Karanlıktan Gelen Ses: The Veils

Karanlıktan Gelen Ses: The Veils
  • 0
    0
    0
    0
  • İngiltere, hepimizin bildiği gibi, dünya müziğine katkıda bulunmuş bir sürü gruba ev sahipliği yapan ülkelerden birisidir: The Beatles, Queen, Pink Floyd, The Rolling Stones, Oasis, Led Zeppelin, Deep Purple, Radiohead, Muse, Keane, Arctic Monkeys... Daha sayamadığımız onlarca başarılı müzisyen İngiltere'den çıkmakta ve müzik arşivimizin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bizler ise bu arşive bir yenisini ekliyoruz: The Veils. Aslında grubun geçmişi biraz karışık. Grubu bir araya getiren kişi, gitarist ve vokalimiz Finn Andrews, müziğin neredeyse içine doğmuştu. Çünkü babası müzisyen (klavyeci) Barry Andrews'dur. Londra'da dünyaya gelmiş olmasına rağmen eğitimi için 18'ine kadar Yeni Zelanda'da yaşadı. Müziğe yönelmesinde babasının katkısı olsa da ilk başlarda ressam olmayı planlayan Andrews, büyükannesinin yanına okumaya gidince müziğe kaymaya başladı. 18 yaşında Londra'ya döndüğünde Ben Woollacot (baterist), Adam Kinsella (bas gitar) ve Oliver Drake (gitar) ile tanışıp The Veils'i kurdu. İlk albümleri (2004) The Runaway Found oldukça başarılı bir çıkış albümü olsa da grup üyeleri ilk albümden iki ay sonra dağıldı çünkü Finn, grubun gidişatından hiç memnun değildi.  Albüm yayınlanmadan önceki sene, More Heat Than Light, The Leavers Dance, Guiding Light ve Lavinia parçaları single halinde yayınlandı. Bu dört parça arasından en başarılı bulunan Lavinia olsa gerek. Şarkı, hem sözleriyle hem de Finn Andrews'un sesinin diğer şarkılardakinden daha yırtık ve sıradışı olması yönünden epey etkileyicidir. Grubun şimdiki halini alması, Andrews'un Yeni Zelanda'ya dönüp lisedeki sınıf arkadaşları Sophia Burn (bas gitar) ve Liam Gerard (piyano, org) ile beraber grup üyelerini yenilemesiyle oldu. Ardından Londra'ya yeniden döndüklerinde, baterist Henning Dietz ve gitarist Dan Raishbrook ekibe katıldı. Bu birleşmenin ardından ikinci albüm doğdu: Nux Vomica. Tabii yeni müzikal enstrümanların eklenmesiyle bu albümdeki şarkılar ilk albüme göre daha koyu, daha karmaşık bir şekilde bizleri karşılıyor. Andrews'un vokali ise daha gelişmiş ve Lavinia'da duymaya alışık olduğumuz şekilde özgür bir söyleyiş biçimini kazanmıştır. İkinci albümden sonraki üç sene, turneler ve üçüncü albüm için çalışmalarla geçti: Sun Gangs. Bu albümde Liam Gerrard'ı göremiyoruz. Çünkü kendisi, kişisel sebeplerden dolayı Yeni Zelanda'ya dönüyor. Onun yerine piyanonun başına Andrews geçiyor. Andrews üçüncü albümü duaların, aşk mektuplarının ve kişisel notların bir karışımı olarak niteliyor. Sun Gangs, ayrılıkların albümü gibi değil. İlişkilerdeki iniş çıkışların, mutlu ve sıkıcı anların, kısır döngülerin anlatıldığı bir albüm daha çok. Özellikle "Larkspur" şarkısı sekiz dakika boyunca bu iniş çıkışların başarılı bir şekilde anlatıldığı bir parça olmuş. Albüme adını veren "Sun Gangs", "Now I hear violence out from the silence/Don't want me love? Then let me go" şeklindeki sözleriyle bizi alıp götürüyor. Aşk mektupları ve yine iniş çıkışlarla geçen şarkı "The Letter"ın video klibini ise buraya bırakıyoruz. Grubun Ep şeklinde yayınladığı ilk albümü ise 2010-2011 yılları süresince oluyor: Troubles of The Brain - EP. Andrews bu çıkış için Londra'daki evinde stüdyo kurar ve albümü kendisi yayınlar.  7 şarkılık EP, ev stüdyosunun havasını bizlere fark ettiriyor. Daha samimi ve hareketli şarkılarla karşımızda olan grup, yeni şeyler denemekten hiç korkmamalarıyla birlikte bunda başarılı olmayı da becermişler gibi görünüyor. Dördüncü albüme yaklaşırken, Uberto Rapisardi'yi klavyede görmeye başlıyoruz. Grup böylelikle daha da tamamlanmış durumda. Dördüncü albüm Time Stays, We Go Nisan 2013'ünde piyasaya sürülen bir albüm oldu. Melankolik, karanlık ve içe dönük bir albüm olması sebebiyle The Veils'i en çok yansıtan albümün bu olduğunu söylemekte fayda var. "Boy, there's an ending coming soon And the word is rising everywhere The deads are dancing on the moon And I'm too lost in love to care" Şu ana kadarki son albümleri Total Depravity ile grup seviye atlıyor. İlk şarkı "Axolotl" ile grubun tarzındaki değişikliği fark etmemek mümkün değil. Her albümde Nick Cave akıllara gelse de bu albüm son noktayı koyuyor.  "Low Lays the Devil" ise daha olumlu bir enerjiye sahip ancak yine de tümüyle olumlu diyemeyiz. "Swimming with The Crocodiles" albümün en savunmasızlık içeren parçalarından biri. Sözlerinden ve grubun mükemmel uyumundan gelen bir çekiciliğe sahip. "You're all I've ever wanted And there's no remedy I feel you when there's no one else around" The Veils, Finn Andrews'un sesiyle bütünleşen şarkı sözlerinin ve enstrümanlardaki uyumunun muazzam bir bütünü. İlk albümden bu yana, cesur deneysel tarzlarıyla kalitelerinden ödün vermemiş ve müzik piyasasının merdivenlerine her seferinde başarılı bir şekilde tırmanmışlardır. Şimdi son bir kez en başa dönüp, Lavinia'yı sizlere bırakarak kapatıyoruz. "See my love is asleep on the floor In a pose that's familiar See my sun will send you to war If the battles won't kill you Now I've a change in mind Just calling all the time That I don't want to live in your side Though the rose is vermilion And I find it so hard to survive Without when within you My sweet Lavinia My sweet Lavinia All the years buried under the floors And the wounds in the parlour Would have come up to greet us before If it weren't for my heart 'cause I've her name in mine And it's calling all the time"
     

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.