Naftalin Kokan Bir Saka Kuşu: The Goldfinch

Naftalin Kokan Bir Saka Kuşu: The Goldfinch
  • 0
    0
    0
    0
  • Her daim popülerliğini koruyan büyüme öykülerinin en yenilerinden olan The Goldfinch, 27 Eylül itibariyle vizyondaki yerini aldı. Donna Tartt’ın 2013 tarihli aynı adlı Pulitzer ödüllü romanından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda, Brooklyn (2015) ve Boy A (2007) gibi yapımlarla tanınan John Crowley oturuyor. Senaryoda ise Peter Straughan’ın imzası bulunuyor. Filmin yetenekli genç oyuncularla deneyimli yıldızları buluşturan görkemli oyuncu kadrosunda ise Oakes Fegley, Ansel Elgort, Nicole Kidman, Jeffrey Wright, Luke Wilson ve Sarah Paulson gibi isimler yer alıyor. Yaşıtlarına kıyasla oldukça olgun ve zeki olan Theo Decker, annesini Metropolitan Sanat Müzesindeki bir patlamada kaybeder. Parçalanmış bir ailenin çocuğu olan Theo, annesinin ölümünün ardından yaşamını sürdürmeye çalışırken, çeşitli insanlarla ve hayatın farklı taraflarıyla karşılaşacaktır. John Crowley’nin filmografisine baktığımız zaman, 2013 tarihli politik gerilim Closed Cirtuit dışında, filmlerinde genç karakterleri merkeze oturttuğunu görüyoruz. Oyuncu kadrosundan, uyarlandığı romana kadar her yönüyle dikkat çeken yeni işi The Goldfinch’te de benzer konuların izini sürmeye devam ediyor. Ana karakterimiz Theo, sanattan fazlasıyla anlayan, kendi yaşıtlarından çok yetişkinlerle anlaşan bir çocuk. Filmde bir anlamda; boşanmış bir ailenin oğlu olmasına rağmen fazla yaralanmamış gözüken Theo’nun, yaşadığı kaybın ardından, annesinin onun için özenle kurduğu sırça köşkten çıkışını izliyoruz. Kronolojik bir akış izlemeyen filmde, bir noktaya kadar Theo’nun çocukluğu ve gençliği arasında mekik dokuyoruz. Bu sayede travmasını atlattığını düşündüğümüz genç adamın, kaybını kabullenememesine ve çeşitli bağımlılıklarla bunun üzerini örtmeye çalışmasına tanık oluyoruz. Filme adını veren The Goldfinch (Saka Kuşu) resmi de bir anlamda filmin MacGuffin’ine (karakterlerin motivasyonunu simgeleyen, fakat görünüşte önemsiz olan bir nesne) dönüşüyor. Patlama sonrasında yaşlı bir adamdan aldığı resim, Theo’nun annesine, sanata ve çocukluk aşkı Pippa’ya duyduğu aşkın simgesi oluyor. Ressam ve sanatçı isimlerinin sıkça geçtiği diyaloglara sahip olan filmden zevk alabilmek için sanat dünyası hakkında asgari bilgiye sahip olmak gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Aslına bakılırsa, The Goldfinch’in hedeflediği seyirci kitlesinin, hikâyesini anlattığı gençler olmadığı anlaşılıyor. Ağır bir yapısı ve temposu olan filmin daha çok orta yaş ve üstündeki sinemaseverlerin radarına girdiğini söyleyebiliriz. Film, zamanımızın postmodern ve dinamik sinema anlayışı içinde farklı bir yerde duruyor. Alabildiğine eski usul olan yapımı, tamı tamına iki buçuk saatlik süresi daha da hantal bir hale getiriyor. Lineer bir akış izlemeyen özenli kurgu, bu durumu biraz kırmaya çalışsa da klasik yol izleyen bir filmin ihtiyacı olan dinamizmi veremiyor. Yapım birkaç yıl önce izlediğimiz, yine bir roman uyarlaması olan Extremely Loud & Incredibly Close (2011) filmiyle benzer sularda ilerliyor. Bu filmlerin, ünlü İngiliz yazar Charles Dickens’ın Oliver Twist, David Copperfield ve Great Expectations gibi romanlarından harmanlandıkları da söylenebilir. Bütün bunlara rağmen filmin kendi içinde dört başı mamur, klasik bir edebiyat uyarlaması olduğunu söyleyebilirim. Tecrübeli ve Oscar’lı usta görüntü yönetmeni Roger Deakins, en etkileyici işlerinden birini çıkarmasa da beyazın tonlarını kullandığı soluk görüntüleriyle, filmin melodrama pek yüz vermeyen soğukkanlı anlatımını desteklemiş. 90’lı yıllarda vizyona girdiği takdirde yapımın daha çok ilgi toplayacağını, hatta yerilmek bir yana pek çok Oscar ödülü kazanacağını tahmin etmek hiç zor değil. Nicole Kidman, Jeffrey Wright, Luke Wilson ve Sarah Paulson gibi kendilerini ispatlamış isimler, konuk oyuncu kontenjanıyla yan rollerde kendilerine verilen görevi kolaylıkla yerine getirirmişler. Fakat ''havai'' üvey anneyi canlandıran Sarah Paulson dışındaki oyuncular senaryoda kendilerine çizilen dar alan yüzünden kalıcı olamıyorlar. Theo’nun çocukluğuna hayat veren Oakes Fegley ve  gençliğine hayat veren Ansel Elgort ise ana karaktere başarıyla bürünmüşler. The Goldfinch, sinemadaki yeniliklere pek yüz vermeyen, nostaljik ve klasik bir edebiyat uyarlaması olarak oldukça sınırlı bir kesime hitap ediyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.