Milano Fermanı Ve Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlığı Kabulü

Milano Fermanı Ve Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlığı Kabulü
  • 2
    0
    0
    0
  • M.Ö. 700’lerde ortaya çıkan Roma Uygarlığı, kuruluşundan yaklaşık 200 yıl sonra cumhuriyet rejimini benimsedi ve M.Ö. 27 yılına gelindiğinde imparatorluğa dönüşerek adeta dünya tarihini temelinden sarstı. Oldukça geniş sınırlara ulaşmakla birlikte kültür alanında da büyük bir miras bıraktı insanlığa. 395 yılında Hunların başlattığı Kavimler Göçü ile Doğu Roma ve Batı Roma olmak üzere resmen ikiye ayrıldı. Varlığını bu şekilde devam ettirmeye çalışsa da siyasi ömrü fazla uzun olmayacak, Batı Roma 476 yılında yıkılarak tarih sahnesinden çekilecekti. Daha şanslı olan Doğu Roma ise 1453 yılına kadar dayanabilmeyi başardı. Fakat Osmanlı Devleti İstanbul’u (Konstantinopolis) fethettikten sonra o da yıkılmaktan kurtulamayacaktı.

    Biz bu yazımızda, çok tanrılı bir inanışa sahip olan Pagan Roma’nın Hristiyanlığı nasıl kabul ettiğini ve bunun ilk aşamasını oluşturan ünlü Milano Fermanı’nın içeriğini inceleyeceğiz. Keyifli okumalar dileriz.

    Roma İmparatorluğu, kuruluşundan 313 yılına kadar fazlasıyla radikal bir Pagan geleneği ile beslendi. Bu nedenle yeni bir din olarak deklare edilen tek Tanrılı Hristiyanlığa şiddetle karşı çıkacaktı. Halk, evinde çok sayıda dini obje ve heykelcik bulundurarak Tanrılarla sürekli iletişim halinde olmak istiyordu. Doğumdan ölüme kadar her davranışta bir ritüel uygulanıyor ve imparatorluğun bizzat kendisi tüm yurttaşların katılımıyla kurban törenleri organize ediyordu.


    Kurban töreni tasviri

    Yine bu törenlerin birinde kahinler bekledikleri işaretleri alamayınca, ortaya çıkan nahoş durumdan Hristiyanları sorumlu tuttular. Aradıkları bahaneyi bulduklarını düşünerek hızla resmi görevlerden uzaklaştırdılar tüm Hristiyanları. Akabinde imparatorluk baskısının boyutu artacak, Hristiyanların metinleri yakılarak topraklarına el koyulacaktı. Ayrıca toplantı yapmaları yasaklandı ve bu sıkıntılı sürecin devamında şiddet seçeneği devreye girdi. Hristiyanların bazıları ölümle cezalandırıldı, bazıları sakat bırakıldı, bazıları sürgüne gönderildi, bazıları da köleleştirildi. İbadet etmelerine müsaade edilmedi ve kurban törenlerine katılmayanlara hapis cezası verilmesi kararlaştırıldı. Şüphesiz ki bunca acımasız uygulamanın altında yatan en önemli şey, Hristiyanların Romalı Tanrıları kızdırıp düzenin bozulmasına neden olacağı düşüncesi idi.

    İmparator Büyük Konstantin, çektikleri tüm o acılara rağmen asla dirayetlerini kaybetmeyen Hristiyanlara karşı ciddi bir hayranlık duymaya başladı. Ayrıca örgütlü bir topluluk olan bu insanların imparatorluğun en uç noktasına kadar ulaşabildiğini görüyor, kiliseyi kontrol edebildiği taktirde bütün Roma’yı rahatlıkla yönetebileceğine inanıyordu. Bu nedenle 313 yılında, tetrarşi sistemi gereği Roma’nın doğuda kalan kısmını idare eden Licinius ile Milano’da bir araya geldi. İki lider burada Hristiyanlara karşı uygulanan baskıları ve devletin din politikasını görüşerek eyalet valilerine gönderilmek üzere bir ferman yayınladılar. Daha sonra “Milano Fermanı” olarak anılacak olan bu belgede şunlar yazıyordu:


    Büyük Konstantin

    Ben Augustus Constantinus ve ben Augustus Licinius, Mediolanum yakınlarında mutlulukla bir araya gelerek halkın menfaatine ve güvenliğine ilişkin bütün meseleleri dikkatle ele aldığımızda, kutsal şeylere gösterilen saygıyı güvence altına almanın öncelikle düzenlenmesi gerektiğine karar verdik ve bunun diğer tüm şeyler arasında insanoğlunun çoğunluğu için yararlı olacağını gördük. Böylece hem Hristiyanlara hem de tüm insanlığa her birinin dilediği dinin peşinden gitmesi için özgürlük fırsatı verebiliriz ve bu sayede semavi makamda bizim için ve bizim gücümüz altında yaşayan herkes için huzurlu ve hayırlı bir kutsallık ortaya çıkabilir. Bu yüzden yüreğini Hristiyanlığın adetlerine veya kendisi için en uygun olduğunu hissettiği dine bağlamak isteyen herkes için, bu fırsatın geri çevrilmemesi gerektiğini düşündüğümüzden dolayı bu kararın sağlam ve en doğru yöntemle üstlenilmesi gerektiğine inandık. Böylece özgür zihinlerle dinine itaat ettiğimiz Yüce İlahi Güç her şeydeki alışıldık desteğini ve iyi niyetini bize sunabilir.

    Bu nedenle, Hristiyanlara uygulanması istenen bütün şartlara ilişkin daha önce makamınıza gönderilen mektubun tamamen bir kenara bırakılması, merhametimize tamamen uygunsuz ve yabancı görünen o önlemlerin yürürlükten kaldırılması gerektiğine ve Hristiyanların dinine uymayı arzulayan her bir bireyin serbestçe ve açıkça, herhangi bir endişeye ve engellemeye mahal olmaksızın istediğini yapabilmesi gerektiğine karar verdiğimizi bilmeniz bizi memnun edecektir.

    İşte bu Hristiyanlara dinlerini özgürce ve aleni olarak yaşamaları için, izin verdiğimizi bilesiniz diye bu vaziyetin tam olarak dikkatlerinize sunulması gerektiğine inandık…

    Ayrıca bir kitle olarak Hristiyanlara aşağıda buyurduğumuz şekilde hükmetmeye karar verdik: Şayet şimdiye kadar, Hristiyanların önceleri toplandığı yerler herhangi bir kimseden veya hazinemizden birileri tarafından satın alınmışsa bu aynı yerleri, hiç para almadan ya da ödeme rica etmeden ve engel sorunları olmaksızın iade etmelidirler. Bu tür yerleri hediye olarak alanlar da onları aynı şekilde bu aynı Hristiyanlara derhal ve daha hızlı bir biçimde geri vermelidirler…

    Bütün bu yerler derhal, sizin aracılığınızla ve hiçbir gecikme olmadan Hristiyan camiaya teslim edilmelidir. Ve yine Hristiyanların sadece toplana geldikleri yerleri ve sadece bireysel mülkiyetleri değil, aynı zamanda mensubu oldukları tüzel kurumlara ait olduğu bilinen yasal mülkiyetlerinin de yukarıda açıkladığımız hukuk çerçevesinde, hiçbir tartışma olmadan aynı Hristiyanların tüzel kurumlarına geri verilmesini emredeceksiniz. Böylece yukarıda açıkladığımız gibi birçok meselede bizim yanımızda olduğunu tecrübe ettiğimiz tanrısal lütuf, kamunun esenliği ile birlikte başarılarımızı zenginleştirmek için her zaman bizden yana tecelli edecektir. Ayrıca bu sayede kanunun ve cömertliğimizin karakteri herkesin bilgisine sunulabilsin diye bu belgenin her yerde, ilanınızın üzerinde yayınlanması işinin sizin tarafınızdan yürütülmesi uygun görülecektir. Bu belgenin herkesin dikkatine sunulmasıyla cömertliğimizi ifade eden ferman gizli kalmayacaktır.” 

    Milano Fermanı'ndan sonra Hristiyanlık daha popüler hale gelerek geniş bir hareket alanı yakaladı. Büyük Konstantin’in Hristiyan olup olmadığı hala tartışılan bir konu olsa da kendisi 330 yılında Byzantion şehrini imparatorluğun yeni başkenti ilan edip, tarihe Konstantinopolis'in kurucusu ve Roma'nın tek hakimi olarak geçti. Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı resmi din olarak kabul etmesi ise 381 yılında Theodosius döneminde gerçekleşecekti.

     

    Kaynak: 1, Turhan Kaçar, "1700. Yılında Milano Fermanı, Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlar"      


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.