Kimseye Etmem Şikayet

Kimseye Etmem Şikayet
  • 0
    0
    0
    0
  • Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime Perde-i zûlmet çekilmiş, korkarım ikbâlime Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime

    Herkesin az çok kulak aşinalığı olduğu derin cümleler... Türk Sanat Müziği'nin güzide eserlerinden olan ''Kimseye Etmem Şikayet'', başta Müzeyyen Senar olmak üzere bugüne kadar birçok değerli sanatçı tarafından yorumlandı. Bazen düşündürdü, bazen susturdu, ağlattığı da olmuştur muhakkak. Fakat kaç kişi hikayesini bilerek dinlemiştir tartışılır. Kalbe dokunan her şarkının hüzünlü bir hikayesi vardır. Bu hikaye ise çok başka. Bütün tahminleri yerin dibine sokacak şekilde, bu şarkı 13 yaşında bir kızın çığlıklarından oluşuyor. İhsan Raif Hanım, 1877'de Beyrut'ta Osmanlı'nın ileri gelen ailelerinden birinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Köse Mehmed Raif Paşa, 2. Abdülhamid döneminde valilik ve bakanlık yapmış bir isimdi. Edebiyata ve öğrenmeye önem verir, çocuklarına da özel eğitimler aldırdı. Babasının ilgisi ve aldığı eğitimler sonucu İhsan Raif şiirler yazmaya başladı. Şiirleri genellikle kendisi gibi duru ve duygu yüklüydü. Ailesiyle mutlu mesut yaşadıkları taş konakta (O günler başka bir semâ altında, tomurcuk güllerin açtığı, uçarı gönüllerin coştuğu hayal ülkesiydi), tam 13 yaşında hayatı karardı. İhsan Raif, ablası Belkıs ile beşinci katta odasında oynuyordu. Birden odanın kapısı açıldı ve içeri hiç tanımadıkları bir adam girdi. Bu adam Reji memuru Mehmet Ali’ydi ve oraya İhsan Raif'i kaçırmak için gelmişti. İhsan Raif'in ve Belkıs'ın çığlıkları üzerine Mehmet Ali oradan hemen kaçar fakat ne fayda, İhsan Raif'in adı kirlenmiş olarak çıkmıştır bir kere. Adamın oraya nasıl girdiği ve ne istediği insanlar arasında konuşulmaya başlanınca, olay Mehmet Raif Paşa'nın kafasında çözülemez hale geldi. Olayı artık bir namus meselesi olarak görmeye başladı ve İhsan Raif'in yalvarmalarını dinlemeyerek onu 13 yaşında Mehmet Ali ile evlendirdi. İhsan Raif 1890’da, evinden kopup İzmir'e giderken babasına sitemini dile getirdi: “Babamın terazisinin şaştığını hiç görmedim ben. Onu Hazret-i Ömer adaletinin timsali bilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o terazi. Mehmet Ali’yle nikâhlanmaktan başka çıkar yolum kalmadı. Günlerce gözyaşı döktüm, haftalarca yalvardım. Babacığım, masumum, bana kıyma, derslerimi tamamlayayım, yaşım küçük, beni yakma, diye dizlerine kapandım. Beni sevdiğim biriyle evlendir, telli duvaklı gelin et…” Zaten istemediği bir adamla çirkin bir iftira sonrası evlenmek zorunda kalan İhsan Raif, İzmir'e gittikten bir yıl sonra, 14 yaşında anne oldu. Bütün çocukluğu ve hayalleri elinden alınıp yuvasında uçmaya zorlanınca ise o şiiri yazdı. “Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime / Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime. / Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş korkarım ikbalime  / Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…” İstanbul'a dönüşünün imkansız olduğunu düşünen İhsan Raif, boyun eğdi ve yeni yuvasını sahiplendi. Fakat onun emekleri tamamen boşunaydı. Karşısındaki adam sevgisiz, alkolik ve çapkındı. Hatta günlerce eve uğramadığı oluyordu. “İzdivacın asude cennetini harlı cehennem gayyasına çeviriyordu. Genç kalbimin heveslerini her zaman kırar, aşk beklentimi hüsrana boğar, sonra kendini sokağa atar, mutluluğu yuvasında aramaz, işkence ederdi…” Çektiği ızdırap dayanılmaz hale geldiğinde, tam 14 yıl sonra 27 yaşında ve 3 çocuk annesi olarak boşanarak baba evine İstanbul'a döndü. Fakat bahtsızlığı ne yazık ki bir süre daha devam edecekti. Döndükten bir süre sonra ikinci evliliğini yapan İhsan Raif, zorla elini öptürmek isteyen kocasıyla sadece bir gün evli kaldı. İlk kez aşık olarak mutlu bir şekilde evlendiğinde ise tarih 1914'ü gösteriyordu. Yazar-çizer olan Şahabettin Süleyman'la evliliği boyunca mutlu olan İhsan Raif, 1921 yılında eşinin Avrupa seyahatinde İspanyol gribine yakalanarak ölmesiyle iyice yıkıldı. Bir süre kendini karanlığa mahkum ettikten sonra ise bu süreçte hep yanında olan Strasburglu şair Bell ile evlendi. Bell, İhsan Raif'e öylesine aşıktı ki dinini değiştirdi ve Hüsrev adını aldı. Beraber ülke ülke gezdiler. Çektiği onca acıdan sonra son zamanlarını huzurlu geçiren İhsan Raif Paris'te geçirdiği bir apandisit ameliyatı sırasında 49 yaşında hayata veda etti ve geriye bestelenmiş şiirleri kaldı. Kaynak: 1, 2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.