"Pop" Sanıldığı Kadar Kötü Bir Kelime Olmayabilir: "BROCKHAMPTON" ve "BTS" 2018'in "Boyband" Kültürünü Nasıl Şekillendiriyor?

"Pop" Sanıldığı Kadar Kötü Bir Kelime Olmayabilir: "BROCKHAMPTON" ve "BTS" 2018'in "Boyband" Kültürünü Nasıl Şekillendiriyor?
  • 0
    0
    0
    0
  •   Çok uzun bir süredir, müzik endüstrisinin içinde yeni "boyband"lerin ortaya çıkışını, birbiriyle yarışını, içlerinden birinin diğerlerine kıyasla öne çıkışını ve o grubun da nihayetinde dağılmasını izliyoruz. Bu döngünün içinde 20. yüzyılın ortalarından beri mahsur kalmış bulunmakla beraber, (The Jackson 5 ve The Osmonds muhtemelen ilk örnekleriydi) geçtiğimiz son on yıl muhtemelen bu "boyband" akımının geçirdiği en zor ve kıt dönemdi. Gençleri histeri sahibi yapan bu "boyband" şablonu çıkışından bugüne kadar neredeyse hiç değişmedi. N*SYNC'i, Take That, One Direction gibi gruplar benzer konseptler ile arka arkaya yıllar boyunca dünyayı yönettiler. Fakat, bu gruplarının kazandıkları başarılarının şu an neredeyse hiçbirinin hatırlanmaması "boyband" formülünün temelinde kusurlu olduğunu müzikseverlere bir kez daha kanıtlamıştı. Ta ki, bu 2 grup gelene kadar: Teksas doğumlu LA tabanlı sanat-rap kollektif grubu Brockhampton ve onların daha popüler olan Güney Koreli kardeşleri mega grup BTS. "Boyband" kelimesi, 2018 yılında kazandığı bu yeni sürümünü kuşkusuz bu 2 gruba borçlu. Plak şirketleri büyük çoğunluğu genç müzik dinleyicilerine iddiasız salaklarmış gibi davranmak ile uğraşırken, bu iki dev grup Jenerasyon Z'nin entelektüelliğini ve müzik zevklerinin kalitesini takdir edip ve karşılığında dev hayran kitleleri kazanıyorlar. Brockhampton, Pazartesi gecesi ilk kez İngiltere'deki manşet gösterisi için Koko'da sahneye çıktığında, binlerce genç grubun "1998 TRUMAN" adlı parçası çalarken öne fırladı. "One Direction'dan sonra gelmiş geçmiş en iyi boyband" taboo etiketini benimsemiş olan Brockhampton, insanların "geleneksel bir boyband nasıl olur?" sorusuna verdikleri/verecekleri cevapları değiştirme konusunda oldukça büyük bir rol oynuyor. Kanye West'e olan sevgileri sayesinde bir araya gelmiş olan bu grubun (hepsi bir kaç yıl önce bir Yeezy hayranları forumunda tanıştılar) grubun, A$AP Mob ve Backstreet Boys'dan da parçalar almış bir DNA'sı var. Yaptıkları müziği dinlediğinizde bir çeşit muziplik seziyorsunuz; yaptıkları hip-hop'un mizah anlayışının yüksek boyutta oluşundan dolayı, Brockhampton'un albümlerini dinlerken geleneksel hip-hop'un o "gereksiz" ciddiyet duvarının çatlama seslerini işitmek mümkün. Her ne kadar "boyband" etiketini ironik bir şekilde kullanıyor olsalar da, kendilerine çektikleri kitlenin büyüklüğü onların bu boyband rönesansının liderleri olduğunu kanıtlıyor. Diğer taraftan BTS, çağdaş pop manzarasını farklı bir şekilde çeşitlendiriyor. Batıdaki boyband kültüründeki tek sabitlik, sanatçıların İngilizce şarkı söylemesidir. Ama bu Güney Koreli yedili, neredeyse tamamen anadillerinde performans sergilerken, Londra'daki The O2'den sayısız kez daha fazla sattı. Pop müziğimizin sahnesi onların varlığıyla kutsanmış durumda: Steve Aoki ile çıkardıkları “Mic Drop” single'ı gibi gibi oldukça başarılı prodüksiyonları, olağanüstü koreografi ve dans yetenekleri... Tabii ki, oluşma şekilleri bir Simon Cowell hareketi gibi görünebilir (K-Pop idol adaylarına uyguladığı o uzun "sınav süreci"ni çok seviyor), fakat BTS üyelerinin prodüksiyon ve şarkı yazımında aktif bir rol alması, bize bu grubun sanılanın aksine fabrikadan çıkma olmadığını kanıtlıyor. BTS ve Brockhampton gibi gruplar gün geçtikçe daha geniş bir kültürel düzeye yayılıyorken, belki de boyband kelimesinin yıllardır yediği damgalarından kurtulmasının zamanı gelniştir. Pop müzik bize yıllar boyu çok "unutulası" ve toksik boyband meyveleri vermiş olsa da,  Brockhampton ve BTS sayesinde artık hiç olmadığı kadar farklı, yaratıcı ve özel. Kaynak: 1

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.