Kayıp Giden Zamanın Ardından Bir Bakış: "New York Yanılsamaları"

Kayıp Giden Zamanın Ardından Bir Bakış: "New York Yanılsamaları"
  • 0
    0
    0
    0
  • Eternal Sunshine of the Spotless Mind, Adaptation, Being John Malkovich gibi kült eserlere imza atan Charlie Kaufman, bu kez bilinç ve zaman algısıyla oynayarak seyirciyi bilinmezlik dolu dünyasına, zihnine davet eder. Aslında ne kadar kısıtlı bir vaktimiz olduğunu göstererek hayatı yaşayışımızı sorgulatan New York Yanılsamaları, Kaufman'ın benliğinden bir parça barındırır. Ayrıca ana karakter Cotard'ın Kaufman gibi tiyatro yönetmeni olması da bir tesadüf değildir. Cotard Sendromu; depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni, paranoya gibi hastalıkların sonucu olarak ortaya çıkan psikolojik bir rahatsızlıktır. İlk defa Jules Cotard tarafından ortaya konulmuş olan bu sendroma sahip bireyler, kendilerini birer ölü olarak görürler. Yemek yemeyi bir ihtiyaç olarak görmeyip bunun acısını dahi hissetmezler. Bu yüzden kendilerine zarar vermeye ve intihar etmeye meyilli kişilerdir. New York Yanılsamaları, yaşamanın yanında ölmenin de güzel olduğuna değinirken; öleceğimizi bildiğimiz halde hiç ölmeyecekmişiz yanılgısıyla hayatımıza devam ettiğimizi sert bir şekilde yüzümüze vurmaktadır. Bunu yüzümüze vuran karakterin Cotard Sendromu'na sahip olması, diğer tüm insanların bir ölünün gözünden nasıl değerlendirildiği tasviri açıkça ortaya konmuştur. Kaufman, bu kez bizi hiç bilmediğimiz bir bakış açısıyla eleştirir, yürüyen bir cesedin bakışıyla. “Özel olmadığını fark edeceksin. Varoluşunun içinde sıkışıp kalmıştın ve şimdi yavaşça kayıp gidiyorsun.” Cotard'ın kendisini oynadığı yeni oyununda, Adele'in temizlikçisi Ellen'ı oynayan aktrisle rollerini değiştirir. Filmde Cotard yeni rolüne bürünürken kulaklığına gelen sese itaat etmesi, belki de emredilerek yaşamanın kendi fikirlerimizle var olmaktan ne kadar daha kolay olduğunu farketmemizi sağlar. DETAYLAR ÖNEMLİDİR. Filmde her detay ustaca birbirine bağlanarak işlenmiştir. Gerektiğinde zaman kayar ve bizi bir ileriye bir geriye götürür. Bir bakmışız ki aradan 11 yıl geçmiş, ama biz hikayeden hala kopmamışızdır. Yönetmenin başarılarından biri de bu noktada ortaya çıkar. Tıpkı görmemiz için büyütece ihtiyacımız olan Adele'in yaptığı ufak tablolar gibi burada da asıl olay detaylardır. Film başladığında Cotard'ın alarmında saat 7:44'ü gösterir. Filmin bitişinde ise ''şimdi buradasın saat 7:43, şimdi buradasın saat 7:44, ve şimdi yoksun.'' der rolünü söyleyen ses. Aslında her ne kadar kendi oyununu yönettiğini düşünse de, Cotard sonunda kendisinin de bu oyunda bir oyuncu olduğunu anlamıştır. Psikoloğun Cotard'a neden intihar ettiğini sorması, Cotard sendromlu karakterin aslında kafasında yarattığı paranoyasının bir sonucudur. Cotard kendini ölü olarak görürken, zihni bunu duymayı ister. Benliği yaşam ile ölüm arasında allak bullak olmuşken zihni ona oyunlar oynar. Ayrıca psikoloğunun önerdiği kitap ise tavsiyeden çok, satış yapabilmek için verdiği kendi kitabıdır. Bu kitabı okudukça Cotard'ın şizofrenisi tetiklenir ve kitabın onun için yazıldığını düşünür. Çünkü artık uçaktadır ve kitapta yazıldığı gibi yan koltuğunda psikoloğu oturuyordur. Papazın cenaze konuşması ise adeta Cotard'ın zihninden yükselen çığlıklar gibidir. İnsanın durup bir saniye hayatını sorgulayışıyla ortaya çıkan; yaptığı o hatalar, söylenen sözlerin etkisi ve yaşanan pişmanlıkların yüzüne vurulması gibi tüm bunlar sahnedeyken oyunun bir parçası gibi durabilir. Ama aslında Cotard'ın bir türlü kendisine tutamadığı bir aynadır bu. Veya belki de Kaufman'ın... “Ama yaşamak varken sen, birinin gelip her şeyi düzeltmesini bekliyorsun. Bir telefon için, bir mektup için ya da bir bakış için yıllarını harcıyorsun. Ve gelecek gibi görünmesine rağmen asla gelmiyor. Sonuçta zamanını hayal meyal bir pişmanlık ya da gerçekleşmesi imkansız bir umut ile geçiriyorsun. Sana bağlılık hissettiren bir şey. Kendini bir bütün hissetmeni sağlayan bir şey. Sevildiğini hissetmeni sağlayan bir şey. Gerçek şu ki çok kızgınım. Ve gerçek şu ki lanet olsun çok mutsuzum. Ve gerçek şu ki, çok yalnız kaldım ve çok uzun süre çok acı çektim. Ve yalnız kaldıkça, bütün bu süre zarfında iyiymiş gibi davrandım. Nedenini bilmiyorum. Belki herkes kendi dertleriyle ilgilenirken benim zavallılığımı duymak istemediği için.”

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.