Gerçek hayat hikâyeleri, ilk dönemlerinden beri sinema için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Genellikle ünlü, tanınmış ve başarılı insanların hayatlarını anlatan bu filmler, çoğu zaman dram türüyle flört etmiştir. Klasik biyografi olarak tanımlanan bu filmlerin ardından yakın dönemde bu yan tür de bir evrim geçirdi. Bu dönemde karşımıza çıkan kimi örneklerde dördüncü duvarın yıkıldığı, hikâye kurgusunun gelişigüzel ve yaratıcı bir şekilde baştan şekillendirildiği, anlatılan öykünün gerçekliğinin sorguya açık hale getirildiği vb. değişik ve yenilikçi yaklaşımlara tanık olduk. 14 Haziran 2019 itibariyle sinema salonlarında izlenmeye başlanan, ünlü İngiliz müzisyen Elton John'un hayatını anlatan Rocketman de kısmen farklı anlatımıyla, klasikleşmiş ve çağın gerisinde kalmış biyografi türünün modern bir örneğine dönüşmeyi başarmış. Filmin yönetmen koltuğunda geçen senenin en popüler işlerinden olan Freddie Mercury'nin biyografisi Bohemian Rhapsody'nin de ortak yönetmeni olan Dexter Fletcher oturuyor. Yapımın senaryosunda ise Billy Elliot (2000) ve War Horse (2011) gibi filmlerin yazarı Lee Hall'un imzası bulunuyor. Filmin oyuncu kadrosu Taron Egerton, Jamie Bell, Richard Madden, Bryce Dallas Howard ve Gemma Jones gibi ünlü ve başarılı oyunculardan oluşuyor. Filmin konusu kısaca şöyle özetlenebilir: Reginald Kenneth Dwight (Matthew Illesley) anne-babası ve anneannesiyle büyüyen bir çocuktur. Sorumsuz ve hafifmeşrep annesiyle (Bryce Dallas Howard) aşırı disiplinli ve sert babası (Steven Mackintosh) arasında sürekli yaşanan kavgalardan olumsuz etkilenen Reginald'ın dayanakları ise onu her koşulda destekleyen anneannesi (Gemma Jones) ve müziktir. Müzikteki üstün yeteneğinin ortaya çıkmasının ardından çekingen genç Reginald'ın adının tüm dünyanın ezberlediği Elton John'a dönüşme yolculuğu başlar. Film, yetişkin Elton John'un göz alıcı ve çarpıcı sahne kostümlerinden biriyle girdiği bir psikolojik danışma grubunda başlıyor. Ve John, alkol ve uyuşturucu dolu bir yaşam sürmesine sebep olan hikâyesini baştan sona anlatmaya başlıyor. Lineer şekilde akmayan bir anlatımla terapi odası ve John'un hayatını şekillendiren olaylar arasında gidip geliyoruz. Bu durum, filmde fazla vurgulanmasa da 'kendi hikâyesini yazan karakter' yönüyle anlatının az ya da çok manipüle edildiğini hissettiriyor. Bu durum, Elton John'un filmin yapımcılarından biri olması, kendisini canlandıran Taron Egerton'la yakın arkadaş olması ve yapım aşamasındaki olası manipülasyonlarla hoş bir ironi oluşturuyor. Aslında seyir süreci boyunca izlediğimizin gerçek olmadığı ve bir film olduğu mesajının verilmeye çalışıldığı da görülüyor. Sıkça karşılaştırıldığı Bohemian Rhapsody'nin aksine  dinamik bir müzikal-biyografi formunda ilerliyor. Oldukça hareketli bir kurgu ve enfes bir görüntü çalışması sayesinde hikâyenin kilit anlarında devreye giren müzikal sahneler, zirve anlarını oluşturuyor. Görkemi ve yapaylığıyla dikkat çeken bu sahneler, Elton John’un trajedik hayat hikâyesinin bir melodram hissi yaratmasının da önüne geçiyor. Özünde çokça karşımıza çıkan bir başarı hikâyesi olan filmde, John’un yükselişini, dibe vuruşunu ve tekrar zirveye çıkışını izliyoruz. Fakat bu klişe anlatı stilize bir biçimle farklı bir yapıya büründürülüyor. Yönetmen Dexter Fletcher, türde devrimci olmasa da filmi kendisinin kılmayı başarmış. Büyük bir cesaretle filmdeki şarkıları kendisi seslendiren ve müthiş bir performansla John’a hayat veren Taron Egerton başta olmak üzere tüm oyuncular başarılı performanslar sunmuşlar. Sinir bozucu annesi rolündeki Bryce Dallas Howard ve kadim arkadaşı Bernie Taupin’i canlandıran Jamie Bell de kilit yardımcı rollerinde parlak performanslar sunmuşlar. Rocketman, yeni ufuklar açmasa da kimi cesur ve etkileyici fikirleriyle, klasikliğiyle meşhur olan biyografi türünün ilgiye değer örneklerinden biri olmuş.