İlişkilerin Traji-Komedyası: L'homme Fidèle (2018)

İlişkilerin Traji-Komedyası: L'homme Fidèle (2018)
  • 0
    0
    0
    0
  • Fransız sinemasının somurtkan çocuğu Louis Garrel'in ikinci uzun metrajlı filmi L'homme Fidèle (Sadık Bir Adam) sinemaseverlerle buluştu. Başka Sinema salonlarında gösterimde olan film, dünya prömiyerini 2018 yılında Toronto Uluslararası Film Festivalinde yaptı ve çeşitli festivallerde Garrel'e en iyi yönetmen dahil bir çok ödül kazandırdı. Garrel'in ismini senaristler ve oyuncular arasında da gördüğümüz film, yetmiş beş dakika ve Fransız sinemasının hemen hemen bütün özelliklerini içerisinde barındıran bir film. Soğuk, gri, puslu sokaklarda geçen filmin konusu tabii ki de aşk! Yalnız bu film için aşktan çok ikili ilişkiler diyebiliriz. Garrel'in canlandırdığı Abel karakteri bir sabah sevgilisi Marianne'in, en yakın arkadaşı Paul'den hamile kaldığını öğreniyor. Dahası Marianne Abel'e artık o evde kalamayacağını ve Paul ile evlenmek için gün aldıklarını söylüyor. Durumu normal karşılayan Abel, eşyalarını toplayıp evden çıkıyor. İkili dokuz yıl sonra Paul'ün cenazesinde karşılaşıyor ve tekrar görüşmeye başlıyorlar. Cenaze töreninde birinin gözü daha Abel'de. O kişi de Paul'ün kız kardeşi ve yıllardır Abel'e aşık olan Eve. Garrel, orta yaşlı Marianne karakteri için eşi Laetitia Casta'yı, genç aşığı Eve için ise Johnny Depp'in kızı Lily Rose Depp'i oyuncu kadrosuna dahil etmiş. Kendisi de bir Marianne'e bir Eve'e sürüklenen Abel karakterini oynamış. Sadık bir adamdan çok yönlendirmesi kolay bir adam olmuş. Marianne karakteri, sevgilisini (Abel'i), onun en yakın arkadaşı ile aldatmış ve onun ölümünden sonra da yine sevgilisine geri dönen kadın olarak kurulmuş. Yaptığı davranıştan ötürü her ne kadar aşağılık bir karaktermiş gibi görünse de filmin yumuşak ilerleyişi ve Abel'in Marianne'e olan takıntısı her şeyi normalleştiriyor. Terk edilişinin ardından Abel'in yaşamış olduğu ihanet karşısında kahrolmuş halini izleseydik eğer, Marianne seyirci için çok farklı bir yerde olurdu. Belli ki Garrel, Marianne karakterine antipati beslememizi istememiş ve ihanet sonrası geri dönüşlerin ikili ilişkilerde mümkün olduğunu göstermek istemiş. Olaylara sonradan dahil olan Eve'in ise Marianne'den Abel'i istemesi yeterince sıra dışı değilmiş gibi Marianne'in Abel'i Eve'e göndermesi hani marjinal bizdik diye isyan ettiriyor seyirciye. Eve'in çocukluğundan beri Abel'e olan tutkusu, hatta hastalık derecesinde olan takıntısı onu elde ettiği an kuş olup uçuveriyor. Eve ve Abel ile de ilişkilerin, Eve'in kendi cümleleriyle tarif etmek gerekirse; "Başkalarıyla sevişirken seni düşünerek orgazm oluyorum" evresinden "Seni düşünerek olduğum orgazmlar seninleyken olduklarımdan daha iyiydi" evresine geçişini izliyoruz. Yönetmen Garrel, Eve karakteri ile olan ilişkisiyle de günümüz insanlarının birbirlerine tahammüllerinin ve heveslerinin çabucak bittiğini vurgulamak istemiş. Bütün bu olaylar yaşanırken de Abel kendinden ne istenirse onu yapıyor. Bir kadının evinden başka bir kadının evine sürekli eşyalarını taşıyor. Bu durumda da sadık erkekten çok itaatkar erkek oluyor Abel. Paul ile olan kavgasını daha savaşmadan kaybediyor. Abel'in kadınlarla olan ilişkilerini soğukkanlı ve sakin bir şekilde yaşaması filmin klasik Fransız aşk dramalarından sıyrılmasını sağlamış. Absürd komedi içeren sahneleri de klişe romantik komedileri sağında bırakmış. Özetle Garrel, karakterlerin ağlanacak hallerine güldüğümüz bir traji-komedi sunmuş bizlere. Oyunculuğuna bakarak Louis Garrel'den daha fazlasını beklediğimiz film için çok başarılı olmuş diyemeyiz ama yönetmen koltuğundaki Garrel'in bu film ile deneysel sinemaya farklı bir giriş yaptığını söyleyebiliriz. Sunulmak istenen tutku tam hissedilmese de verilmek istenen mesaj verilmiş, ikili ilişkilerde her iki tarafın tutarsız tavırlarına sitem edilmiş.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.