Osmanlı Tarihindeki İlk Modern Anayasa: Kanuni Esasi

Osmanlı Tarihindeki İlk Modern Anayasa: Kanuni Esasi
  • 3
    0
    0
    1
  • Yaklaşık 300 yıl boyunca dünyaya yön veren bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı, ne yazık ki Coğrafi Keşifler’in getirilerini takip edememesi ve Avrupa’da gerçekleşen teknolojik, bilimsel ve hukuksal faaliyetleri ciddiye almaması sebebiyle çöküş yolculuğunu başlatmış bulunuyordu. Özellikle 1789’da gerçekleşen Fransız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan “milliyetçilik” akımı ile beraber imparatorluk bünyesinde bulunan azınlıkların bağımsızlık mücadelesi başlayacak ve eski gücünden fersah fersah uzakta olan devlet, 18.yüzyıldan itibaren uçuruma sürüklenecekti. Çok geç kalınmış olmasına rağmen Avrupa’ya ayak uydurabilmek adına birtakım düzenlemeler yapıldı.

    Hak, adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğü noktasında atılan ilk adım; 1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak belgesi oldu. Bu belge, her ne kadar sultan II. Mahmud ile ayanlar arasında yapılan mecburi bir anlaşma gibi görünüyor olsa da sonuç itibariyle Osmanlı tarihinde ilk defa bir hükümdarın yetkileri sınırlandırılıyordu.


    II.Mahmud

    Gelişen sürecin devamında 1839 yılına gelindiğinde ise Tanzimat Fermanı ilan edilerek adeta anayasal hareketin başlangıcına göz kırpıldı.

    Fermanla birlikte; temel hak ve özgürlükler genişletildi, hukukun üstünlüğü ve eşitlik ilkesi kabul edildi, mülkiyet hakkı güvence altına alındı, müsadere usulü kaldırıldı ve padişah Abdülmecid bizzat kendi yetkilerinin kısıtlandığını kabul ederek fermana uyacağına dair yemin etti. Pek tabii ki burada azınlıkların gönlünü kazanıp Avrupalı devletlerin Osmanlı’nın iç işlerine karışmasını engelleme hedefi de vardı ancak ne yazık ki istenen sonuç alınamayarak yine Avrupalı devletlerin baskısıyla beraber Islahat Fermanı (1856) ilan edilmek zorunda kalındı.


    Sultan Abdülmecid

    Bu sefer ortaya atılan hak ve özgürlükler ise çok daha farklı bir yere gidiyordu. Gayrimüslimlerin ayrıcalıkları arttırıldıkça Müslüman tebaa küstürülüyor ve Osmanlı bir türlü orta yolu bulamıyordu. Fermanla birlikte azınlıklara; askerlik hakkı, memuriyet hakkı, okul-hastane-şirket-banka açma hakkı, il genel meclislerine üye olabilme hakkı ve mülk edinme hakkı tanındı.

    Özellikle Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılanan bu belge, ne Avrupa’nın Osmanlı’nın iç işlerine müdahalesini önleyebildi ne de halkı memnun etti. Durum gittikçe daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Bütün bu demokratikleşme hareketlerine rağmen Balkanlardaki ayaklanmalar tüm hızıyla devam etmekteydi. Yine yeni yeniden çare arayan devlet için; kendilerine Genç Osmanlılar diyen Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi, Agah Efendi ve Ali Suavi gibi aydınların bazı fikirleri vardı.

    Bu aydınlar parlamentonun açılmasını istiyor ve gayrimüslimlere temsil hakkı verilmesini talep ediyorlardı. Ancak görüşleri nedeniyle fazlasıyla baskı görmelerinden dolayı yurt dışına giderek faaliyetlerini oradan yürütmek zorunda kaldılar. Devamında ise parlementer sisteme geçişi reddeden Sultan Abdülaziz bir saray darbesiyle tahttan indirilecek, ardından intihar süsü verilip öldürülecekti (4 Haziran 1876).


    Sultan Abdülaziz

    Fakat yerine geçirilen V. Murat’ın akli dengesi bozuk olduğu için hasta padişah kısa bir süre tahtta kaldıktan sonra yerini kardeşi II. Abdülhamid’e devretti (31 Ağustos 1876). II. Abdülhamid, Abdülaziz’i hâl eden Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Süleyman Paşa ve Feyzullah Efendi ile anlaşarak onlara Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koyma sözü verdi. Nitekim dediğini de yapacaktı...

    Takvimler 23 Aralık 1876'yı gösterdiğinde Kanun-i Esasi ile beraber I.Meşrutiyet ilan edildi. Gelin, tarihi değeri oldukça yüksek olan bu belgenin en önemli maddelerine hep birlikte göz atalım.

    1) Saltanat ve hilafet hakkı Osmanoğulları soyuna ve onun en büyük evladına aittir.

    2) Devletin resmi dili Türkçe, başkenti İstanbul’dur.

    3) Devletin dini İslam’dır. Padişah aynı zamanda halife olup dini hükümleri uygulatır. Şeyhülislam, devlet örgütü içinde ve hükümette yer alır. Yasalar dini buyruklara aykırı olamaz.

    4) Osmanlı Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Osmanlı Devleti uyruğu olan herkes din ve mezhebi ne olursa olsun “Osmanlı” sayılır ve yasalar önünde eşittir. Türkçe bilmek şartıyla tüm Osmanlı vatandaşları devlet ve memuriyet işlerine girebilecektir.

    5) Padişah, yürütme organının başıdır. Padişah, Bakanlar Kurulu üyelerini atama ya da görevden alma hakkına sahiptir. Bakanlar Kurulu, hükümdara karşı sorumludur.

    6) Yasama Meclisi, “Meclis-i Umumi” adını taşır. Meclis-i Umumi; Meclis-i Ayan (atanmışlar) ve Meclis-i Mebusan (seçilmişler) şeklinde ikiye ayrılır. Meclis-i Mebusan’un kabul ettiği kararlar, Meclis-i Ayan ve hükümdar tarafından onaylanması halinde yasa niteliği kazanır. Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan üyeleri hükümdara bağlılık yemini ederler.

    7) Yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı ifade edilmiştir. Anayasada, savcılık kurumuna yer verilmiştir. Üst düzey bürokratları ve padişaha karşı suç işleyenleri yargılamak için “Divan-ı Ali” adında yüce mahkemenin kurulması kararı alınmıştır.

    8) Kanun-i Esasi’nin bir maddesi bile hiçbir sebep ve bahane olmaksızın yürürlükten kaldırılamaz.

    9) Temel hak ve özgürlüklerden söz edilmiştir. Anayasada tanımlanan hak ve özgürlükler şunlardır; Can, mal ve namus güvenliği - Din ve vicdan özgürlüğünün bulunması - Kişi dokunulmazlığı - Konut dokunulmazlığı - Seyahat hakkı - Dilekçe hakkı - İşkence ve angaryanın yasak olması.

    10) Hükümdar, “Polis soruşturmasıyla güvenliği bozdukları tespit edilen kişileri yurt dışına sürgün etmek” yetkisine sahiptir.

    11) Anayasa hükmünce padişah, olağanüstü durum sebebiyle meclisi fesh ve tatil edebilir.


    Sultan II.Abdülhamid

    II. Abdülhamid tahta çıktıktan sonra yaptığı bir hamleyle, ilan ettiği anayasaya kendi lehine olabilecek maddeler ekleterek durumu kontrol altına almayı başardı. Her şey istediği gibi ilerliyor, güç yavaş yavaş onun eline geçiyordu. İlk olarak 10. maddeden aldığı destekle beraber Mithat Paşa’yı sürgüne yolladı. Ardından 11.maddenin kendisine verdiği yetkiye dayanarak 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı gerekçe gösterdi ve meclisi tatil etti. 30 yıl sürecek olan bu tatil, bir daha ancak 1908 yılında İttihatçıların baskıları sonucu ilan edilmek zorunda kalınan II.Meşrutiyet döneminde sona erecekti.  

     

    Kaynak: Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi VII.Cilt  


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.