Bir Kadının İçindeki Yangın: Incendies

Bir Kadının İçindeki Yangın: Incendies
  • 0
    0
    0
    0
  •      Türkçeye İçimdeki Yangın olarak çevrilen ve bir hayat trajedisi olan Incendies; Ortadoğu’nun imkânsız görünen fakat yaşanması en muhtemel olan gerçeklerini ekranlarımıza taşıyor.

    Film; 2010 yılında Denis Villeneuve yönetmenliğinde beyazperdeye yansımış ve 83. Oscar’a ''Yabancı Dilde En İyi Film'' dalında aday olmuştur. Wajdi Mouawad’ın aynı adlı tiyatro metninden sinemaya uyarlanmış olan filmin kökeni ise bu tiyatro yazarına dayanır. Wajdi Mouawad, 1968 yılında Lübnan’da doğar ve sekiz yaşına kadar çocukluğunu bu coğrafyada geçirir. Henüz sekiz yaşındayken ülkedeki iç savaş sebebiyle ailesiyle birlikte ülkesini terk etmek zorunda kalır ve ilk durakları Paris olur. Burada yerleşim izni alamamalarından dolayı 1983 yılına kadar yaşayabilirler. Sonraki durakları Kanada’nın Quebec eyaleti olur. Quebec’te eğitimini tamamlayan Mouawad tiyatroyla ilgilenir, çeşitli oyunlar yazar. Incendies; Verilmiş Sözlerin Kanı dörtlemesinin ikinci oyunudur. Ortadoğu’nun kaotik yapısı nedeniyle doğudan batıya göç eden/ettirilmiş olan insanın yer yer doğmuş olduğu coğrafyayla birleşmesiyle yeniden yaşamaya başlaması anlatılır bu dörtlemede. Incendies; Nawal Marwan adlı bir kadının hayatını çocukları üzerinden gözlerimizin önüne serer. Marwan, Ortadoğu’nun bir kasabasında doğmuştur. Hıristiyan ve Müslüman toplulukların birbirinden ayrıştığı, birbirlerini istemedikleri bu topraklarda bir Hıristiyan kızıdır. Gençliğini bir köyde geçirirken iç savaşın acılarıyla devam eder hayatı. Onu ilk sahnede, Kanada’da kızıyla birlikte görürüz. Son durağı ikizleriyle birlikte burası olmuştur. Bir noterin yanında onun yardımcılığını yapan Marwan, havuz kenarında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır. Hayatın ona getirdiklerinden dolayı neredeyse bulunduğu her coğrafyada ve mekânda farklı tanınır. Köyündeki kadınlar onu ‘günahkâr’ diye etiketlerken kaldığı hapishanede ‘Şarkı Söyleyen Kadın’ olarak tanınır. Burada asla pes etmemesiyle meşhur olmuştur. Kanada’da ise ikizlerini büyütebilecek kadar uzun zaman geçirmiş, bu yıllar boyunca sessiz, tuhaf ve yorgun bir kadın olarak tanınmıştır. İkizleri ise anne şefkatinden yoksun yalnızca bir anne figürüyle büyümüşlerdir. Marwan hastaneye kaldırıldığında yanına, uzun yıllar beraber çalışmış olduğu aynı zamanda aile dostları olan Noter Jean Lebel gelir. Marwan ona üç mektupla bir vasiyet yazdırır. Çok kısa süre sonra da kalbi acılı sırlarla dolu bu kadın hayata gözlerini kapar. Bizim filme girebilmemiz noterin vasiyeti, Jeanne ve Simon adlı ikizlere okumasıyla başlar. Vasiyette dünyaya sırtını çevirerek yani yüzüstü ve kefensiz olarak gömülmek, mezarının ise kimsenin bulamayacağı bir yerde mezar taşının ise isimsiz ‘boş’ olmasını istediğini söyler. Ayrıca Jeanne’ye babasını bulmasını, Simon’a da abisini bulmasını vasiyet eder. Mektuplardan ikisi babalarına ve abilerine verilmek içindir. Diğer bir mektup ise bu mektuplar sahiplerine ulaştıktan sonra ikizler içindir. Bu görevler tamamlandıktan sonra annelerini geleneklere uygun gömebileceklerini söyler Noter Jean. İlk olarak Jeanne yollara düşer ve annesinin doğduğu topraklara gider. Annesinin hayatıyla ilgili sır perdelerini yavaş yavaş aralarken coğrafyanın acı yüzüyle karşılaşması uzun sürmez. Simon’ın ise bu topraklara gelmesi için biraz daha ikna olması gerekmektedir. İki kardeş gerçeklerle yüzleştiklerinde hayatlarını tek bir soruyla özetlerle “Bir artı bir, hiç bir eder mi?” Film izleyicinin birtakım işaretlere dikkat etmesini ister, ilk sahneden son sahneye kadar bu işaretleri bize gösterir. Bu işaretler Marwan’ın hayatını şekillendiren ve sonunda hayatını sonlandıran işaretlerdir. Bunun yanında mekân seçimleri de dikkat çekmektedir. Filmin gövdesini oluşturan Ortadoğu sahnelerinin çorak topraklarından sonra filmin havuz kenarında diyebileceğimiz sonu farklı hisler uyandırır bizlerde. İki farklı dinin arasındaki çatışmadan kaynaklanan köklü nefretin topluma verdiği zararı Marwan’ın hayatı üzerinden anlatan film, ikizlerin kalıcı sevgiye olan yolculuğunun öyküsüdür aslında. Incendies her dakikasıyla bizleri içine sürüklüyor, ikizlerle birlikte Marwan’ın hayatına dair her ayrıntıyla bizim de canımızı yakıyor.   Kaynak; 1,2,3,4

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.