Neden Oyun Oynuyoruz?

Neden Oyun Oynuyoruz?
  • 0
    0
    0
    0
  • Gerçekten bu yazıyı okuyorsan oyun oynuyorsun demektir. Peki ama ondan önce, sizce oyun nedir? Bu sorunun cevabı, muhtemelen hepimiz için çok basittir. Hayatımız boyunca ilgimiz olmasa bile bir şekilde oyun kavramıyla karşılaşıyoruz. Kiminin gelir kaynağı, kiminin toplu taşımalarda zaman geçirmek için uğraştığı eğlence araçları, kimininse sadece akşam haberlerinde görüp “Bu oyunlar çocuklarımızı şiddete yönlendiriyor.” gibi cümleler kurmasını sağlayan şeyler. Günümüzde, oyunların hafife alınması -özellikle de ebeveynler tarafından- çoğu oyuncuyu rahatsız etmekte. Örneğin; bir film izlerken ya da kitap okurken ne hissediyoruz? Kitaptaki bir karakter, bir işi zorlukla başardığında bizi ne kadar da etkiliyor, ne kadar sevindiriyor değil mi? Çünkü edebiyatın ve yazının gücünü kullanıyor. Aynı şekilde filmde sevdiğimiz bir karakter öldüğünde üzülebiliyoruz çünkü görselliğin ve işitselliğin yoğun olarak kullanımı söz konusu. Gelelim şimdi oyunlara, özellikle büyük bütçeli yapımlarda az önce bahsettiğim edebiyat, görsellik ve işitselliğin hepsinin bir arada kullanılmasının yanında bir de hikâyeye bizler de dahil oluyoruz. Bunun nasıl bir duygu yarattığını ve ne kadar eğlenceli olduğunu deneyimleyince daha iyi anlayabilirsiniz. Mesela, bazen bir karakterin kendisi, bazen bir ordu komutanı, bazense karşı takımın kalesine gol atmaya çalışan 11 kişi olabiliyoruz. Biz oyun oynayan insanlar olarak sabah okul, iş ve benzeri şeylere zaten kafamızı yeterince yorduğumuz için akşam bize kalan vakitte de; bir adaya toplanmış hem aç kalıp hem de birbirleriyle mücadele etmeye çalışan bir grup insanın şovunu izlemek yerine her gün başka bir hikâyedeki bambaşka karakterlere bürünmeyi tercih ediyoruz. Bugün eğer Amerika’da düzenlenen bir oyun fuarı olan Electronic Entertainment Expo (E3) dünyanın en büyük fuar etkinliklerinden biri olarak adlandırılıyorsa, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yüzlerce takım Dünya Şampiyonası adı altında e-spor diye adlandırılan şuan çoğu eğlence sektöründen daha büyük bir sektör haline gelmiş spor türünün kulüpleri olarak gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlarsa gerçekten hafife alınacak bir "oyun" kavramıyla karşı karşıya değiliz demektir. İşte tam da bu noktada şu an karşı karşıya olduğumuz oyun kavramının sadece çocuk eğlencesi olmayıp, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde adeta bir kültüre dönüştüğünü fark ediyoruz. Johan Huizinga’nın Homo Ludens adlı kitabında da oyunların kültürleşmesiyle alakalı olarak ‘oyunun kültürden daha eski olduğunu, bir insanın daha doğrusu bir canlının doğasında oyunun var olduğunu’ söyler. Nitekim kültür kavramını ne kadar daraltsak da, bu kavram her hâlükârda bir insan toplumunun varlığını gerektirir ve hayvanlar kendilerine oyun oynamalarını öğretmesi için insanın gelmesini beklememişlerdir. Kuşkusuz, şunu hiç çekinmeden ifade edebiliriz: İnsanlar, genel oyun kavramına hiçbir temel özellik katmamışlardır. Hayvanlar da insanlar gibi oyun oynarlar. Oyunun bütün temel çizgileri, hayvan oyunlarında çoktan gerçekleştirilmiş durumdadır. Bütün bu çizgileri gözlemek için, yavru köpeklerin neşeli oynaşmalarını dikkatlice izlemek yeterlidir.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.