ''PQueen'' Baynazoğlu, kimsiniz? Necisiniz? Kendinizden biraz bahseder misiniz? PQueen: Ben Pelin. Aslında işin en ilginç tarafı da bu. İlk günden beri sürekli söylememe rağmen, adımı kimse bilmiyor. Bilinenin tam tersine Ankaralıyım, Kütahyalı değilim! Üniversite eğitimini almak için buraya geldim. Daha sonrasında, hocalarımın da ricası üzerine bir yüksek lisans ve formasyon için burada kalma kararı aldım. O sebeple Kütahya'da kaldım.  A: Kütahya'lı olduğunuz iddiasını ortaya atan şahsı tanıyor musunuz?  P: ''Kütahyalı olduğum iddiasını ilk ortaya atan kişi; Can Sungur!''  Ben Kütahya'da yaşıyorum ve kendisi bununla sürekli dalga geçiyor. Bunun görünmeyen bir kısmı da var! Yayınlarımda dalga geçiyor, benim yayınlarımda Chat'e gelip dalga geçiyor. Ekstradan bir de günlük hayatta bu onun dalga konusu. KalkGel isimli bir etkinlik yapıyoruz. Bu etkinlikte bile beni, sahneye çağırırken; ''Kütahyalı Pelin'' olarak çağırıyor.  A: Demek sorumlusu Can Sungur! Kütahyalı olmadığın gerçeğini öğrendiğimize göre...  P: Evet, ama şundan yüzde yüz eminim ki bu habere rağmen, Kütahyalı olduğumu söyleyenler olacaktır!  A: Olmaz, öyle şey. Burada röportajımız var, belgeledik bunu. Şimdi sıradaki sorumuza geçiyorum. Yayın içinde veya dışında oynamaktan en çok keyif aldığın oyun hangisi?  P: Bunun çok fazla cevabı var, o kadar fazla ki ama eğer konsol üzerinden bir oyun söylemek gerekirse; God Of War! Onu yayında bitirdim, yayında bitirdikten sonra da oyuna ara ara girip, sandalla biraz daha gezinip, görev yapmadan dolandığım oldu. Zaten oyunun kötü olduğunu savunan bir insan olduğunu düşünmüyorum. En fazla tarzı değildir bu tür bir oyun. O yüzden beğenmemiş olabilir. Belki beklentisini uç noktaya taşımıştır ama... Yok ya, uç noktada bir oyun gerçekten!  Eğer PC'de en çok hangi oyun seni etkiledi diye soracak olursan kesinlikle; GRISS. Atmosferi, oynanışı ve alttan alta insana hissettirdikleri kesinlikle çok iyiydi. En eğlenerek oynadığın hangisi dersen, Democracy!  A: Yayınlarını bu kadar sık yapmak, seni yoruyor mu?  P: Hiç yormuyor. Çünkü, ben ilk yayın açmaya başladığımda, depresif ve iğrenç bir dönemden geçiyordum. Arkadaşlarım o sene Kütahya'dan gitmişlerdi. Yüksek lisansa başlamıştım, kendimi Kütahya'da yalnız ve kötü hissediyordum. Batuhan'ın, Pelin hiç değilse bir yayın aç, Chat'e gelen insanlarla muhabbet edersin. İnsan depresyondan ve iğrençlikten kurtulmak için geldiği bir yerden sıkılmıyor. Yani en azından ben sıkılmıyorum.  Hatta tam tersine, şunu düşünüyorum her gün; ''Yayın açmayıp ne yapacağım ki?'' Yayın açmıyorken de oyun oynuyorum. Hatta bazen, yayını kapatıp oynuyorum. O yüzden hiç yormuyor. En azından bir şeylerle meşgulüm.  A: Diğer yayıncıların işlerinden vakit bulup yapamayacağından daha fazla yayın yapıyorsun. Bu soruyu o yüzden sordum.  P: Evet. Sponsorluk veya iş için İstanbul'a giderken de bu böyle. Yayını kapatıyorum, İstanbul'a gidiyorum ve gece geri dönüyorum. Yayın açmak, insanlarla iletişim ve etkileşim halinde olmak, beni motive ediyor. Birilerinin; ''Günüm çok kötü geçiyordu Pelin. İyi ki varsın!'' demesi çok çok iyi hissettiriyor. O yüzden yoğunlukta bile olsam, elimden geldiğince hiç yayın aksatmamaya çalışıyorum.  A: Yayınlamaktan ve içinde bulunmaktan en çok keyif aldığın seri hangisi?  P: Yapmaktan, en en en keyif aldığım şey; Twitchdivaç! Çünkü orada yaptığım bir roleplay var. Gözüme batan bir şeyle dalga geçmeyi severim. Twitchdivaç sırf bunun üzerine bir parodi. Gamze ve Vivien çok trollemese bile ben saatlerce trollüyorum.  İyi sunduğum bir oyun serisini seçmek gerekirse; Detroit Become Human diyebilirim.  A: Senin izlemekten keyif aldığın, kategorisi fark etmeksizin yayın veya yayıncılar var mı?  P: Kesinlikle var! Bir kere Twitch'den haberdar olmamı sağlayan, PintiPanda var! Kendisini yayıncılık diliyle, efendiliğiyle ve oynayış şekliyle PintiPanda'yı çok çok beğeniyorum. Çok da örnek alıyorum kendime.  Ben Twitch'e ilk girdiğimde sadece, CS:GO oynayan bir insandım. Özellikle, şu an söylemekten çekinsem de deli gibi rage atan, sinirlenip küfür eden bir insandım. Kendisini izledikçe; ''İnsanlar benim chatimde de böyle konuşmalı ve saygılı olmalı'' diyerek kendimi bu konuda değiştirdim. Daha sonrasında, Can Sungur! Yayıncılığından öte insan olarak çok ayrı bir sevgim var. Benim algımı çok fazla değiştirmiş müthiş bir insan. Genellikle kaliteli içerikleri kendisinde görüyorum. Konsept olayının Twitch'e gelmesindeki en önemli sebeplerden biri Can Sungur!  A: Şahsen bu konuda katılıyorum. Bana bu konsept yayınlarıyla, televizyon yayıncılığı ve internet yayıncılığının çok da birbirinden farklı olmadığını gösteren kişi de Can Sungur!  P: Televizyon yayıncılığının, kendi kuralları var. Televizyonda, haldır huldur küfürler (bipledikleri için de olsa) yoktur. Biz de mesela buna benzer şeyler yapıyoruz. Direkt biplemek yerine hiç kullanmıyoruz. Panda bunu yapıyor, Can Sungur bunu yapıyor keza ben elimden geldiğince bunu yapıyorum. Tancan öyledir yine aynı şekilde. Aslında KalkGel ekibinin bünyesinde bulunan herhangi bir yayıncıdan bunu duyamazsınız. ''Mert Günhan, Hariç!''  Sorduğunda şunu fark ettim, aslında çok fazla yayıncı var. Bu işe başladığımdan beri çok fazla yayıncıyı izlemeye başladım. Başka örnek göstermek istediklerime gelirsek; Post42 ekibinin yayınlarını izliyorum. Boğaç'ın, Berk'in yayınlarını ve denk gelebildiğim sürece Sonat ve Buğra'nın yayınlarına bakıyorum. Onların da tarzı çok hoşuma gidiyor. Ceren Sungur'u takip ediyorum. Ceren ablayı, yayıncılığın ötesinde bir kadın olarak çok çok seviyorum. Tavrı, konuşma tarzı ve düşünceleri bana o kadar yakın geliyor ki, tabi ki birbirimizden çok farklı iki insanız. Ancak, Ceren abla komik bir şey bile söylese, bunu ilgiyle ve beğeniyle dinliyorsun.  KalkGel ekibi ve Post42 ekibi diyebilirim direkt. KalkGel ekibi bünyesinde bulunuyor olmak bile bana kendimi, çok çok iyi hissettiren bir şey. En çok onları seyretmekten keyif alıyorum. Twitch'de takip ettiğim başka birileri varsa ve aklıma gelmediyse, burada bahsedemediysem lütfen alınmasınlar.  A: O zaman, Wannagate'e has sorularıma geçiyorum. Geek sorularımın ilki ile başlıyorum. Harry Potter mı? Yüzüklerin Efendisi mi?  P: Harry Potter'ın bende çok ayrı bir yeri var. İlk okuduğum seriydi. Beni hayal kurmaya iten bir seriydi. Bu yüzden eğer çocukluğumdaki halime soracak olsam, Harry Potter derdim ama gerek filmi ve gerek kitabı olsun Yüzüklerin Efendisini seçmemek aşırı ayıp olur. Özellikle J.K. Rowling'in sonradan yaptığı açıklamalar yüzünden böyle düşünmemek elde değil.  A: Star Wars mı? Star Trek mi?  P: Star Wars! Durup, başa sarıp, sıralarını değiştirip tekrar tekrar izliyorum.  A: Altılı zarı fırlatıp gelen numaradaki filmi izlemek gibi mi?  P: Evet! Müzikleri de bunu sevmemde büyük etken. Hala arada açıp dinlediklerim var.  A: Pekala kritik bir soru daha, Pokemon mu? Digimon mu?  P: Pokemon! Net Pokemon'dur bu. O camdan atlayan çocuğu asla affetmiyorum. Beni çok büyük bir zevkten mahrum bıraktı. O da beni hayal kurmaya iten bir seriydi.  A: E ama o hayali gerçek yaptılar Pokemon Go ile...  P: O pek olmadı. Ben Didim'de tatildeydim o çıktığında. Bir hevesle indirdim ve dedim ki; ''Lanet Olsun Ya! Hiç istediğim gibi değil!''  Parmağımla kaydırıp Pokemon yakalıyordum. Hiç hoş değil. Keşke telefonu yere fırlatsaydık da öyle oynasaydık!  A: Okumaktan keyif aldığın bir fantastik seri var mı?  P: Bunun için kimse kızmasın ama ben okurken ki heyecanımı, Ankamall'daki D&R'a yeni gelen kitaplarını bekleyişimi asla unutamıyorum. O yüzden benim için bu sorunun başka bir cevabı yok; Harry Potter serisi! Benim hayatımdaki yeri çok ayrı! Hayatımda okuduğum ilk fantastik kitap serisi. A: Favori film ve dizinden bahseder misin?  P: Önce filme gelecek olursak. İlk olarak; Eşkıya! Hala daha izlemeye, müziğini duymaya dayanamam. Her seferinde ağlatır beni. İkiye Sean Penn'in oynadığı Milk filmini koyabilirim. Kesinlikle de tavsiye ederim. Üçüncü olarak da geek bir film olarak, Yüzüklerin Efendisi! Dizi olarak Lost'un ilk üç sezonu diyeyim. Çünkü çok fazla dizi izlemeye vakit ayıramıyorum. Dizi kültürüm çok yok.  A: Bir dakika ya, sezonu çok daha fazla olup. Destansı övgüler almış dizimi Game Of Thrones'umuz yok mu?  P: Hayır. Hayır, yok. Üzgünüm! Onu niye devam ettirdiniz ki? Devam ettirmeseydiniz daha mutluyduk. En azından övüp, sağda solda övebiliyorduk. ''George R.R. Martin, adamlara bela olmuş abi!'' deselerdi ve onu suçlasaydık. ''Hem kitabı çıkarmıyor, hem de filmi ve diziyi çektirmiyor. Ayıp değil mi?'' deseydik keşke!  AAA! Dizi olarak neyi seçeceğime karar verdim! Chernobyl! Tam bitmiş haliyle güzel olduğu için bunu seçiyorum. Gayet minicik, izlerken hissettirmek istediklerini hissettiren bir yapım olduğu için Chernobyl diyorum.  A: Bu kadar insan tarafından tanınmak nasıl bir his?  P: Çok farklı! Tanınmak da değil sadece, asıl farklı hissettiren insanların hayatına dahil olabilmek! Asıl farklı hissettiren, insanların hayatına bir şekilde dahil olabilmek ve seni sevmeleri! Çok fazla şu şekilde mesajlar alıyorum; ''Bazı sorunlarım vardı, Youtube'da bir ses olsun diye izlemek için birilerini araştırırken seni buldum. Seni keşfettim, bana mutluluk veriyorsun. Bana huzur veriyorsun!'' veya ''Abla okul hayatında zorbalık görüyorum. Senin videolarını izliyorum. Sen sürekli videolarında moralimizi bozmamamız gerektiğini söylüyorsun''  Bunları duymak o kadar büyük mutluluk veriyor ki! Belki de yayınlarda yaptıklarıma dikkat etmemin bir sebebi; insanların beni hayatına dahil etmeleri! Çünkü ben kamera önüne geçip bir yayın yaptığımda birileri beni idolü olarak görebiliyor. ''Ben ilerde bu kadın gibi olmalıyım. Bu kadın gibi düşünmek istiyorum.'' diyebiliyorlar!  Ben burası bana iyi gelsin diye başlamıştım, şimdi insanlara iyi geldiğim için şu anda devam ediyorum. Bu bir gün biterse, insanlarla bir bağım olmaz ve karşılıklı olarak birbirimize iyi gelmezsek eğer o gün bırakırım ben bu işi! Sevilmeyip çok fazla para, takipçi vs. kazansaydım, bu işe devam edemezdim.  Bu kadar tanınmanın nasıl hissettirdiğine en güzel örnek olarak şu olayı anlatabilirim;   Bir gün yayında bir kadın programı izliyorduk. Oradaki erkeklerin hepsi kadına; ''Benimsin! Yavrumsun!'' şeklinde konuşuyordu. İşin ilginç tarafı oradaki kadınlar da buna razıydı, hiçbiri bunu problem etmiyordu. O gün bir konuşma yaptım. Konuşmayı yaparken birinin fikrini değiştireceğimi düşünmüyordum. Tamamen kendi hayatımda uyguladığım şeylerden bahsettim. İnsanların nasıl davrandığında birilerini sevdiği hakkında konuştum.  Ertesi gün, iki kadın izleyicim mesaj attı. İlişkilerinde ne kadar zorbalığa uğradıklarını benim konuşmamdan sonra anladıklarını ve ayrıldıklarını anlattılar. İlk başta, pek inanmadım. İnandırıcı gelmediğini söyledim ve ekran görüntüsü attılar.  İnsanlar benim paylaştığım fikrimle, hayatlarındaki bir pislikten kurtulabiliyorlarmış! Bunu öğrenmek, benim yayınlarımı daha da şekillendirdi. Gerek Youtube'da, gerek Twitch'de büyük oranda bir kadın izleyiciye sahibim. Bunu Twitch'deki bir çok yayıncıda göremezsiniz. Bu benim hoşuma gidiyor.  Twitch'de bir kaç sene öncesine kadar, erkek veya kadın bir çok kullanıcı kendini bir kadın yayıncının topluluğunda görmek istemiyorlardı. Kadınları rol model olarak göremiyorlardı. Bunu şu anda yaşıyor olmak çok güzel bir his mesela!  A: Topluluğun demişken topluluğunla yaşadığın en eğlenceli anlarından biraz bahseder misin?  P: Topluluğumun en eğlenceli tarafı; hem saygılı hem de alaycı olabilmeleri. En eğlenceli hareketleri; oyunlarda veya videolarda bir erkek veya kadın yan yana geldiği vakitte verdikleri ''ÖP'', ''ÖPÜŞÜN'' şeklinde tepkiler. O beni çok güldürüyor. Onun haricinde hayranlarımın buluşmalarda; ''Aaa Pelin, sen kadınmışsın!'' tepkisi. Kadın programlarındaki közcülerle dalga geçerken söylenen; ''Erkek gibi erkek!'' söylemlerinin etkisidir o. Maskülen bir tarafımın olduğu doğru. Bundan kaynaklı bir espri bu.  Komik bir topluluğum olduğunu düşünüyorum ama bir başkasına saygısı olmayan çok kişi banladık. Kimse kimsenin değerleriyle dalga geçemez benim topluluğumda, bundan dolayı insanları çok banladık ve bu banlardan dolayı da çok temiz büyüyen bir topluluğum var.  A: ''Twitch bu konuda çok yanlış yapıyor!'' dediğin ne var?  P: Ben Twitch'e bir oyun platformu olarak girdim. İlk girdiğimde algım şu yöndeydi; ''Burada iyi oynayanlar ve iyi oyun sunanlar var.'' İçinde bulunduğumuz şu dönemde Twitch çıplaklık unsurunun önüne geçemiyor. Herkes ne giydiği, ne yapıtğı konusunda kesinlikle özgürdür ama Twitch yayınlarında çıplaklığı ve cinsel içeriği zorlayan çok fazla yayın var. Türkiye'de bir örneğini kesinlikle görmedim ama diğer ülkelerde böyle çok fazla yayıncı var. Buraya 8 yaşında çocuklar da giriyor. Bu çok sakıncalı bir durum. Bir de ne yalan söyleyeyim. Bence herkes, her ağzına geleni söylememeli. Herkes söverken ANA, BACI, KARDEŞ, ne aklına geliyorsa söyleyebiliyor. Bir yayıncı kendi yayınında küfür kıyamet gidiyor. Onun izleyicisi de onun chatinde öyle davranıyor. Sonra benim chatime gelip, burada da aynı şeyi yazabileceğini düşünüyor. Bu ikisi Twitch'in en genel sorunlarından. Önce PQueen'e katıldığı için ve siz Wannagate okurlarına okuduğunuz için teşekkürler ediyor ve röportajı burada sonlandırıyorum. İyi ve güzel günler!

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.