Müzisyen, Mahkum, Münhasır: Fela Kuti'nin Efsanevi 1986 Röportajı

Müzisyen, Mahkum, Münhasır: Fela Kuti'nin Efsanevi 1986 Röportajı
  • 0
    0
    0
    0
  •   Nijerya’nın Fela Anikulapo-Kuti isimli Afrobeat kralı, mümtaz PanAfrikancısı, politik at sineği; döviz düzenlemeleri konusunda yaptığı ihlallerin spekülasyonları ile hapiste hükümlü olduğu 5 yıllık cezanın 18 ayını yattıktan sonra 24 Nisan 1986 tarihinde Nijerya hükümetinin şartsız tahliyesine karar vermesi sonucu özgürlüğüne kavuştu. Kuti,  hükümet devirme karşıtı buyruklar çerçevesinde yargılanmıştı. 4 Eylül 1984’teki tutuklanması, hemen ardından gelen mahkumiyet ile birleşince; Herbie Hancock, David Byrne, Ginger Baker, Little Steven gibi önemli müzisyenler ve Fela’nın mahkumiyetinin Nijeryalı hükümet yetkililerinin politik baskısından kaynaklandığını düşünen diğerleri tarafından bir uluslararası protestonun başlamasına sebep oldu. 1969’ta Amerikaya yaptığı aydınlatıcı bir ziyaretten sonra, Fela tek elden 60’ların kültürel devrimini Afrikaya getirdi. Grubunun adını Afrika 70 olarak değiştirdi ve yeni müzik kayıtlarına başladı: müziği kesip parçalama, James Brown- stili gitar funk, titreşimli çoklu perküsyon, tezahüratvari vokalleri, o vokallere cevap olarak yüksek ve tiz kornolardan oluşan koro kısımları, ve çok sayıda klavye soloları. Pidgin İngilizcesi veya Yoruba dilinde söylediği şarkı sözleri sivil hizmetçiler, kötü işlerle uğraşanlar ve yozlaşmış politikacıları ifşa etmek ve onları dalga geçmek  amacıyla kullanılıyordu. Bunlar genele hitap eden protesto şarkıları değildi, Kuti kimi taşlıyorsa şarkıda ismini de veriyordu.   Felá için, özel ve toplu yaşam arasında bir ayrım mevcut değildi. Lagos’taki evini; takipçilerinin müzik yaptığı, esrar kullandığı, birbirleriyle ilişkiye girip çocuklarını büyüttüğü, ve Nijerya’nın askeri hükümeti ile çarpıştığı Kalakuta Cumhuriyetine çevirmişti. Hatta Fela başkanlık adaylığına girmek istediğini bildiriyordu. 1977 senesinde, takipçilerinden biri, askerlerle bir anlaşmazlıktan sonra Kalakutaya geldi. Askerler evi kuşattı, ardından gelen kavgada da Fela’nın takipçilerini dövdüler, tutukladılar ve onlara tecavüz ettiler, kavga sonunda Fela’nın evi ateşe verilmiş ve kül olmuştu. Fela’nın annesi bir pencereden fırlatıldı ve kısa süre sonra hayatını kaybetti. Cenazesinden sonra , Fela onun tabutunu, 27 eşi(hepsiyle saldırıdan sonra kısa seremonilerle evlenmişti, hepsi organizasyonun üyeleriydi), müzisyenler ve Afrika 70 piyade askerlerinden oluşan uzun bir tören alayı ile önce doğrudan askeri kışlaya, sonra da devlet başkanı Olusegun Obasanjo'ya taşıdılar. Saldırı neredeyse Fela'yı bir müzisyen, politik güç, ve dünya sahnesinde yükselen bir yıldız olmaktan alıkoyacak derecede yok etmişti- kolu kalıcı olarak hasar görmüştü ve tenör saksafon çalmasını engeller kondisyondaydı. Başka hiçbir müzisyen politik inançlarını bu kadar dolu yaşamadı,  bedellerini de onun kadar ödemedi.   Nasıl Bob Marley’nin ölümü tanınırlığını yükselttiyse, Fela’nın mahkumiyeti ona halihazırda Amerika ve Avrupa'da sahip olduğu kült-kahraman konumunun ötesine geçecek bir şöhret kazandırmıştı. Nijerya'nın en sert hapishanesi Kirikiri'de, eski mahkumlar yeni gelenlere işkence, ağır iş ve dayak gibi karşılamalarda bulunuyorlardı. Fakat Fela oraya sevk edildiğinde, hapishane bahçesinde tezahüratlarla karşılandı ve şarkı söylemesi istendi. Birtakım mahkumlar Fela  “Army Arrangement” albümünden bir şarkıyı söylerken alkışlarla ritim tuttular.   Erken 70’li dönemlerden beri, Fela’nın Afrobeat tarzı gittikçe büyüyen pan-Afrikancılar, siyah özgürleştiricileri, Afrikalı müzik meraklıları, politik ilericiler, ve tabuları yıkan müzik tutkunları tarafından biliniyordu. Fakat 1977’de Mercury Records çıkışlı ordu karşıtı satirik albümü Zombie’nin yarattığı küçük bir heyecan dışında, Fela’nın müziği, Amerika'da sınırlı müzik yayını şansı buluyor ve medyadan çok az ilgi görüyordu.   Sunny Adé’nin ışık hızındaki başarısı Afrika kökenli müziğe olan ilgiyi hızlandırınca, zaman Fela’nın atılım yapabilmesi için uygun hale geldi. O sırada 70’lerin sonunda yaşanmış saldırıların şafağından beri devam ettirdiği yeniden toplanma sürecini bitirmiş ve uzun yıllardan sonraki ilk uluslararası kayıt kontratını Capitol/EMI ile imzalamıştı. Capitol yeni bir canlı albümünü yayınladı ve Original Sufferhead and Black President projesini yeniden düzenledi. Fakat tutuklanınca, kontratı EMI tarafından feshedildi. Fela’nın 39 kişilik Egypt 80 grubu- başta vokalleri ve saksafonu üstlenen oğlu Femi olmak üzere- Fela tutuklandıktan sonra yapabildikleri en iyi şekilde devam etmeye çalıştılar. Fela havaalanında gözaltına alındığında, onlara Amerika'ya uçmalarını ve onlar için ayarlanmış konser tarihlerinde çalmalarını söyledi. Fela, absürt gözüken suçlamaların çabucak aklanacağını düşünüyordu, fakat serbest bırakılmadı. Grup da California ve New York’ta dağınık ve özensiz konserler verdikten sonra Nijerya'ya geri döndüler. Burada, kendisi de doktor meslektaşlarını örgütlemekten hapis yatmış Beko Kuti'nin yardımlarıyla zorlanarak da olsa kendilerini desteklemek amacıyla Fela’nın kulübü The Shrine’da kolej konserleri ve gösteriler için sahne aldılar.   Başlangıçta Fela’nın destekçileri bir yüz yüze görüşme aralığından sonra serbest bırakılacağından eminlerdi, fakat aylar geçtikçe endişeler birikmeye başladı. Amnesty International Fela’nın davası ile ilgili soruşturma açtı ve onu 16 Ekim 1985’te bir politik mahkum ilan etti. MTV, PBS, BBC, ve diğer büyük televizyon kanalları Fela hakkında bölümler yayınladı, SPIN ve New York Times gibi yazılı yayınlar da onun hakkında yazılar yayınladı.   Bir imza kampanyası başlatıldı, “Fela’ya Özgürlük” tişörtleri ortaya çıktı; Yunanistan, Paris ve Berlin'de bağış konserleri düzenlendi. Celluloid Records ile yapılan yeni bir kayıt anlaşması,  dokunaklı bir Army Arrangement albümünün yayınlanmasını sağladı, ek olarak da Zombie, Shuffering and Shmiling, ve No Agreement gibi klasik projelerin yeniden düzenlenmesine yol açtı. Fela’nın ismi ve müziği bu yolla daha önce onu duymamış olan milyonların kulağına gitmişti.   Önceki rejimi çok “ileri gitmekle” eleştiren yeni Nijerya rejimi tarafından serbest bırakılmasının vaat edilmesi bazı ilginç soruları doğurdu: Fela, politik faaliyetlerini ve mesajlarını azaltacak mıydı? Hapishane yaşamı akıl sağlığına veya kuruluşuna sakatlık verecek bir darbe vurmuş muydu? Fela’nın müziği kuvvetini koruyabilecek miydi? Kendisine Lagosta, Amnesty International için verdiği bir bağış konserinin arasında anlaşılması güç bir telefon bağlantısı ile ulaştık. Sözleri, duyulması zor olsa da, anlamları açıktı ve her zamankinden çok inatçıydı   Bize tutuklanman ve yargılanmandan bahset. Turne için Birleşik Devletlere gitmem gerekiyordu, bu yüzden yanımda biraz para götürüyordum. Havaalanına gittiğimde, adamın biri beni durdurdu ve montumda biraz para olduğunu söyledi. Bu kadar işi ciddiye götüreceğini bilmiyordum- sadece rüşvet istediğini düşünmüştüm. O gün alıkondum, her neyse. Cuma günü  mahkeme çıkarıldım, kefaletim ödendi ve o akşam eve gittim.   Bir hafta sonra polis tarafından tekrar tutuklandım. Polis karakoluna gittiğimde komiser bana bir CIA ajanı olduğumu söyledi, Amerika’ya bu yüzden gidiyormuşum! O adama bunu eğer CIA’e söyleyecek olurlarsa oradaki insanların 1 gün gülmekten çalışamayacaklarını söyledim! Sonrasında kendim de gülmeye başladım. Sonrasında ise sinirlendim. Avukatım da sinirlendi ve onları polisin genel müfettişine şikayet etmek istedi. Müfettiş ise onlara ya beni acilen serbest bırakmalarını ya da bir şeyle suçlamalarını söyledi. Bu yüzden davayı mahkemeden çekip beni tekrar dava etmeleri gerekti. Sonra kefaleti yürürlükten kaldırdılar, ondan sonra “adalet” dediğimiz bir yığın karmaşa ile uğraştılar. Sonra beni beş yıla hükmettiler.   Daha önce birkaç kere hapse girmiştin. Bu seferki tecrübenin farklılığı nasıldı? Oh, bu gerçek bir hapisti adamım. Daha önceden herhangi bir suçlama için 30 günden fazla kalmamıştım. Bu seferki 18 aydı. Şartlar nasıldı? Bizim hapishanelerimiz oldukça kötü. Ben Ikoyi hapishanesindeyken, insanlar her gün ölüyordu, her gün hapisten dışarı cesetler taşınıyordu. Neyden ölüyorlardı? Dayak yemek? Yemek yetersizliği? Hijyen denen bir şey yoktu, hiçbir yerde iyi yemek yoktu, tıbbi bakım yoktu- kendi ilacınızı kendiniz almak zorundaydınız.  Misal, sağlığımdan dolayı, özel bir beslenme listemi karşılamak zorundayım, ve ailem geçen Kasımdan beri bana göndermek zorunda kalıyordu.  Diğer mahkumlardan nasıl bir muamele görüyordunuz? Çoğu bana karşı arkadaş canlısıydı. Çoğu, hepsi değil. Seni oraya tıkmak için güçlü bir politik baskı vardı, mahkumlar neden arkadaş canlısıydı? Onlar olağan Afrikalılardı ve bizim çektiğimiz aynı acıları çekiyorlardı. Maaşları için çalışıyorlardı sadece. Bana karşı düşmancıl olmaları gerekli değildi, çünkü ne yapmaya çalıştığımı anlayabiliyorlardı. Gerçekten bana karşı değillerdi. Hapishane hastanesine taşındığın bir zaman olmuş muydu? Hayır, hapishanenin değil, üniversitenin hastanesine taşınmıştım çünkü hastaydım, ülserim vardı. Bazı insanlar o zamanlar seni serbest bırakmaya hazırlanıldığını, bu yüzden taşındığını düşünüyorlardı. Haaayııır! Deli saçması bu! Bulunduğun durumla psikolojik ve ruhani olarak nasıl baş ettin? Kendini korumak ve ruhunu canlı tutmak için ne gibi şeyler yaptın? [Kıkırdıyor] Hapse girerken kendime dedim ki, “Eğer bu insanlar acı çekmemi istiyorsa acı çekmeyi öğrenmem lazım!”. İlk düşüncem buydu. Hapse girdiğimde çok sıkıcı olduğunu gördüm. Sıkıntıyı öldürmek için ya kitap okuyor ya da oyun oynuyordum. Sonrasında bunların sadece yapay ilgi alanları yarattığına karar vererek oyun oynamamaya, kitap okumamaya başladım. Sadece zamanın geçmesini bekledim ve can sıkıntısını öyle fethedip edemeyeceğimi düşündüm- olabildiğince bir şeyleri aklıma getirmemeye çalıştım, sadece geleceği düşündüm, mümkünse, sonra da geçmişi düşündüm, yine mümkünse, sonrasında bunları gelecek doğrultusunda karıştırdım. İlk başta zordu, sonra işler daha hızlı ilerlemeye başladı.  Günlerimin çoğunu yatağımda uyuyarak geçirdim. Sıklıkla geceleri uyanırdım. Yılın sonuna doğru benim için sıkıcı olan şey serbest bırakılacağıma dair çıkan iddiaydı. Bu iddia 8 ay sürdü ve işleri zorlaştırdı. En kötüsüydü. Sonra çok sıkıcı hale geldi.  Cezamı veren yargıcı ifşa etmeye karar verdim. Serbest kalmamı  çabuklaştıran şey yargıcın özrü oldu. Cezanı veren yargıç hapiste ziyaretine mi geldi? Geldi, evet. Ve bana beni hapsetmediğini, bu konuda baskı altında olduğunu, ve o hükümden sonra, serbest bırakılmam için iki   mektup yazdığını söyledi. Bir de, her şeyi Tanrıya bırakmam gerektiğini! (Gülüyor) Her neyse, sonunda hapishanenin başkomiserine eğer bu şekilde hissediyorsa  mevcut askeri hükumete serbest bırakılmam ile ilgili yazmayı denemesini söyledim, o da yapacağını söyledi. İlk başta onları ifşa etmek istemedim, çünkü insanlar bana mahcup olmamı söylüyorlardı. Ama hayatım boyunca hiç mahcup veya utangaç olmadım- bu yüzden çoğunlukla hükumetle olan müsabakalarımı kazanıyorum. O yüzden ben genelde uyguladığım stratejiyi seçtim. Onları ifşa etmek istedim, fakat insanlar onların “sırrını” sır olarak tutarsam hapisten çıkacağımı söylediler. Maalesef, 8 aydan sonra halen buradaydım , bende Lagos’taki kardeşimi arayıp ondan basına ifşa etmesini istedim. Sonuçlarını umursamadım. Yargıcı ifşa ettikten sonra tüm ulus hükumete karşı ayaklanmaya başladı: basın, insanlar, herkes! Sence uluslararası kanının herhangi bir etkisi oldu mu? Oh evet, oldukça etkisi oldu. Fakat belirtmek isterim ki Amnesty gibi uluslararası hareketlerin yaptıkları… Afrikalı hükümetlerin yaptıkları yanında onların çabaları neredeyse nafile kalıyor. Eğer Birleşmiş Milletler- bu tür şeylere atanmış olmaları gerekiyor- daha nüfuzlu olsaydı, daha iyi olurdu. Davamla ilgili uluslararası çalkantı insanların hükümetin haksız olduğunu fark etmesini sağladı. Bu kadar. Tahliyemi elde etmemde etkisi olmadı. Yargıcı ifşa etmesem, henüz hapisten çıkmış olmayacaktım. Tahliyenle ilgili resmi açıklama neydi? Şartsız tahliyeydi. Bu demek oluyor ki sabıkam yok - hiçbir suç işlemedim. Grubuna ve ailene ne oldu sen hapiste iken? O zamanlar Beko benim için oldukça etkili oldu.  Benim için her şeyi yaptı, bu yüzden şu an grubum bir arada. Muhteşem bir şey bu. Ne tür yeni müzikal fikirlerin var? Mahkumiyetin ve tecrüben sana yeni fikirler verdi mi? Kafamda çaldığım bazı yeni şarkılarım vardı, ama onları yazma imkanım olmadı. Bu yüzden onları çalmaya hazırım şu an. Yeni enstrümanlar ve yeni efektler ekleyeceğim. Ne tür enstrümanlar? Yapmış olana kadar söylemek istemiyorum. Geçmişte synthesizerlardan(birleştirici) kaçınıyordun. Peki şu an? Elektroniklerden hoşlanmıyorum. Gerçekten sesin nasıl çıktığı konusunda kontrol sahibi ben olmak istiyorum, makinenin kontrolü elimden almasını istemiyorum. Rolünü nasıl görüyorsun? Kendini politik mesajlar verirken görebiliyor musun? Hükümeti seni yok yere mahkum ettikleri için dava edecek misin? (Alayvari gülüyor) Çoktan yozlaşmış olduğunu söylediğim bir mahkemede hükumeti nasıl dava edebilirim ki? Fakat onları önceden dava etmemiş  miydin? Evet, birçok kez. Bana hiçbir şey ödemediler? Neden yapayım ki tekrar? Zaman kaybı. Mahkeme falan yok. Burada sadece peruk giyen insanlara sahibiz- sahip olduğumuz tüm şey bu! Müziğinde politik  demeçler vermeye devam edecek misin? Son bir tane yapacağım, hükümletin ve ülkenin ne yapması gerektiğini düşündüğümle ilgili. O ifadeleri vermeyi bırakacağım ve işe geri döneceğim. Sonrasında da halen başkanlık için aday olacağımın ifadesini vereceğim. Geri kalanı açıkça söylemeden size anlatamam. Kimsenin CIA ile telefonlaştığımı bilmesini istemiyorum.*gülüyor* Menajerin artık evliliğe inanmadığını , ya da yalan stilinde bir felsefe değişikliği olduğunu söyledi. Böyle demedim. Dediğim şey evlilik kurumunun beni artık bağlamasına izin vermeyeceğimdi. Evliliğimi çok dahil etmeyeceğim çünkü çevremin daha açık olmasını istiyorum, çünkü etrafımda daha fazla kadın olmasını istiyorum.  Bunun sebebi sadece kadınlardan hoşlanmam değil. İşim gereği çoğu kadın etrafımda olmak istiyor. Birkaç yıl önce yaptığım evlilik sanatımla ilgilenmek isteyen çoğu Afrikalı kadını benden uzaklaştırdı. Etrafımdakiler ise evliliği hayatımı zarflamak, çevremi diğer kadınlara ulaşılamaz hale getirmek için kullandı. Artık yeni bir hayatım var, hiçbir şeyin bu özgürlüğü durdurmasını istemiyorum. Görüyorsun ya,  çağdaş Afrikalı kadınlar evlilik konseptini erkekleri ceplerine atmak için bir lisans olarak kullanıyorlar, anlıyor musun? Eşlerim de etrafımda bir kıskançlık çemberi oluşturmuştu. Kadınlar benimle konuşamıyordu. Benimle evli olmayan kadınlar taciz ediliyordu.   Bu çok sömürgeci bir durum. Kadınlar  yabancı yaşam tarzlarından etkileniyorlar. Evliliği ele geçirici bir şey yapıyorlar, ki bu ben onlarla evlenirken tahmin etmediğim bir şey. Bu yüzden evlenmeden önce ne yapıyorsam onu yapacağım çünkü ne yapmayı istediğim önemli. İnsanlar senin evlilik ve kadın felsefelerini yanlış mı anlıyor? “Fela ve eşleri”nin her zaman sansasyonel bir tarafı var. Evet! İnsanlar, benim kadınların söz hakkı, genel anlamda hakları olmadığını söylemeye çalıştığımı zanneti. Ben öyle söylemiyordum. Ben diyordum ki kadınların bir görevi, bir rolü var. Hükumette söz sahibi olmak istediklerinde- Afrika'da böyle yapmaları beklenmese dahi- onların cesareti kırılmıyor. İstediklerini yapabilirler. Ben diyordum ki kadınların gerçekleştirecekleri kendi görevleri var, bu kadar. Ben kadınların “arka koltuğa oturması” gerektiğini söylemedim.  Bir kadın erkeğin görevini yapmak istiyorsa kimse onu durdurmayacaktır, fakat kadınların anne olarak yapacakları görevleri var. Afrika sahnesinde şu an politik olarak alakalı ve gündemde olan çok az sanatçı var. En popülerleri parti- odaklı olanlar gibi gözüküyor, Sunny Adé gibi. Nijerya'da şu an kimse politik müzik çalmak istemiyor çünkü politik durum çok kötü. Afrika'daki durum hiçbir açıdan Avrupa gibi değil. Ben 18 ay hapse girebiliyorsam, normal bir müzisyen ne kadar girer düşün. Fakat insanlar politik müzik duymak istiyor. Birkaç kişi deniyor, fakat politik müzik yapmak kolay değil. Eğer yaparsanız sizi sıkıştırırlar. Bir seferinde Zaire’de çalacaktım fakat ülkeye bile girememiştim.  Bazıları daha güç algılanan, daha hesapçı, daha az  dobra olsaydınız, daha az zulme uğramış olacağınızı söyleyebilir. Bunu söylemekte bir mantık var mı? Evet, var. Fakat hissettiğin şekilde davranmakta da mantık var. Uzlaşmacı olmadan, yapmacık olmadan, korkma ve cezalandırılma konseptleri olmadan. Fakat ağır bir bedel ödedin- annenin ölümü örneğin- ve sahneden uzun süre alıkoydun, ki bu hükumeti mutlu etmiş olmalı? Değdi mi? Ben sizin bildiğiniz politikacılardan değilim. Daha üst güçlere inanıyorum. İnanıyorum ki acı çekmenin bir amacı var. Bir hiç uğruna bu kadar acı çekemem. Hiçbir bencil amaç veya art niyet uğruna çalışmıyorum, hemcinslerimin gelişimi  için çalışıyorum. Bu yüzden korkacak bir şeyim yok. Çok acı çektim ama şu an iyi hissediyorum. Acı çekmiş olmaktan mutluyum, çünkü bunun çoğu kişinin gözlerini açtığına inanıyorum.   Şu ana kadar iki şey başardım: insanlar sonunda güçlük çekmemin dürüstlüğünü biliyor ve liderlik potansiyelimin farkında. İnsanlar artık ne söylediğimi duymak istiyor.     Kaynakça: 1  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.