Mitoloji Öyküleri #5: Baba Yaga

Mitoloji Öyküleri #5: Baba Yaga
  • 3
    0
    0
    0
  • Slav Mitolojisi Öyküleri Baba Yaga

     

    CADI EFSANELERİ!

      Slavların folkloru genel olarak atalarının kötülükler, bilinmeyenler ve ormanın derinliklerinde yaşayan tehlikeler hakkındaki korkularını yansıtmaktadır. Slav mitolojisinde bu ormanlarda yaşayan netameli kadınlar olduklarına inanılan cadıların masum insanları avlayıp aile ilişkilerini veya sosyal düzeni bozmaya çalıştıkları pek çok hikâye vardır. Bu tür kötü karakterlerin en başında da Rus efsanelerinde ve ismi biraz farklılık gösterse de Orta Avrupa'da bulunan benzer hikayelerde ortaya çıkan Baba Yaga gelmektedir. Her ne kadar kurbanlarının çoğu onu alt etmeyi başarsa da onun küçük çocukların etine olan doymak bilmez iştahı hiç değişmez.  

    Baba Yaga

    Baba Yaga adındaki cadı, hikayelerde genellikle ya tahtadan bir banka oturan ya da bir sobanın başında kendisini ısıtmaya çalışan kırış buruş yaşlı bir kadın olarak tasvir edilmektedir. Yolculuk ederken geniş bir havan topunun üzerine oturur ve elindeki havan tokmağıyla kendisini gökyüzüne doğru fırlatır. Uçarken ardında vahşi fırtınalar yaratır. Özellikle yakalayıp yiyebileceği küçük çocuklar arar. Bazı insanlar bakışlarıyla insanları taşa çevirdiğinde ve eve döndüğünde yemek için onları tekrar insana döndürdüğüne inanırlar. Baba Yaga yediği insanların kemiklerini, kendine insanların yüzlerce mil öteden bile ödlerini patlatacak korkunç görünüşlü ve tılsımlı bir ev yapmak için kullanır. Bahçesindeki çit öldürdüğü çocukların kafalarından dekore edilmiştir ve cadı onları fener gibi yakmaktadır. Kötü kalpli yaşlı cadı ormanda dolaşmak için havan topu ile tokmağını kullanır. Orada ağaçların arkasına saklanarak önünden geçen her şeyden habersiz kurbanlarını pusuya düşürür. Baba Yaga efsanelerinden bazıları ona güller sunulursa cadının insanların isteklerini yerine getirdiğini söylerken çoğu hikayede de cadıya güvenilmemesi gerektiği hakkında uyarılar yapar.  

    Vassilisa

    Vassılisa ailesiyle köyde yaşayan genç bir kızdır. Annesi hastalanır ve ölmeden evvel Vassilisa'ya sihirli bir oyuncak bebek verir. Bebeğe yemesi için iyi şeyler verildiğinde o da Vassilisa'ya öğüt verecektir. Vassilisa'nın babası yeniden evlenir ancak üvey annesi ve üvey kardeşleri Vassilisa'dan hiç hoşlanmaz. Evdeki tüm zor işleri ona yıkarlar. Bir gün evdeki lambaları yakmak için bir mum gerektiğinde üvey annesi onu Baba Yaga'ya gönderir. Ancak cadı ona mum vermek yerine haşhaş ve bezelye tohumlarıyla dolu bir kaptaki bezelyeleri ayıklamak gibi imkansız bir görev verir. Vassilisa tüm görevleri bebeğinin yardımıyla başarıyla tamamlar ama Baba Yaga ona iş çıkarmaya devam eder. Kaçmaktan başka yol kalmadığını anlayan Vassilisa gece cadı uyurken çitin üzerindeki kafataslarından birini de yanına alarak evden kaçar. Vassilisa eve elinde Baba Yaga'nın çitinden çaldığı kafatasıyla döndüğünde kafatasının parlak gözleri üvey annesi ve üvey kardeşlerinin üzerinde yanıp sönerek onları küle çevirir. Hikayenin bazı versiyonları Vassilisa'nın kaçışından sonra cadının bir kargaya dönüştüğünü ve tüm güçlerini kaybettiğini söyler. Bir başka versiyonu ise Baba Yaga'nın kara kedisine çok kötü davrandığını bu nedenle de kedinin Vasilisa'nın kaçmasına yardım ettiğinden bahseder.

    Dehşet Evi

    Baba Yaga'nın evi, cadının bir emriyle etrafta koşarak insanları yakalayabilecek bir çift tavuk ayağının üzerinde durmaktadır.  

    Cadı Yakma

    Hristiyanlığın Orta ve Doğu Avrupa'ya gelişi ile birlikte cadılara, şeytanın işini yapan kötü ruhlu kadınlar olarak bakılmaya başlanmıştır. Cadı olduklarından şüphelenilen ama cadılıkla uzaktan yakından ilişkisi olmayan pek çok kadın kazıklara bağlanarak yakılmıştır. Bahar Bayramı'nda cadı maketlerini yakmak Orta Avrupa'da hâlâ popüler bir adet olarak sürdürülmektedir. İlkbaharın gelişini kutlayan ve birçok ritüelde birleştirilen bu tür âdetler ölenleri anmak için düzenlenmektedir.  

    VASALİSA'NIN BEBEĞİ VE BABA YAGA

      Yatağında ölümle pençeleşen talihsiz anne, Tanrı'nın kızına inayeti için dua eder ve onu kutsar. Kırmızı çizmeli, beyaz önlüklü küçük kızının adı Vasalisa'dır. Vasalisa babası ile yatağının başucunda hasta annesinin kurtuluşu için dua eder ama hazin son günden güne yaklaşır. Anne son nefesinden önce kızına; “Yavrucuğum, artık aranızdan ayrılıyorum. Bensiz yaşadığın yıllarda sakın doğruluktan ve dürüstlükten ayrılma. Eğer başın dara düşerse, sana armağan ettiğim oyuncak bebeğe biraz yemek ve su ver. O sana yardım edecektir. Onu yanından ayırma ve açlıktan ölmemesi için sürekli beslemeyi unutma. Hayır, dualarım seninledir, hoşça kal kızım.” diyerek son nefesini verir. Küçük Vasalisa, annesini gözyaşları içinde uğurlar. Onsuz geçen yıllarda oyuncak bebeği yanından hiç ayırmaz. Onu elbisenin iç cebinde gizler. Vasalisa’nın babası, bir süre sonra yeniden evlenir. Üvey annesi ve iki kızı, Vasalisa’ya düşman olur. Onun güzelliğini kıskanır ve kurtulmak için çareler ararlar. Babaları evde yokken ona sürekli kötülük eder, ağır ve pis işler yaptırırlar. Fakat onların tüm cefasına rağmen, bebek arkadaşından da moral desteği alan Vasalisa, melek kız misyonunu sürdürür. Ondan kurtulmak için çareler arayan kötü kalpli üvey anne ve kıskanç kız kardeşleri, onu Baba Yaga'ya göndermeye karar verirler. Bir gün üvey annesi “Kızım ateşimiz bitti, ocağı yakamıyoruz, yemek pişirmek ve ısınmak için ateşe ihtiyacımız var. Baba Yaga'yı bulup ondan ateş istemek lazım. Ama ben yaşlıyım, yorulurum gidemem, kız kardeşlerin ise korkudan dışarı çıkamıyor, bu işi yapsan yapsan sen yaparsın'' der ve onu ormana göndermeyi başarır. Hepsi Baba Yaga'nın onu öldürüp, pişirerek yiyeceğinden emindir. Akşam babasına küçük kızın kendi isteği ormana gittiğini ve dönmediğini söylerler. Vasalisa, bebeğinin yardımları ile Baba Yaga'nın evine doğru yola koyulur. Bebek ona nereden, nasıl gitmesi gerektiğini tarif etmektedir. Yolda, kırmızı, beyaz ve siyah atlı süvariler görürler. Süvariler birer birer yanlarından geçerek Baba Yaga'nın evine doğru at sürerler, hava onların geçişi ile aydınlanır ve kararır. Bütün engelleri aşarak, tavuk ayakları gibi ayakları olan kulübeye ulaşmayı başarırlar. Kulübenin çevresi kemiklerle doludur. Baba Yaga adlı yaşlı, çirkin kadın ona ne istediğini sorar. Vasalisa, annesi ve kardeşleri için ateş istediğini söyler. Baba Yaga, ''Neden sana ateş vereyim ki?'' diye sorduğunda Vasalisa, cebindeki bebeğin verdiği akılla, ''Çünkü ben bunu sizden rica ediyorum'' der. ''Tebrikler, doğru cevaptı ve sizi kurtardı.'' diyen Baba Yaga, ateşi alabilmesi için kendisinin yanında çalışması gerektiğini söyler. Küçük kız bu şartı kabul eder. Baba Yaga, istediği şeyleri yapamazsa öleceğini söyler kıza. Kız, bu şartı da kabul eder. İşe yemek servisi yaptırmakla başlayan Baba Yaga, ateşi alabilmesi için kıza ilk vazifesini söyler: ''Çamaşırları ve bulaşıkları yıka, yemek pişir, küflü ve sağlam buğdayları birbirinden ayır, bunları yapamazsan seni yerim'' Baba Yaga gidince, bebek kıza yardım eder, tüm işleri başarmasını sağlar. Baba Yaga dönüp, kızın tüm istekleri yerine getirdiğini görünce durumdan memnun kalmaz ve ''Çok şanslısın.'' diyerek ''Hizmetçiler!'' diye bağırır. Odada bedenleri olmayan üç çift kemikten el belirir. Aldıkları buğday öğütme emri ile ayrılmış buğdayları döver ve ezerler. Ortalık tahıl kabuğu ve unla dolar. Baba Yaga, kızın yeni vazifesini söyler: ''Unu kepeğinden ayır, ortalığı temizle, evi sil süpür, elbiseleri yıka, avludaki gübre yığının içindeki tahıl tanelerini, afyon tohumlarını ayıkla, ayır, gübreyi bir tarafa onları bir tarafa yığ, ben uyandığımda hazır olmazsa kendini kazana at.'' Kız bu kez tereddüt eder... Yapılacak iş gibi görünmez bütün bunlar. Ama bebek onu teskin eder. Baba Yaga uyuyunca bütün işleri yapar ve Vasalisa'yı rahatlatır. Baba Yaga, kızcağıza buna benzer çiftçilikle ilgili pek çok imkânsız görev verir. Hepsinde bebek yardım eder ve işler başarılır. Baba Yaga işlerin başarılmasından pek de hoşnut değildir. Çünkü o kızın tadını çıkartmayı arzulamaktadır. Bir gün kız ona bazı şeyler sormak istediğini söyler. Baba Yaga, ''Fazla bilgi insanı erken yaşlandırır.'' diye uyarır. Kız sorar: - At üstünde senin evine gelen beyaz giysili adam kimdir? - O benim gündüz şövalyem. Ortalığı aydınlatır. - Peki, kırmızı giysili atlı adam kimdir? - O benim güneşim, ortalığı ısıtır. - Siyah giysili adam? - O da benim gece şövalyemdir. Başka sorun var mı? Kız ''Peki hizmetçiler diye bağırınca ortaya çıkan eller...'' diyecek olur ama bebek onu uyarır. Kız hemen lafını toparlar ve ''Aman boş verin, sizin de dediğiniz gibi fazla bilgi insanı erken yaşlandırır.'' der ve cevabı merak etmediğini belirtir. Bu kez Baba Yaga sorar, ''Yaşına göre çok akıllısın, bunu nasıl başarabiliyorsun?'' Kız, ''Annemin kutsaması ve onun tanrısal öğütleri ile.'' diye cevap verir. Bunun üzerine ürperen Baba Yaga, ''Bu evde kutsanmışların işi yok, sen hemen ateşini al ve buradan uzaklaş.'' der. Kız, ateşi taşımasını sağlayacak, konuşan bir kuru kafa ile evden ayrılır. Ayrılırken teşekkür etmek gelse de içinden yine bebeğin uyarılarıyla vazgeçer. Gözlerinden kırmızı korlar saçan kuru kafayı ormana atmak geçer içinden ama bunu yapmaz. Zaman zaman geri dönmek istemese de kuru kafa ona yardımcı olacağını söyleyerek yola devam etmesini sağlar. Kız eve döndüğünde ateşi bulmuş muzaffer kahraman olarak içeri adım atar. Kızın analığı ve üvey kardeşleri şaşırırlar. Vasalisa’dan kurtulmak için başka çareler ararlar. Ancak her hareketleri kuru kafa tarafından izlenir. Ve kötülükten vazgeçmedikleri için bir gece kurukafa onları ateşi ile yakarak kömüre çevirir... Vasalisa ve babası bu şekilde rahat bir nefes alır ve kalan ömürlerinde mutlu yaşarlar.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.