İlber Ortaylı'nın Önerdiği 26 Yabancı Film

İlber Ortaylı'nın Önerdiği 26 Yabancı Film
  • 0
    0
    0
    0
  • Gazeteci Yenal Bilgici, geçtiğimiz Şubat ayında ülkemizin en değerli bilim insanlarından, çok sevdiğimiz hocamız Prof. Dr. İlber Ortaylı ile yaptığı söyleşileri kapsayan bir kitap çıkardı. "Bir Ömür Nasıl Yaşanır? - Hayatta Doğru Seçimler İçin Öneriler" kitabı, adından da anlaşıldığı gibi İlber Hoca'nın okurlarına kendi birikim ve hayat tecrübesinden yola çıkarak eğitim, müzik, sinema, seyahat gibi farklı konularda verdiği birçok bilgi ve tavsiyeyi içeriyor. Biz de, hocamızın kitabında önerdiği ve özellikle tarih meraklılarının oldukça ilgisini çekebilecek olan bu filmleri sizler için listeledik.

    1. Battleship Potemkin (1925) 

    Rus-Japon savaşı sırasında yenilgiye uğrayıp, zayıf düşen Çarlık Ordusu, köylü ayaklanmalarını bastırırken daha da güçsüz duruma düşer. 27 Haziran 1905’te Potemkin Zırhlısı’nda bir isyan patlak verir. Bu isyan denizciler ve askerler arasındaki hoşnutsuzluğun ilk belirtisi olur. Rusya’da Çarlık rejimine karşı ayaklanan askerler, Büyük Ekim Devrimi yolundaki en önemli adımlardan birisini atarlar. Dünya sinemasının başyapıtları arasında, tüm zamanların en önemli filmi olarak görülen Battleship Potemkin (Potemkin Zırhlısı) için, Eisenstein sinemasının mihenk taşı da denilebilir.

    2. Alexander Nevsky (1938)

    Yine bir Sergey Eisenstein filmi olan Aleksandr Nevsky, 13. Yüzyıl'da Alman Teutonic şövalyeleri ile Novgorod’da yaşayan Ruslar arasındaki savaşı anlatır. Alman şövalyeler, Pskov şehrini istila ader ve tüm halkı kılıçtan geçirir. Aleksandr Nevskiy, Novgorod’un insanlarını toplar ve onun liderliğinde Peypus Nehri’nin donmuş yüzünde savaşa tutuşulur.

    3. A Generation (1955)

    A Generation (Bir Kuşak), Bohdan Czeszko'nun Pokolenie adlı romanına dayanan bir Andrzej Wajda filmidir. Akademi Onur Ödülü ile ödüllendirilmiş Polonyalı yönetmen Wajda'nın ilk filmi olan Bir Kuşak, ayrıca yönetmenin İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi işgali altındaki Polonya'yı anlattığı "Üç Savaş Filmi" serisinin de başlangıcıdır.

    4. Wesele (1957)

    Stanislaw Wyspianski'nin bir tiyatro oyunundan Andrzej Wajda tarafından sinemaya uyarlanan Wesele (Düğün), İlber Hoca'nın kendi deyimiyle, iyi bir tarih filminin nasıl işlenmesi gerektiğini gösteren bir eserdir. Ünlü profesör yine bu filmde yönetmen için, "Wajda; halka inmek için, kendi sınıfından olmayan bir kızla evlenen bir Polonya soylusunun düğünü etrafında, koca bir tarihi dönemin atmosferini inceleyebilmiştir." demektedir.

    5. Ashes and Diamonds (1958)

    Polonya'da Nazi işgalcilerine karşı bir zamanlar zorunlu olarak işbirliği yapmış olan Milliyetçi güçlerin ve Komünistlerin aralarındaki bu ittifakın artık çatırdamaya başladığı İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde, taşralı Milliyetçi bir militan olan Maciek (Zbigniew Cybulski), etkili bir Komünist lideri öldürmekle görevlendirilir. Görevi sırasında kaldığı otelde hayata dair farklı şeyler hissetmeye başlar, bir seçim yapar ve bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalır... Andrzej Wajda'nın yönettiği Ashes and Diamons (Küller ve Elmaslar), senaryosunu 1948 tarihli aynı adlı kendi romanından Jerzy Andrzejewski uyarlayıp yazmıştır.

    6. The Promised Land (1975)

    20. yüzyıl'ın başında Polonya'nın sanayi şehri olan Lodz'da bir Polonya'lı, bir Alman ve bir Yahudi, üç genç arkadaşın aralarındaki farklılıklara aldırmadan, sermayelerini bir araya getirerek ortak bir tekstil fabrikası kurma çabaları ve servet peşinde koşmalarının konu edildiği The Promised Land (Vaatler Ülkesi)'de, 19. yüzyıl kapitalizminin gelişimi ve Lodz kentinin tarihi inceleniyor.

    7. Waterloo (1970)

    Sergei Bondarchuk tarafından yönetilen ve yapımcılığını Dino De Laurentiis'in üstlendiği Waterloo, Waterloo Muharebesi'ni anlatan bir tarih filmidir. İtalyan-Sovyet ortak yapımı filmin savaş sahneleri oldukça ünlüdür.

    8. The Red Bells (1983) 

    Sergei Bondarçuk'un, Ekim Devrimi'ni ele alan ve "Dünyayı Sarsan On Gün" olarak da bilinen filmi The Red Bells (Kızıl Çanlar), devrimci komünist gazeteci John Reed'in hayatına ve kariyerine odaklanan iki parçalı bir filmin ilk serisidir.

    9. Constans (1980)

    Constans (Sabit Sayı), Krzysztof Zanussi'nin yönettiği 1980 yapımı Polonya filmidir. Filmde, annesinin ölümüyle yüzleşmek için mücadele eden ve babası gibi Himalayalara tırmanmak isteyen genç bir adamın hikayesi anlatılır. Yönetmen bu filmiyle, Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Özel Ödülü’nü kazanmıştır.

    10. Magyarok (1978)

    Zoltan Fabri yönetmenliğindeki Magyarok (Macarlar) filminde, Macaristanlı bir grup yoksul köylünün yalnızca para kazanmak amacıyla Almanya'ya gelip, bir toprak sahibinin arazisinde çalışmalarını konu edinilir. Ancak dönem Hitler yönetimindeki Nazi Almanyası dönemidir. Doğal olarak bazı zorbalıklara ve cinayetlere tanık olan köylüler, yoksulluk ve Alman topraklarında çalışma zorunluluğu arasında ikilemde kalırlar.

    11. Mephisto (1981)

    1930'lu yılların sanat camiasının en sevilen isimlerinden biri olan Hendrik Hoefgen, dönemin ünlü tiyatro sanatçılarından biridir. Kısa süre sonra iktidara gelen Naziler, sanat da dahil olmak üzere şehrin tüm yaşam düzenini tehlikeye atarlar. Nazi rejimi altında şiddete ve baskıya maruz kalan onlarca sanatçı arkadaşının tersine politik davranan Hendrik'in tek önemsediği şey ise kariyerini zedelememektir. Ancak bulundukları baskı ortamı zamanla şiddetini artırır ve tepkisiz kalmak imkansız hale gelir. Usta Macar yönetmen István Szabó’nun baş yapıtlarından biri olan Mephisto sanat, politika, bireysellik ve hayat üzerine güzel sorgulamalar içeriyor.

    12. Colonel Redl (1985)

    István Szabó yönetmenliğindeki Colonel Redl (Albay Redl) filmi, Ukraynalı yoksul bir ailenin oğlu olan Alfred Redl'in, yeteneği ve azmi sayesinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Ordusunun en üst kademesine kadar yükselerek, askeri istihbaratın başına geçmesini anlatıyor. Bir kaç dili iyi konuşabildiği için İmparator Franz Joseph tarafından Ruslar aleyhine casusluk yapmakla görevlendirilen Redl, etnik ve cinsel kimliğini gizleyerek önündeki fırsatları değerlendiriyor.

    13. Taking Sides (2001)

    Gerçek bir olaydan yola çıkılarak senaryolaştırılan ve Istvan Szabo yönetmenliğinde beyaz perdeye taşınan Taking Sides (Taraf Tutmak), Mephisto ile benzerlikler taşıyor. Baskıcı bir rejimde, sanatını yapmaya çalışan Wilhelm Furtwangler’in hikayesini anlatan film, bir sanatçının politik ve toplumsal sorumluluklarının nerde başlayıp nerde bittiğini sorguluyor. Nazi zulmünün hüküm sürdüğü Almanya’da, sadece sanatına odaklanmaya çalışan ünlü şef Wilhelm Furtwangler, politik gerçekleri ve toplumsal sindirilmişliği görmezden geliyor.

    14. Teorema (1968)

    Pier Paolo Pasolini'nin aynı isimli kendi romanından uyarladığı Teorema, Milanolu bir burjuvanın durup dururken fabrikasını işçilerine hibe etmesiyle gelişen olayları anlatır. Bu olaydan kısa bir süre önce burjuva ailesinin evinde kalmak üzere yakışıklı ve garip bir delikanlı gelir. Ev halkı kendilerinden hiçbir talepte bulunmayan bu yabancının cazibesine kapılmakta gecikmez.

    15. The Decameron (1971)

    Usta yönetmen Pier Paolo Pasolini, Giovanni Boccaccio'nun kitabından sekiz öyküye yer verdiği The Decameron (Dekomeron'un Aşk Öyküleri) filminde, neşe ve kalabalıkla dolu düşsel bir dünyayla, birçok önemli toplumsal olaya şahit olmuş yüzyılımız ve ortaçağ arasındaki ilgi çekici bağa dikkatimizi çekiyor.

    16. Roma (1972)

    Rüyaların, tutkuların, anıların ve kadınların yönetmeni Federico Fellini, Roma ile İtalya’nın en sinematografik kentine yakından bakıyor ve kendi Roma’sını anlatıyor. Bu nedenle filmin bir diğer adı: Fellini’nin Roma’sı. Yarı-otobiyografik, yarı düşsel Roma, sinemacının Rimini’den Roma’ya taşındığı dönemde yaşadıklarından esinleniyor.

    17. Satyricon (1969)

    Romalıların ahlak ötesi, hedonist ve karmaşık hayatlarına, Fellini'nin anarşist kamerasından ve Ecolpius isimli bir öğrencinin gözlerinden bakıyoruz. Din, hayat ve cinsellik üzerine yapılan sohbetler üzerinden ilerleyen Satyricon, Fellini'nin geleneksel sinema anlatısı üzerinde durmayan bir film.

    18. The Leopard (1963)

    The Leopard (Leopar), 1963 İtalya - Fransa ortak yapımı dönemsel bir tarih filmdir. 1860 yılında, Sicilya Prens'i Salina dehşete düşer çünkü reformlar her geçen gün kendini hissettirmektedir ve İtalya'nın birleşme sorunu da Prens'i rahatsız eder. Yeğeni Tancredi ile zengin bir tüccarın kızı olan Angelica'nın evliliği dolayısıyla, ailesi de bir dönüşüm geçirmektedir. Nihayet, gösterişli bir baloda prens, orta sınıfın yükselişinin kaçınılmaz olduğunu anlar. Luchino Visconti imzalı unutulmaz filmin başrollerini Burt Lancaster, Alain Delon ve Claudia Cardinale paylaşıyor.

    19. The Damned (1969)

    1969'da Luchino Visconti'nin yazıp yönettiği The Damned (Lanetliler), Hitler'in yükselişe geçtiği ve iktidara geldiği dönemde, Almanya'da yaşayan sanayici bir ailenin, bu karanlık dünyanın tam ortasında kalıp nasıl yoldan çıktığını anlatıyor.

    20.  Death in Venice (1971)

    Thomas Mann’ın aynı adlı eserinden yönetmen Luchino Visconti’nin beyaz perdeye uyarladığı Death in Venice (Venedik’te Ölüm)'de, yurt dışına tek başına dinlenmek için tatile çıkan bestekar Gustav Aschenbach'ın, Venedik’te ideal güzelliğin resmini görüp, kendi sonunu getirecek bu gizli tutkuya kapılışı anlatılıyor.

    21. Rome, Open City (1945)

    İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının kurucusu olan ve sinemaya savaş yıllarında başlayan Rossellini'nin Rome, Open City (Roma, Açık Şehir)'si, yönetmenin savaş üçlemesinin ilk filmi. Roma'nın kurtuluşundan iki ay sonra çekimlerine başlanan filmin senaryosu, Rossellini ve Sergio Amidei'nin günü gününe tuttuğu notlardan derlenmiş. Belgesel nitelik de taşıyan film, bir grup direnişçinin faşizme karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor.

    22. Journey to Italy (1954)

    Kötüye giden bir evliliği ele alan Journey to Italy (İtalya’ya Yolculuk), ezber bozucu bir yapım olarak, sinema tarihinde enteresan bir yere sahiptir. Sinemada gösterildiği yıllarda, tamamen yanlış anlaşılarak utanç verici şekilde eleştirilmiş, sonrasında ise Rossellini’nin en iyi filmlerinden biri olarak hak ettiği değeri görmüştür.

    23. Bicycle Thieves (1948)

    İş bulmasından sonra bir bisiklet satın alan Antonio Ricci, bisikletini bir afişi yapıştırmaya çalıştığı sırada çaldırır. Polise giden Antonio, polisten hırsızları kendilerinin araması gerektiğini öğrenince, 10 yaşındaki oğlunu yanına alıp Roma'yı dolaşarak bisikletlerini aramaya başlar. İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin mimarlarından Vittorio De Sica imzası taşıyan Bicycle Thieves (Bisiklet Hırsızları), savaş sonrası toplum portresini oldukça geniş bir perspektiften çizmeyi başarıyor.

    24. Umberto D. (1952)

    Umberto D. emekli bir devlet memurudur. Hayattaki tek dostu ve can yoldaşı köpeği ile Roma’da küçük bir pansiyon odasında yaşayıp, emekli maaşı ile geçinmeye çalışmaktadır. Anlayışsız ev sahibesi tarafından sürekli pansiyondan atılmakla tehdit edilmektedir. Her geçen gün umutsuzluğu artan Umberto son çare olarak intihar etmeyi düşünürken köpeği Flike ortadan kaybolur...

    25. Lili Marleen (1981)

    Lili Marleen, usta yönetmen Rainer Werner Fassbinder'in, İkinci Dünya Savaşı yıllarında seslendirdiği "Lili Marleen" şarkısıyla ünlü olan Alman şarkıcı Lale Andersen'ı anlattığı 1981 yapımı bir filmdir. Lale Andersen'nın otobiyografik romanından uyarlanan filmin baş rolünde Hanna Schygulla yer alıyor.

    26. Jesus of Nazareth (1977)

    Jesus of Nazaret (Nasıralı İsa), Franco Zeffirelli'nin 1977 yılında yönettiği ve İsa'nın yaşamını konu alan mini dizi serisidir.   Kaynak:  Ortaylı, İlber. (2019.) Bir Ömür Nasıl Yaşanır? İstanbul: Kronik Kitap. 1 , 2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.